Let me in traducir turco
11,469 traducción paralela
Let me in, or I'll tell your sister everything. Where's Shelby?
Bu işe benim de girmeme izin ver yoksa kız kardeşine her şeyi anlatırım.
Desperate enough for the business to break protocol and let me in.
Kuralları yıkıp beni içeri alacak kadar çaresiz.
If I were you, I wouldn't have even let me in the house.
Senin yerinde olsaydım bu eve girmeme bile izin vermezdim.
He never let me in on that stuff.
O işlere beni hiç dahil etmedi.
Let me in, I have something to tell the German.
İçeri girelim, Alman'a söyleyecek bir şeyim var.
The cleaner let me in.
Temizlikçi içeri aldı beni.
Let me in.
İçeri al beni.
Let me in!
Beni içeri alın!
Let me in!
İçeri girmeme izin verin!
One of the valets let me in.
Uşaklardan biri içeriye girmeme izin verdi.
- Let me in.
- Beni içeri al.
I'm gonna say "let me in" a few more times.
"Beni içeri al" diye bir kaç kez daha söyleyeceğim.
And you're gonna give me a look you always give when you want me to know how mad you are, but eventually, we both know you're going to let me in because you always let me in.
Ve bana her zaman ki "Kızdığımı anla" bakışını atacaksın ama en sonunda ikimizde biliyoruz ki beni içeri alacaksın. Çünkü hep alıyorsun.
You gonna let me in?
Beni içeri alacak mısın?
- You need to let me in because my posse is up to 27 reporters, a dozen bloggers, 40 relentless bearded men with cameras, and two dogs that are apparently world-famous on Instagram.
- Beni içeri almalısın. Çünkü peşimde yaklaşık 27 muhabir bir düzine blogger 40 acımasız ve sakallı adamla kameraları ve şu anda dünya çapında Instagram'da ünlü olmuş iki köpek var.
But I've been back in town almost six months. I figured at some point, you might let me in.
6 haftadır şehirdeyim ve bir şekilde beni de aranıza alırsınız diye düşünmüştüm.
If I win, you let me in the poker game.
Ben kazanırsam poker oyununa beni de dahil edeceksiniz.
Let me in!
Bırak gireyim!
If you want me to let you back in, there's an understanding we have to come to.
Eğer seni tekrar kabul etmemi istiyorsan bir anlaşmaya varmamız gerek.
Now let me direct your attention to the Boy-Are-They-In-Trouble-A-Sauruses.
Şimdi de dikkatinizi dinorozusta hapı yutan çocuklara çekeyim.
And if I happen to find myself in danger, let me tell you, the Doctor is not stupid enough, or sentimental enough, and he is certainly not in love enough to find himself standing in it with me!
Eğer tehlikeye düşecek olursam da size söyleyeyim Doktor o tehlikede benimle duracak kadar ne aptal ne duygusal ne de aşık.
Show me what you got in your pockets. Let's see.
Ceplerinde neler var göster bana.Göster hadi.
Carlos Senior probably would've let me work it off but I don't have ten more years of good luck in me.
Baba Carlos muhtemelen çıkmama izin vermezdi ama şansın yanımda olacağı 10 yılım daha yok.
Let's get me in the field.
Sahaya dönmeme izin verin.
Hell yeah, they let me back in... with commendation.
Tabii ki de beni seve seve geri gönderdiler.
The... the super let me in.
- Kapıcı içeri aldı.
Um... at a certain... point in my life, it became easier for me to to let people believe I was gay rather than show them who I really was.
Hayatımda bir noktada insanların gay olduğuma inanmalarına izin vermek gerçekte kim olduğumu onlara göstermekten daha kolay geldi.
How about you let me do the thinking so you can focus on what's in front of you?
Düşünme işini bana bırakmaya ne dersin böylece önünde ne varsa ona odaklanabilirsin?
Let me take you in before anybody else gets hurt.
Kimse zarar vermeden seni tutuklayayım.
Let it go, or... turn me in.
Bırak gitsin, ya da beni ihbar et.
Let me in.
Beni içeri al.
Fornes : Okay, look, you've been asking a lot of questions. Let me get in one.
Siz bir sürü soru sordunuz, bir tane de ben sorayım.
- But... - Let me guess. They didn't put them all in stasis.
Tahmin edeyim, hepsini durağanlaştırmadılar.
If you'd let me tell people where he is, I-I could've put you in touch with her.
