Leave it on traducir turco
1,378 traducción paralela
I don't know, I'd leave it on the changing table?
- Bilmiyorum, masanın üstünde bırakırım? - Ne?
No, you know what? Leave it on.
Açık kalsın.
The battery's fully charged, so please make sure you leave it on.
Pili full şarjlı, bu yüzden devamlı açık tutabilirsin.
Just leave it on the landing.
Merdiven başına koy.
Sign it and leave it on my desk.
İmzala ve masama bırak.
If I'm out, leave it on my desk.
Burada yoksam masama bırakırsın.
When Santa claus brings me the dog will he leave it on the front porch or in the backyard?
Noel Baba bana köpeği getirdiğinde onu girişe mi bırakacak yoksa arka bahçeye mi?
Leave it on.
Çıkarma.
We can just leave it on this station.
Bu kanalda da bırakabiliriz.
Leave it on.
Bırak üzerinde kalsın.
Well, it's certainly won't be possible if you leave it on.
Çıkarmazsan imkansız olduğu kesin.
You know what, just let yourself in and leave it on his bed.
Eğer orada değilse içeri gir ve yatağının üstüne bırak.
Leave it on the road, guys.
Bırakın yolda kalsın beyler.
I leave it on the table.
Tabağıma kendim atarım.
I just realized I didn't leave thought I'd call leave it on your machine.
Farketim Evde olmadığını sandım. Bende mesaj bırakayım dedim
The agent of a right-wing anti-nazi german industrialist was to leave it on a bench.
Nazi karşıtı sağcı bir Alman sanayicisinin, zarfı bir banka bırakması gerekiyordu.
I leave it on for emergencies What do you want?
Onu acil durumlar için bırakıyorum. Ne istiyorsun?
Perhaps we should leave the helmets on. What is it?
Belki de kaskları takmalıyız.
But if it turns out to be something more.. I'll leave a tie on the door.
But if it turns out to be something more I'll leave a tie on the door.
Can you hang on to all my stuff for me? I don't want to leave it in here.
Eşyalarıma bakar mısınız?
Then we'll put the cast on so it'll be a while before she can leave.
- Edecek. Teşekkürler. - Sonra da kolunu alçıya alırız.
Leave it all on the floor!
Tam istediğimiz gibi.
Why don't you take it easy on your girlfriend? My girlfriend wouldn't leave my laptop to eat a muffin in a bathroom stall! Hey, she's not my girlfriend
- Söylesene be!
But if someone gets it into his head to leave the rotation... it puts an unfair burden on other detectives who have to pick up their casework.
Fakat, herhangi bir kimse, aklına uyup rotasyondan çıkarsa bu kendi işleriyle uğraşmak zorunda olan diğer dedektifleri zor durumda bırakır.
Now jelly can move freely on the surface of the toast, but otherwise, it's stuck, it can't leave the surface itself.
Reçel tostun yüzeyinde serbestçe hareket edebilir ama oraya yapışmıştır ve yüzeyden kendiliğinden ayrılamaz.
Hey, when you get us that record deal, and they do one of those VH1 Behind the Musics on us, I think it's best if we don't talk about me trying to leave the group.
Hey, ne zaman ki plak anlaşması yaparız, ve o VH1'nın "Müziğin Arkasında Gerçekleşenler" programına çıkarız, o zaman benim gruptan ayrılmam konusunu konuşmayı bırakırız.
And if it doesn't reach fifteen, then I'll leave.
Eğer sayı on beşe ulaşmazsa o zaman giderim.
It is I who will leave the two of you to have some time together on your own.
Birlikte biraz yalnız kalabilmeniz için ben ayrılacağım.
Leave it for a sunny day. Come on. Al I mouth and no trousers.
Hadi....
First off, you see gum on the street, leave it there.
Öncelikle sokakta sakız görürsen bırak orada kalsın.
I'm gonna leave this tonight, I can't concentrate on it.
- Konsantre olamıyorum bu gece bırakacağım bunu.
So you expect to leave me on some beach with nothing but a name and your word it's the one I need, and watch you sail away in my ship.
Yani şimdi benim, bir kumsalda elimde sadece bir isim ve senin sözünle durup gemimle gidişini seyretmemi istiyorsun.
I'll leave you to think on it, ma'am.
Düşünmeniz için sizi yalnız bırakayım hanımefendi.
