Leave it there traducir turco
1,044 traducción paralela
Leave it there.
Onu oraya bırak.
Leave it there.
Oraya bırak.
But leave it there if you still think I'm an old lunatic.
Ama hâlâ bir deli olduğumu düşünüyorsan bırak kalsın.
- Leave it there, will you, Mama?
- Uzatma bunu anne.
Leave it there.
Onu da bilmeyiver.
Just leave it there, Mr. Dvorak.
Hemen oraya bırakın, bay Dvorak.
Leave it there.
Oraya bırak onu.
- Leave it there.
- Bırak kalsın.
I-i think you'd better leave it there, constable.
- Burada bıraksan iyi olur. - Tamam.
Leave it there
Koyun şuraya.
Just give me the combination to that big iron box in your office... and me and the boys will sneak in there... real quiet like, take what's ours... bring you the rest, or leave it there safe and sound.
Ofisindeki o çelik kasanın şifresini bana ver... çocuklarla sessizce oraya girip... tıs çıkarmadan bize ait olanı alır... geri kalanını da sana getiririz, ya da olduğu gibi orada bırakırız.
I couldn't leave it there with you cocked out, dead to the world? Could I?
Sen öyle ölü gibi içmiş halde uyurken seninle bırakamazdım.Anladın mı?
Just leave it there.
Oraya bırakıver.
- Leave it there.
- Orda bırakın.
We're going to have to leave it there.
Burada bırakmamız lazım.
Let's leave it there, okay?
onu orada bırakalım, olur mu?
JUST LEAVE IT THERE.
Öylece durur, adamım.
We couldn't just leave it there, could we?
Onu burada bırakamazdık, değil mi?
I told you not to leave it there.
Onu oraya koymamanı söylemiştim.
Leave it there a minute.
Öyle kalsın.
- Leave it there, Jim.
- Çek elini Jim.
I'm certainly not gonna leave it there.
- Onu bırakmayacağım.
It's not right to leave it in there.
Orada bırakmamız doğru değil.
Soldiers going home on leave received a special sectional cradle. There it is. Soldiers were supposed to give these cradles to their women.
Askerden izne gidenlere özel el yapımı bebek beşikleri veriliyordu.
Just leave it, right there.
Bırak, orada kalsın.
There are classified aspects to his mission, which means it's none of our business so let's leave him alone.
Görevinin gizli bazı yanları var, bu da bunun bizi alakadar etmediği manasına geliyor bu yüzden onunla uğraşmayalım.
Watch it, leave that there!
Bırakın onu yerine!
But once I discovered where he was, I could not leave him there... when I knew it was in my power to help him.
Nerede olduğunu öğrendiğim anda, ona yardım etme gücünün bende olduğunu bildiğim için onu bırakıp gidemedim.
It made us want to leave there as quickly as possible, and join our friends in Wilflecken, head for the Eastern Front, and get it over with.
Onları uygulamaya koyan sizler arasında biraz ortaklık olabileceğini düşündüğünüz için büyük bir hayal kırıklığı olmuş olmalı. Yıkıcı bir şey ve tam bir hayal kırıklığıydı.
Oh, just, uh, leave it right there.
Oh, ah, tam şuraya bırak.
Oh, just a minute. Just leave it right there.
- Oraya bırakabilirsiniz, sorun değil.
We leave it here, there's no other way.
Burada keselim, başka yolu yok.
It said to it that it was impensável general Yamashita to leave from there, e what the general of it it had to come to have with us.
Ona Yamashita'nın herhangi bir yere gitmesinin sözkonusu olmadığını Percival'ın buraya gelmesi gerektiğini söyledim.
Oh, just, uh, leave it right there. I won't be a moment.
Böyle kalsın, şimdi dönerim.
It would have attemped to leave those men there, because that found horrible.
O adamları alıp götürmemek için çok uğraştı. Çünkü bunun korkunç olduğunu düşünüyordu.
My concern later it was to leave from there soon.
Akabindeki tek tedirginliğim, "Artık gitme vaktinin geldiği" ydi.
What agony it was to leave her there.
Onu orada bırakmak ne kadar acı vericiydi!
What agony it was to leave her there. " You!
Onu orada bırakmak ne kadar acı vericiydi! Sen!
Return it to the plant and don't leave there without my permission.
Bunu fabrikaya götür ve benim iznim olmadan oradan ayrılma.
'Oh, while we're here let's leave a mark' 'There's a candle in the dark' 'It's here to guide us'
Oh, hazır buradayken, bir işaret bırakalım karanlıkta bir mum var bize yol göstermek için...
Just leave it over there.
Oraya bırak.
Of course, we're not gonna leave it! There is only way to get The Green Valley!
Yeşil Vadi'ye sahip olmanın tek bir yolu var.
Oh, oh, leave him there, it's best, believe me.
# Gece gündüz hep seni düşünüyorum # Doğru olan bu, sevdiğin kızı düşünmek ve ona sıkıca sarılmak
I just hate to leave it sit there.
Burada öylece bırakmayı hiç istemiyorum.
If there is something wrong, then, whatever it is, I think we should leave.
Eğer ters giden bir şeyler varsa, her ne olursa olsun, buradan gitmeliyiz bence.
JUST LEAVE IT THERE.
Hadi gidelim.
Though Scorpion will leave town... there are many people here One less or one more How can we figure it out?
hazineyi bulmuşsa, O zaman buradan ayrılacaktır ama çok insan var burda nasıl anlayacağız?
Perhaps it's better to leave that there.
Belki de onu burada bırakmak daha iyi olur.
We'll leave it in his wallet, they're bound to look there.
Cüzdanına koyarız, birileri bakar kesin.
And if you don't, then I say there ain't nothin'good for me in that church, and I'm gonna leave it flat.
Eğer yapmazsan, bu kilisede benim iyiliğime bir şey yok diyeceğim. Sonra da gidip bir daha gelmeyeceğim.
Just leave it in there. Anybody that's brave enough... to go in there and get it, they're welcome to it.
Oraya girip onu alacak kadar... cesur biri çıkarsa, buyursun alsın.
leave it here 29
leave it with me 73
leave it to me 292
leave it 1083
leave it out 59
leave it at that 22
leave it be 22
leave it alone 263
leave it on 47
leave it open 25
leave it with me 73
leave it to me 292
leave it 1083
leave it out 59
leave it at that 22
leave it be 22
leave it alone 263
leave it on 47
leave it open 25
leave it to us 28
therese 78
there 14012
theresa 292
there you go 7508
there you are 4720
therefore 1419
there's always hope 39
there we go 2292
there aren't any 65
therese 78
there 14012
theresa 292
there you go 7508
there you are 4720
therefore 1419
there's always hope 39
there we go 2292
there aren't any 65
there isn't 382
there he is 3176
there you have it 213
there's no time like the present 22
there aren't 60
there it is 2912
there is no such thing 30
there's no way 389
there's nothing to see here 35
there's nothing to it 48
there he is 3176
there you have it 213
there's no time like the present 22
there aren't 60
there it is 2912
there is no such thing 30
there's no way 389
there's nothing to see here 35
there's nothing to it 48