He came to me traducir turco
1,834 traducción paralela
Grace, he came to me, ok?
- Grace, o bana geldi tamam mı?
yeah, he came to me. friday night.
Evet, cuma gecesi bana geldi.
... but he came to me and took one finger.
... ama bana doğru geldi ve bir parmağımı..
When he came to me and I heard what he had to say, I knew he was crazy.
Yanıma gelip, söylediklerini dinleyince onun deli olduğunu anlamıştım.
- Michael. he came to me.
- Michael, o bana geldi.
Yeah, your-your husband - He-He came to me to, uh - um, to seek legal guardianship for the girl.
Evet evet kocan... O bana geldi ve.... Kız için yasal koruyucu aradığını....
- He came to me as you.
- Yanıma sen olarak geldi.
He came to me and ate everything I then began to bite you.
Evime geldi ve her şeyi yedi. Sonra da beni yemeye çalıştı.
I thought if he came to work with me, he would change.
Benimle çalışmaya gelirse değişebileceğini düşündüm.
When they came to kill me, He gave his life for mine.
Beni öldürmek için geldiklerinde, kendi canını ortaya koydu.
Antwon came to see me today, and he said that deb broke up with him.
Antwon, bugün beni görmeye geldi ve Deb'in onu terk ettiğini söyledi.
So then the ball came to me, so I kicked it to this guy and he kicked it to a guy, and he kicked it to a guy and then that guy scored so it's basically an assist.
Sonra top bana geldi ve ben de o çocuğa pas attım ve sonra o da başkasına, o da başkasına attı ve sonunda gol oldu. - Yani aslında, asist yapmış oldum. - Harika.
And when he came, he'd take me out, I had to get up at 7,
Ve o geldiğinde, beni dışarı çıkarırdı, saat yedide kalkmak zorundaydım,
And I think dan could feel that'cause he put his hand on my shoulder to steady me, And when jordan finally came by, He just looked at him and said,
Sanırım Dan bunu hissetti çünkü bana destek olmak için elini omzuma koydu ve sonunda Jordan geldiğinde ona baktı ve " Bu oğlum Nathan.
I knew what he had said to me, that he was gonna be there for the four years, and that's all that came in my mind, like, "Man, you lied." You know what I mean?
Bana 4 yıl boyunca bizimle olacağını söylemişti ve aklımdan sürekli şunu geçiriyordum. "Bizi kandırdın." Anlıyor musun?
BingIey came to me in pursuit of oblivion and he found it for a pleasant evening and now he is delivered back to PemberIey, undamaged.
Bingley unutmak için bana geldi. Aradığını buldu, tek güzel bir akşam için. Şimdi zarar görmeden Pemberley'e geri döndü.
Are you telling me he really was behind the screen when I came to search your chambers?
Odanı aramaya geldiğimde gerçekten de perdenin arkasında mıydı?
Gauleiter Hanke came in my oftice and told me that he was visiting a concentration camp in Upper Silesia and warned me never to go in a concentration camp there because horrible things would happen.
Bir gün Gauleiter Hanke bana geldi ve Yukarı Silezya'da bulunan bir toplama kampını ziyaret ettiğini söyledi. Beni, oradaki kampa asla gitmemem konusunda uyardı çünkü korkunç şeyler yapılacaktı.
( John ) When I came to the headquarters, Stauftenberg was busy with telephoning the various army commands, and Haeften informed me of what had happened, how they'd thrown the bomb, and then he said, "Hitler's dead."
Karargâha geldiğimde, Stauftenberg telefonla konuşmakla meşgûldü. Çeşitli ordu emirlerini bildiriyordu. Haeften beni konu hakkında bilgilendirdi.
He came to tell me his father had died.
Babasının öldüğünü söylemeye gelmişti.
My asshole boyfriend was so embarrassed to tell me... that he finished right away... so he's moving around'til it got soft and it just came off.
Pislik erkek arkadaşım hemen boşaldığını... söylemeye utandı... bu yüzden yumuşayan kadar devam etti ve o da çıkmış.
Well, Henry came to me... because he wanted to talk to you... and I definitely think I can deliver on that.
Henry bana seninle konuşmak istediği için gelmişti. Ve ne dersen ona ulaştırırım.
He came to bring me the notarised papers.
Notere tasdik edilmiş belgeleri getirmiş.
And when he finally came to get me and my mother he was shot and killed.
Ve sonunda beni ve annemi götürmek için geldi vuruldu ve öldü.