"Your juice, Raj" Breakfast is lying on the table. Have it before you leave
meyve suyun Raj gitmeden önce kahvaltını yap öğle yemeğini ne zaman yiyebileceğimi kimse bilemez yerleri yeni sildim Raj ne yapıyorsun sen?
- It's to cover someone on leave.
- İnsanlarla ilgilenilmesi gereken bir iş.
I'll leave it for you on the road.
Senin için yola bırakırım.
I won't comment on that but, just as an exercise, you might try to find a historical analog to that statement somewhere. I'Il just leave it at that.
Batı'nın Kalbi savunmasız kaldı. " bu konuda yorum yapmayacağım fakat sadece bir alıştırma yapayım. belki de siz bu ifadelere uygun tarihsel bir mukayese arıyorsunuz. ben öylece bırakayım.
But whatever you plan on doing to me, please leave Vaughn out of it.
Ama bana ne yapmayı planlıyorsan lütfen Vaughn'u bu işe karıştırma.
None of the guys go steady'cause it wouldn't be right to leave their best girls home on a Saturday night.
"Hiçbir erkek tek kızla çıkmaz. Çünkü dünyanın en iyi kızları cumartesi gecesi evde yalnız bırakılmaz."
It's not right to leave the bride alone on her wedding day.
Gelini düğün günü yalnız bırakmak hiç doğru değil. - Rory yukarıda anne.
It's been a while since 1997's "Leave A Light On".
1997'nin "Leave A Light On" albümünden beri baya geçti.
Just make sure you turn it on when I leave.
Evden çıkarken alarmı aç.
Let me ask you something, uhm... if you had the chance to leave the dome and, uh... and go live on another planet, would you take it?
Sana bir şey sorayım. Kubbeden ayrılıp başka bir gezegende yaşama şansın olsaydı, kabul eder miydin?
Isn't it so much easier when they leave the Amtrak schedule right on the coffee table?
Tren tarifesini kahve masasının üstünde bıraksalar daha kolay olmaz mıydı?
This whole time I was thinking I was supposed to leave, and then when the time came to get on the bus, I couldn't do it.
Hep gitmem gerektiğini düşündüm bu zamana kadar, otobüse binme zamanı gelince, yapamadım.
If you're not gonna do it and I can't do it with hand cuffs on... that doesn't leave us with a lot of options, does it?
Bunu yapmayacaksan ve | ben de kelepçelerle yapamam... bize çok fazla seçenek kalmıyor, | değil mi?
- I could leave the case... someplace where the police will find it with Jack's name written on it.
- Kutuyu bırakabilirdim üzerinde Jack'in isminin yazdığı bir halde polislerin bulabileceği bir yere.
I'll just leave you alone to work on it, okay?
Seni rahat bırakacağım, tamam mı?
When it's time for you to go on your big boat trip, poof, you just leave.
Sonrasında, büyük tekne gezisi zamanı geldiğinde, puf! Öylece giderdin.
What? Cyril and I have been discussing it, and we've agreed from now on, we leave the Sand-fairy alone.
Cyrill ve ben bunu konuştukve artık kum perisini kendi haline bırakmaya kararverdik.
And during my very first dance... in the time it took a boy's hand... to go from my back to my bottom... it was evident that she would have to leave her night job... to keep a watchful eye on me.
Daha ilk dansımda... bir çocuğun eli... sırtımdan popoma kaydığı zaman... annemin bana daha iyi göz kulak olabilmek için... gece işini bırakacağı belliydi.
leave it here 29
leave it with me 73
leave it to me 292
leave it 1083
leave it out 59
leave it there 89
leave it at that 22
leave it be 22
leave it alone 263
leave it open 25
leave it with me 73
leave it to me 292
leave it 1083
leave it out 59
leave it there 89
leave it at that 22
leave it be 22
leave it alone 263
leave it open 25
leave it to us 28
once 1546
online 141
only 1631
onion 41
ones 44
onward 91
onions 55
one day at a time 90
one moment please 57
once 1546
online 141
only 1631
onion 41
ones 44
onward 91
onions 55
one day at a time 90
one moment please 57
ondrej 26
only you 239
one more time 797
one day 2293
one thing at a time 106
one month later 23
one more 931
one year ago 42
one more shot 23
one more day 57
only you 239
one more time 797
one day 2293
one thing at a time 106
one month later 23
one more 931
one year ago 42
one more shot 23
one more day 57