Into the house traducir turco
2,829 traducción paralela
So I came into the house to help them.
Hemen eve girip onlara yardım ettik.
Go into the house.
Çabuk eve!
Mama would let you back into the house.
Annem seni eve geri alır.
D'you remember the day we moved into the house?
Eve taşındığımız günü hatırlıyor musun?
I think that you moved yourself into the house of murder victims and immediately set about trying to put yourself in their head space.
Bana göre kurbanların yaşadığı bir eve taşındınız. Hemen onların yerine geçtiniz ve yaşadıklarını yaşamış gibi oldunuz.
There's someone breaking into the house.
Evin içinde birisi var.
Now xenia, she's bringing it into the house.
Şimdilerdeyse Xenia, işi evin içinde kadar taşıdı.
He brought you into the house while his wife was still upstairs?
Karısı yukarı kattayken seni bu eve mi getirdi?
In fact, I think it even pushed his mom into doing drugs herself when he moved into the house.
Aslında sanırım o eve taşınınca annesi de uyuşturucu kullanmaya başladı.
I discovered from the police files, a couple of months after the disappearance, that Jason had called the police and said that his brother had tried to break into the house.
Polis dosyalarından öğrendiğime göre kayboluşundan birkaç ay sonra Jason polisi aramış ve kardeşinin eve zorla girmeye çalıştığını söylemiş.
Acting on an anonymous tip-off, your boys came flying into the house armed with a search warrant.
İsimsiz bir ihbardan hareketle, sizin çocuklar arama emriyle... birlikte uçarcasına eve gelmişlerdi.
And I want two buckets of milk, or don't come back into the house.
Kovalar dolusu süt istiyorum, yoksa eve geri gelme.
They came into the house...
Bu şekilde eve girdiler.
They came into the house.
Bu eve girdiler.
Who was that man I chased into the house?
Evine kadar kovaladığım adam kimdi?
You've got to go back into the house.
O eve geri dönmelisin.
"Super gymnastic Asian Peter contorted into a box that will be delivered into the house"?
- Tamam! - Eve teslim edilecek olan bir kutuya girmiş süper jimnastik Asyalı Peter.
Did she let the killer into the house?
Katili evin içerisine alan o muydu?
Did you hear the killer come into the house?
Katili evin içine girerken duydun mu?
We can't get into the house till there's been a risk assessment.
Risk değerlendirmesi olduğu için eve giremiyoruz.
Then she moves into the house and becomes insane.
Sonra o eve taşındı ve delirmeye başladı.
- And cast him into the house.
- Onu sakın eve bırakma.
Some of it must have blown into the house.
Eve doğru biraz esmiştir.
I dragged her into the house.
Eve doğru sürükledim.
She had two kids in the front yard, and as soon as she saw me, she got those kids into the house as fast as she could.
Bahçede iki çocuğu vardı ve beni görür görmez çocukları içeri soktu.
Did someone just break into the house?
Eve zorla biri mi girdi?
Even brought someone like that into the house!
Şunun gibi birini bile eve getirdim!
We're not moving into the house.
Biz o eve taşınmıyoruz.
I am going into the house.
Ben eve giriyorum.
"You brought bales of straw into the house last night." Even though you know that I'm...
" Dün gece, alerjim olduğunu bildiğin halde eve bir saman balyası...
The worst thing that has ever happened to her is one time she moved into a house where a family was killed.
Başına gelen en kötü şey de taşındığı evin eski sahiplerinin öldürülmüş olması.
So, the first room we're coming into is the mash house.
Pekala, ilk olarak karışım odasındayız.
Why wouldn't you just break into our house and take the teapot?
Neden sadece evimize dalıp çaydanlığı almadın ki?
Um, this morning, while I was in the shower at Nate's, Serena, the cousin I just found out about, tricked me into coming to the wake of the grandmother that I never knew existed at the house of the family that you hid from me for my entire life.
Bu sabah, Nate'lerde duşa alırken yeni keşfettiğim kuzenim Serena büyükannemin cenaze merasimine gelmem için beni kandırdı ki evdeyken böyle bir ailenin varlığından bile haberim yoktu çünkü bütün hayatım boyunca benden saklamıştın.