I remember that he was a long time traveling... and then came home and got together all the night, playing and reading to me.
Bir kez uzun bir yolculuğa çıkmıştı. Eve döndüğünde, bütün gece uyumamıştık, oyunlar oynamıştık, bana hikayeler anlatmıştı.
He and three or four other guys came to me suggesting you.
O ve bir kaç kişi daha bana seni tavsiye etti.
Then said Mark to teach me that when he came to Dallas.
Ama benim için öğrenmek çok zordu, Mark da geldiğimde öğreteceğini söylemişti.
I remembered the construction worker in Philadelphia because he came up to me and he said, " Sir, I got only one criticism of that Cambodia thing.
Çünkü bana gelip : " Efendim, size Kamboçya olayıyla ilgili tek bir eleştiri yönelteceğim.
He came out to the barn the other day to talk to me.
Geçen gün ahıra benimle konuşmaya geldi.
He came second - to me
İkinci oldu, bana karşı.
When he was 12 or 13 one time, he came to spend the summer with me, I took him to the Mets.
12 veya 13 yaşlarındayken yazı benimle geçirmişti, ben de onu beyzbol maçına götürdüm.
I just walked in, sat down, watched the dancers for a few minutes, and he came over to me.
İçeri girip oturdum birkaç dakika dansçıları izledim ve o da yanıma geldi.
Although he came to see me a couple of nights ago.
Ama birkaç gece önce beni görmeye geldi.
He came to rescue me.
Beni kurtarmaya geldi.
And then George came along, and he was nice to me.
Ve George ile karşılaşmak bana çok iyi geldi.
When I first came to London, he supported me.
Londra'ya ilk geldiğim zamanlarda bana destek oldu.
He came here to protect me and he's dead.
Beni korumaya geldi ve sonuçta öldü.
He came to me. Here.
Sağ ol.
Then he came and fetched me from the hospital and went back to the Las Vegas to proudly show me off to all his friends.
Sonra gelip beni hastaneden aldı ve Las Vegas'a geri döndü. Amacı beni gururla arkadaşlarına göstermekti.
- So he has money to go to the movies? - Dearest Maninna the other day my friend Gino Artania came to see me. !
- Demek sinemaya gidecek parası var.
Martinez came up to me, he said,
Martinez bana gelip dedi ki,
An orderly came, and he... he had to pry Bobby's fingers open... to free me.
Hastabakıcı geldi ve... Beni bırakması için Bobby'nin parmaklarını zar zor açabildi.
He came from Chandni Chowk to show me he cared.
Chandni Chowk ´ dan beni önemsedigini göstermek icin gelmisti.
He won't give me the source's name, but he's willing to confirm that the leak came from someone inside the federal
Kaynağının adını vermeyecek, Fakat sızıntının Federal Marshal ofisinden yani içerden olduğunu doğruladı.
As I was tagged, Larry came over to help me out and that's when he was hit.
Beni kovalıyorlarken, Larry yetişti bana yardım etmek için, ve vuruldu.
He would die for me and if it came down to it, I'd do the same for him.
O benim için öldürdü ve gerekirse ben de onun için aynısını yaparım.
He... he came to me.
Bana...
He came to surprise me.
Bana sürpriz yapmış.
I came here because he asked me to.
Buraya geldim, çünkü o istedi.
He came to my room, and he said - well, he told me - he wanted me to say that if anyone asked, that we had been together tonight.
Odama geldi, ve... birisi bana bir şey sorarsa, bu gece beraber olduğumuzu söylememi istedi.
By the time he came back in late'88 for a show, he almost didn't talk to me or Jimmy, who was with him on the bill that night.
Bill, 88 yılının sonlarında, bir gösteri için geri döndüğü zaman, benimle ve güya o gece onunla birlikte olan Jimmy'le neredeyse hiç konuşmadı.
he came 86
he came at me 30
he came back 79
he came home 23
he came in 45
he came out of nowhere 46
he came to us 20
he came here 25
he came to see me 41
to meet you 22
he came at me 30
he came back 79
he came home 23
he came in 45
he came out of nowhere 46
he came to us 20
he came here 25
he came to see me 41
to meet you 22
to me 1767
to mexico 17
to meet 21
he can't swim 20
he can fly 25
he can handle it 31
he can't 392
he can't walk 19
he can't speak 18
he can't hurt you 21
to mexico 17
to meet 21
he can't swim 20
he can fly 25
he can handle it 31
he can't 392
he can't walk 19
he can't speak 18
he can't hurt you 21