Concern traducir turco
8,636 traducción paralela
That's none of your concern.
Bu seni ilgilendirmez.
Your concern is removing yourself from the premises.
Seni ilgilendiren bu binadan hemen çıkmak.
Our concern now is The Author.
Şu an endişelenmemiz gereken Yazar.
You are not here out of concern for her.
- Onun iyiliği için burada değilsin.
My only concern is that it's not going to be you.
Benim tek endişem o kişinin sen olamaması.
He's not our concern, and he's certainly not your employer's.
O bizi ilgilendirmiyor patronunu da ilgilendirmediği kesin.
I'm not feeling well, not that it's any of your concern, so just...
Şu anda kendimi iyi hissetmiyorum. Zaten bu seni ilgilendirmez, o yüzden...
To be very clear, um, discretion is a primary concern.
Açıkcası, gizlilik temel sorunumuz.
Well, surely you understand my concern.
- Tabii ki endişelerimi anlarsınız.
Security is a concern.
Güvenlik hususu.
She's been through a lot, but that's not your concern.
Çok şey yaşadı ama bu seni ilgilendirmiyor.
If it compromises the objective, then it is my concern.
Görevi tehlikeye atarsa o zaman beni ilgilendirir.
I believe there's something in Molly Woods'possession that may be of concern.
Molly Woods'un ele geçirilmesiyle ilgili ilginizi çekecek şeyler olduğuna inanıyorum.
There's no further cause for concern.
Endişelenecek bir durum yok.
Thank you for your spiritual concern, Peretta, but, my son does not take night trips to hell.
Ruhsal endişelerin için teşekkür ederiz Peretta ancak oğlum cehenneme gece gezmeleri yapmıyor.
Now, I know there's been some concern as to why I acquired so many animals for the Overlords.
Şimdi, neden Efendiler için bunca hayvanı topladım diye bir soru oluştuğunu biliyorum.
For mary's sake, I hope that you do, But if not, you are my child, My concern in this moment.
Mary hatırına, umarım düzeltirsin, ama olmazsa bile, sen benim çocuğumsun, ve senin için endişeleniyorum.
Let's pretend I convince my partners in Shanghai that they should concern themselves with purity of Manhattan tap water.
Şangay'daki ortaklarımın Manhattan'ın içme suyu saflığıyla ilgileneceklerini varsayalım.
I really appreciate your concern.
- Hayır, hayır, tatlım. Sorun değil.
It's the ones we don't know about that are the concern.
Olaylarla ilgileri olup olmadığını bilemiyoruz.
And your concern is?
Neden endişeleniyorsun peki?
I appreciate your concern, but this is gonna happen.
Endişen için teşekkürler ama bu iş olacak, tamam mı?
She's showing genuine concern for Emmet.
Emmet'i cidden umursuyor.
I appreciate your concern, but we don't have time.
Kaygılarını anlıyorum ama vaktimiz yok.
Given your concern for the city, I wanted you to be the first to know I have found him.
Şehire verdiğiniz öneme bakınca... onu bulduğumu bilen ilk kişinin siz olmasını istedim...
Three months ago, Harry's biggest concern was getting home to his parents before curfew.
Üç ay önce, Harry'nin en büyük korkusu ailesinin sokağa çıkma yasağından önce eve varmasıydı.
Even if it was true, what's the concern?
Doğru olsa bile biz niye endişeleniyoruz?
This don't concern you.
Bu seni ilgilendirmez.
I have my own principality, Antoine, with needs that concern me and not you.
Benim kendi prensliğim var, Antoine, beni ilgilendiren ihtiyaçları olan bir yer.
I am more grateful for such concern than any compliments on my performance.
Performansımı öven sözlerden böylesine düşünceli olduğunuz için daha da minnettarım.
Money's not the concern. Oh...
Parayla ilgilenmiyorum.
Well, that doesn't concern you.
Peki, bu senin sorunun değil.
With Mayor Jam still missing and the deputy mayor recently murdered, the need for leadership at City Hall is of paramount concern to Gotham's citizens.
Başkan James hâlâ kayıpken, ve başkan vekili öldürülmüşken... Belediye binasına liderlik edecek kişi Gotham vatandaşlarının en büyük endişesi.
This doesn't concern Lee. Let her go.
Lee'nin bununla hiçbir alakası yok, bırak onu.
But even if she got it, she didn't inject it into you, and that was the big concern, right?
- Ama onları almışsa bile, sana enjekte etmedi büyük kaygı da bu, değil mi?
Thanks for your concern, kid, but that's what Uncle Sam pays me for.
Endişen için sağ ol evlat ama Sam amca bana bunun için para veriyor.
Alex, your concern for me is touching, really.
Alex, endişen gerçekten etkileyici.
It ain't any of my concern.
Pek de umurunda değil.
We have no concern with your life...
Hayatın bizi ilgilendirmiyor.
So what, I'm gonna infect them with my empathy and concern for others?
N'olcak yani, herkesi empatimle etkileyip diğerleri için endişe mi ettireceğim?
The crew has demonstrated a concern for my well-being, sometimes at the risk of their own lives.
Mürettebat benim iyiliğim için de endişeleniyor. Bazen kendi hayatlarını riske atıyorlar.
A dead enemy is one less concern.
Ölü bir düşman, önemli bir mesele değildir.
I think the Android should be our bigger concern.
Bence en çok endişelenmemiz gereken şey Android olmalı.
She is no longer your concern.
Artık onun için endişelenme.
That can no longer be my concern.
Bu artık benim problemim değil.
This is a zoo- - I don't think burglary is generally of paramount concern.
Burası bir hayvanat bahçesi. Hırsızlık tehlikesi büyük bir kaygı olmasa gerek.
My concern was always this life, what would I do with it?
Sadece yaşadığım hayatla ilgilendim. Hayatımı nasıl yaşayacaktım?
That is not your concern.
Sonrası seni ilgilendirmez.
I don't see how my showing concern...
İlgimi göstermek nasıl olur da...
Your concern for our safety...
Bizim güvenliğiniz için endişen...
That does not concern you!
- Bu seni ilgilendirmez!
concerned 62
concerns 20
concerning 17
concentrate 417
concert 48
concentration 33
concerts 23
conceived 19
concerns 20
concerning 17
concentrate 417
concert 48
concentration 33
concerts 23
conceived 19