Babamın nerede olduğunu söylememe izin verseydiniz sizi Molly ile temasa geçirebilirdim.
Look, what if the defense agreed in advance not to subpoena me, and what if they agreed in advance not to use my interviews in court, and what if, as a part of my story, I interviewed Slider's attorney and let him talk about the case?
Savunma beni mahkemeye çağırmayacağını önceden kabul etse röportajlarımı mahkemede kullanmayacaklarını önceden kabul etseler ve hikayemin bir parçası olarak, Kaypak'ın avukatıyla röportaj yapıp onu dava hakkında konuştursam?
You let me rot in jail.
- Hapiste çürümeme izin verdin.
And now you want me to let another one in?
Şimdi bir başkasını kafamın içine almamı mı istiyorsun?
The judge will never let Lena and Stef adopt me.
Hakim hiçbir zaman, Lena ve Stef'in beni evlat edinmesine izin vermeyecek.
Let me ask you this : how does someone fall in love with someone just like that?
Sana şunu sormama izin ver : Bir insan, bir anda bir insana pat diye nasıl aşık olabilir?
We know Mills and Corbin have it. Just let me go get it.
Mills ve Corbin'in aldığını biliyoruz, bırak da gidip alayım.
But the kid is squeamish. He made me promise to let you go, and in return, he's gonna take me to a treasure.
Bana seni serbest bırakacağıma dair söz verdirtti ve karşılığında beni bir hazineye götürecek.
Then, let me saddle up Stormfly, I'll be there in... Astrid, you need stay here and hold down the Edge.
Bunun çaresiz bir yardım çağrısı olduğunu görmüyor musunuz?
Everything does in this town, but the worst is over, and so just for today, why don't you let me take care of you for a change, huh?
Bu şehirdeki her şey öyle ama en kötüsü bitti bu yüzden sadece bugünlük karşılığında benim seninle... ilgilenmeme izin veriyorsun?
Let me guess, Catcher in the Rye?
Tahmin edeyim, Çavdar Tarlasında Çocuklar mı?
Well, in the meantime, please tell me that we're gonna kill someone. Oh, we will kill many someones, but first, if we're to start a war, let us determine where our allegiances lie.
Bir çok kişiyi öldüreceğiz ama önce savaş başlatacaksak, sadakatimizin kimden tarafta olduğuna karar vermemiz gerek.
Um, let me ask, are you more likely to tell Vincent that you're drowning in a tub of bourbon or awash in a sea of chardonnay?
Vincent'e viski küveti içinde yüzdüğünü mü, yoksa şarap denizinde sürüklendiğini mi... söylememi istersin, bir sorayım? - Cehenneme kadar yolun var.
If there's any mention of the girl who did the shooting yesterday or a man in his 50s who was with her, you let me know.
Dünkü ateşli saldırıdan sorumlu bir kız ve yanındaki 50'li yaşlarında bir adamdan bahsederlerse haber ver.
The only thing that matters now is that we find Julian and make sure he can't come home, so if you're not in, spare me the car ride and let me out.
Şu an önemli olan tek şey Julian'ı bulup eve dönememesini sağlamak eğer dahil olmayacaksanız araba yolculuğundan çıkarın beni bırakın gideyim.
Unless my partner's into that, and then, you know, put me in pigtails, give me a lollipop, and let's start changing some diapers.
Tabii partnerim istemiyorsa, bilirsin saçlarımı örmek, bana lolipop vermek ve bezimi değiştirmeye başlamak istemezse.
Let me see if I can find a room to put him in.
Boş bir yer bulayım.
- Mm-hmm. - You've got to come in and let me write you another prescription.
Bunu sen istedin ve istersen sana başka reçete de yazabilirim.
let me introduce myself 51
let me introduce you 76
let me introduce 25
let me in there 34
let me see you 68
let me see 2571
let me go 3490
let me know if you need anything 71
let me guess 2650
let me know 632
let me introduce you 76
let me introduce 25
let me in there 34
let me see you 68
let me see 2571
let me go 3490
let me know if you need anything 71
let me guess 2650
let me know 632
let me show you 378
let me know what you think 20
let me explain 567
let me think 405
let me get this straight 664
let me know how it goes 45
let me know when you're ready 18
let me help you 998
let me see your face 34
let me tell you 619
let me know what you think 20
let me explain 567
let me think 405
let me get this straight 664
let me know how it goes 45
let me know when you're ready 18
let me help you 998
let me see your face 34
let me tell you 619