English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ L ] / Live together

Live together traducir turco

2,098 traducción paralela
Daron, if you live together, you will get this, and there is no way we can treat it.
Daron, eğer birlikte yaşarsanız, bunu kapacaksın, ve seni tedavi etmemizin hiç bir yolu yok.
- Together. They live together. Like not as roommates.
- Beraberler yani birlikte sadece oda arkadaşı gibi yaşamıyorlar.
It wouldn't be that much mess. You're not pregnant, we don't live together, no vacations planned,
bu kadar karışıklık bile olmazdı, hamile değildin, birlikte yaşamıyoruz, planlanan bir tatil yok, evinde bir parça eşyam bile yok.
If we can't live together, we're gonna die alone.
Eğer bir arada yaşayamazsak, ayrı ayrı ölürüz.
Naomi and I are going to live together.
Naomi ve ben birlikte yaşayacağız.
I Do you really want to live together?
Gerçekten beraber yaşamak istiyor musun?
She just flew in from Paris, and we're going to live together in the most amazing house and...
Paris'ten geldi, Ve mükemmel bir evde beraber yaşayacağız ve...
- We could live together.
- Beraber yaşayabiliriz.
- Do you really wanna live together?
Gerçekten birlikte yaşamak istiyor musun?
So we live together.
Demek beraber yaşıyoruz.
May you live together and happy forever.
Bir yastıkta kocayın.
And if she's married, she'll divorce so we can move to "Conncectikit" and live together in a little yellow house on Maple Street with our three children...
Ve eğer evliyse, boşanacak ve Conncectikit'a taşınıp Maple caddesindeki küçük sarı evimizde üç çocuğumuzla birlikte yaşayacağız...
You live together?
Beraber mi yaşıyordunuz?
I want us to live together.
Seninle bir arada yaşamak istiyorum
Are we going to live together?
Birlikte yaşayacak mıyız?
What do you mean, live together?
Birlikte yaşamamız olayına ne diyorsun?
I want us to live together.
Seninle bir arada yaşamak istiyorum.
They live together?
Beraber mi yaşıyorlar?
- If we can't live together... survived the crash of Oceanic 815.
Bir arada yaşamayı beceremezsek Oceanic 815 uçağının kazasından sağ kurtulur.
We don't live together, so when I call him at night his phone goes straight to voicemail, which it never used to.
Birlikte yaşamıyoruz. İşte geceleri aradığım zaman telefonu direkt telesekretere geçiyor ki hiç olmazdı.
It's really fucking great and we live together.
Gerçekten harika ve birlikte yaşıyoruz.
I want us to marry and live together.
Evlenip, birlikte yaşayalım.
Let's live together like school children without any barriers of caste.
Okul çocukları gibi beraber yaşayalım herhangi bir engel olmadan.
NARRATOR : These tiny bacteria were the first organisms to live together in colonies.
Bu küçük bakteriler koloni halinde yaşayan ilk canlı organizmalarıdır.
These two personalities cannot live together... "
Bu iki kişilik bir arada yaşayamazdı... "
You wanna live together?
Beraber mi yasamak istiyorsun?
We could live together.
Birlikte yaşayabiliriz. Ne?
So they do live together.
Demek birlikte yaşıyorlar.
We live together.
Birlikte yaşıyoruz.
And once you name him and he is able to fulfill his quest, then not only will the world be saved, but then you and I will be free to live together, as we did long ago.
Sen onu Arayıcı ilan edince görevini yerine getirebilecek. Yalnızca dünyayı kurtarmış da olmayacak bizim, uzun zaman önce olduğu gibi büyük bir mutluluk içinde yaşamak için özgür kalmamızı sağlayacak.
They don't live together, it doesn't even seem like their lives intersect.
Hatta görünüşe göre hayatları kesişmiyor bile.
When girls live together, sometimes their cycles sync up.
Kızlar birlikte yaşadıkları zaman bazen kırkları karışır.
It's really like a dream that the three of us can live together as siblings again.
Üçümüzün yine bir araya gelebilmesi rüya gibi bir şey.
It's just that Matthew and I never really fight, and we live together and we work together.
Sadece Matthew'yla hiç kavga etmeyiz ve beraber yaşıyoruz ve beraber çalışıyoruz.
If you love me, we're not gonna be able to live together.
Beni seviyorsan, aynı evde yaşayamayız.
Then I guess we're not gonna be able to live together, because... every time I see your face, it breaks my heart.
Öyleyse sanırım aynı evde yaşayamayacağız. Çünkü yüzünü her gördüğümde içim acıyor.
And if you have a cat a a dog... and they live together, do you think your cat mind-fucks your dog?
Eğer hem kediniz hem de köpeğiniz varsa... ve beraber yaşıyorlarsa, kediniz mutlaka köpeğinizin kafasını sikiyordur?
I want these values to live together next to other people's lifestyles.
Onların değerlerinin diğer insanların değerleriyle birlikte yaşamasını istiyorum.
That we will live together!
Hep beraber yaşayacaktık!
My mother will come next week with my brother and sister, and we'll live here, together.
Annem önümüzdeki hafta kardeşlerimle birlikte gelecek, ve birlikte burada yaşayacağız.
But those 55 men came together, they drew up a document, and they wrote it out by hand, and we still live by it today.
Ama bu 55 adam bir araya geldi, bir döküman hazırladı, ve onu elleriyle yazdılar, Bugün hala onunla yaşıyoruz.
So that we can live our lives together.
Böylece birlikte rahatça yaşayabileceğiz.
Together, together, that's how it must be To live without you
* Sensiz yaşamak böyle olmalı *
You will live a long and happy life together.
Onunla uzun ve mutlu bir hayat süreceksiniz.
Didn't I say we are going to live freely together?
Birlikte özgürce yaşayacağımızı söylememiş miydim?
From now on, we can live happily together.
Bundan sonra, beraber mutlu bir yaşam süreceğiz.
But it's also an opportunity for the people that live so scattered across this landscape to come together.
Ama aynı zamanda festival, bu manzara boyunca dağınık yaşayan bu insanlar için bir toplanma fırsatıdır.
Well, we goto wharton together.I live off campus.
Birlikte Wharton'a gidiyoruz. Ben kampus dışında yaşıyorum.
They very nicely had us do a fair amount of press together, so Angel and I got to do our first semi-live TV thing together and we did Sound for BBC.
Birlikte basın karşısına çıkmak güzeldi, Angel ve ben birlikte ilk yarı canlı TV şovumuz BBC kanalındaki Sound programıydı.
Would I live my own life or would we live our life together?
Kendi hayatımı mı yaşayacağım yoksa birlikte, bizim hayatımızı mı yaşayacağız?
Giant Australian cuttlefish usually live alone, but once in their short lives they must come together to mate.
Dev Avustralya mürekkep balığı genellikle yalnız yaşar ama kısa ömürlerinde bir kez çiftleşmek için bir araya gelmek zorundadırlar.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]