I take it you've stood down the police investigation into the shooting at her house?
Evindeki silahlı çatışma hakkındaki polis soruşturmasını geri çektiniz sanırım.
Okay, I guess I can look past the fact that you guys broke into my house last night and slept here, and just say that, it was awesome. Yes.
Tamam ya evime girmişsiniz ve burda yattınız demek
She says that you broke into her house, that you held her down on the stairs and threatened to kill her.
Evine zorla girdiğini söylüyor. Onu merdivende tutmuşsun ve öldürmekle tehdit etmişsin.
She says that you broke into her house, that you held her down on the stairs and threatened to kill her.
Evine zorla girdiğini söylüyor. Onu merdivende tutup tehdit etmişsin.
Todd wanted me to find a couple of guys to break into Burke's house to get to the safe in his study.
Todd benden Burke'in evine, çalışmalarını tuttuğu bir kasanın açılması için iki adam bulmamı istedi.
You force yourway into our house at gunpoint with the Vampirdzhiya.
Vampirdzhiya'la içeri girmek istemen senin sınırlarını zorluyor zaten.
And then, all of a sudden, it turned into, " You can live in the house, but we might kick you out,
Ve sonra, aniden, "Evde yaşayabilirsiniz, ama sizi evden atabiliriz" haline dönüştü,
Well, Zoe Hart, who thinks she can come into my house and tell me how to speak to my Belles, prepare to feel the cold hand of fear around your heart, and take tonight to get your affairs in order,
Zoe Hart. Biri evime gelip, Belle'lerimle nasıl konuşmam gerektiğini söylemeye cesaret ederse korkunun soğuk elini kalbinin üstünde hissetmeye hazır olmalıdır. Bu gece yarısına kadar işlerini hallet.
I should barge into the professor's house and just run off with his computer.
Benim profesörün evine girmem gerekiyor. Ve bilgisayarını almam gerekiyor.
The student house had only just been turned into flats and bedsits.
Öğrenci evinde de sadece yataklar ve bir daire vardı.
This girl is signing into the White House at the crack of dawn and signing out in the wee hours, every day.
Kız her gün karga bokunu yemeden Beyaz Saray'a giriş yapıyor ve sabahın köründe de çıkışını yapıyor.
I ordered the army into mourning to honor Guan Yu in the name of the House of Han.
Orduya Guan Yu onuruna yas tutmaları emirini verdim.
'I had entered a house in the dead of night,'and emerged into sunshine, leaving a new life behind,'and I wouldn't have changed my job for all the world.'
"Zifiri karanlıkta bir eve girdim,..." "... ve gerimde bir yaşam bırakarak gün ışığını çağırdım... " "... ve dünya için mesleğimi değiştirecek değildim. "
Do I look like an idiot? I never even thought you'd make it to the house, let alone into my bed.
Eve gideceğini bile düşünmemiştim, yatağıma gireceğine de.
He also broke into their house and left a cake frosted with dog feces on the kitchen counter.
Ayrıca evlerine girmiş ve mutfak tezgahına köpek pisliğiyle dondurulmuş bir pasta bırakmış.
You remember I used to put this thing on as a kid, run all over the house bumpin'into stuff?
Çocukken bunu takıp evin her köşesinde koşup, her tarafa zıpladığımı hatırlıyor musun?
Initially, when they came into the house,
İlk başlarda eve girdiklerinde ikisinin birlikte olduklarını düşünmüştüm.
into the woods 38
into the fire 18
into the car 16
into the light 23
into the 22
the house is empty 22
the house 261
the housekeeper 42
the house is on fire 21
house 1583
into the fire 18
into the car 16
into the light 23
into the 22
the house is empty 22
the house 261
the housekeeper 42
the house is on fire 21
house 1583
housewife 19
houses 83
housekeeping 91
housekeeper 25
house rules 39
house fire 20
house counsel 18
into it 23
into a 18
into what 64
houses 83
housekeeping 91
housekeeper 25
house rules 39
house fire 20
house counsel 18
into it 23
into a 18
into what 64