Make it rain traducir turco
239 traducción paralela
But I can't make it rain.
Ama yagmur yagdiramam.
Mumbo jumbo, like carrying idols to make it rain.
Saçmalık işte, yağmur duasına çıkmak gibi bir şey...
Will you beat the clouds with a stick and make it rain cats?
Bulutlara dokunup kedi mi yağdıracaksın?
There's no way I can make it rain in there.
Orada yağmur yağdırabilmemin hiçbir yolu yok.
First he should make it rain.
Önce yağmur yağdırsın da.
Like, you know, make it rain, or turn yourself into a duck.
Kendini ördeğe çevirmek gibi
Please, God, make it rain.
Tanrım, yağmur yağdır!
Will those who come after you also know how to make it rain?
Peşinden gelenler yağmur yağdırmayı biliyorlar mı?
As long as PR is disseminating information that we're sending the Indians one of their own nobody will be asking you to weave any baskets or make it rain.
Bilgi almak amacıyla Kızılderililere, onlardan birini gönderiyoruz. Kimse senden sepet örmeni veya yağmur yağdırmanı istemeyecek.
- Let's make it rain.
- Yağdır bakalım.
Make it rain.
Yağdır.
Just because your father can make it rain, doesn't mean I can make it snow.
Babanız yağmur yağdırıyor diye ben de kar yağdıramam ki.
Agent Mulder, if I could control the weather don't you think I would make it rain? - That I would end this drought?
Ajan Mulder, havayı kontrol edebilseydim sizce de yağmur yağdırmaz mıydım?
- Or trying to make it rain.
- Belki de yağmur yağdırmaya çalışıyorlar.
A guy says if you pay him, he can make it rain.
Eleman ona para verirsen, yağmur yağdırabileceğini söylüyor.
You altered the map, but you didn't make it rain.
Haritayı değiştirdin ama yağmuru sen yağdırmadın.
I can't make it rain.
Yağmur yağdıramam.
Dear God, make it rain cats and dogs!
Tanrım, bardaktan boşanırcasına yağmur yağdır!
Like believing that God will make it rain.
Allah'a dua etmekle yağmur yağacağına inanmak gibi.
Yeah, that's right. I can make it rain.
Evet, yağmur yağdırabilirim.
I'll make it rain out here.
Yağmur gibi yağdıracağım.
I'II make it rain out here.
Yağmur gibi yağdıracağım.
You trying to make it rain?
Yağmur mu yağdırmaya çalışıyorsun?
Make it rain out here.
Mucize görsünler.
I'm gonna make it rain.
Yağmur yağdıracağım.
Simple- - I make it rain!
- Yağmur yağdıracağım!
A dance to make it rain.
- Yağmur yağdırmak için dans.
Penelope, I really need to make it rain this weekend.
Penelope, Benim bu hafta sonu gerçekten yağmur yağdırmam gerekiyor.
Turns out, all I had to do was make it rain.
İşler yoluna girdi, tek yapmam gereken yağmur yağdırmaktı.
He'd bitch if I could snap my fingers and make it rain latte.
Parmaklarımı şıklatıp kahve yağdırmamı isterdi.
Alice, we can't make it rain together.
Alice, yağmuru beraber yağdıramayız.
Okay, boys, make it rain!
Çocuklar, çıkarın paraları.
With your wanting, you'll make it rain.
Siz istiyorsunuz diye yağmur yağacak!
- How do they make it rain?
- Yağmuru nasıl yağdırıyorlar?
You tried to make it rain.
Yağmur yağdırmaya çalıştın.
Do you think I'll let them make you stand in the rain and not raise my hands to stop it?
Babamı yağmur altında köpek gibi bekletmelerine göz yumup...
Of course it not rain this time of year in whole history of Okinawa but the colonel not make mistake.
Elbette bu aylarda asla yağmur yağmaz. Okinawa tarihinde görülmedi ama albay hata yapmaz.
This rain is going to make it twice as dangerous.
Bu yağmur onu iki kat daha tehlikeli hale getirecek.
Give me one to make the roof good... lest when the rain comes the house will not keep it out.
Çatıyı tamir etmesi için birini ver bana ki yağmur geldiğinde eve girmesin.
Maybe we can make it before the rain starts up again.
Belki yağmur tekrar başlamadan, oraya gitmeyi başarabiliriz.
If Your Majesty thinks... it is old fashioned... to make the rain and the wind with a stranger... we can be like a modern couple... to begin with
Eğer Majesteleri bir yabancıyla, rüzgar ve... yağmur yapmayı, eski moda buluyorsa... modern bir çift gibi yapabiliriz.
- Just make sure it doesn't rain.
- Yağmurun yağmamasını sağlayabilirsin.
Well, it doesn't look like this rain is going to let up anytime soon so... what do you say we make a run for it?
Yağmur pek duracağa benzemiyor. O yüzden koşmaya ne dersin?
So they slumped in their chairs, too glum to complain, and to make matters worse, it started to rain.
Ve onlar da sandalyelerine yığılıp, somurttular. Ve yağmur yağmaya başladı.
Before you show him the town, you might want to make sure... he's not showing it something.
- Liste bile yapmış. - Liste demek. "Tangerine, Rain, Pure, Light".
They make it sound all exciting, but you know it's just rain.
Heyecan verici bişey gibi anlatıyorlar ama alt tarafı bir yağmur.
And make it quick. I'm likely to catch a cold in the rain Shalini.
Ben size lazımım, siz bana.
I can make it into a snow globe, a rain globe, or...
Onunla bir kar fanusu, bir yağmur fanusu ya da...
I'll make sure it doesn't rain.
Yağmur yağmamasını sağlarım.
The rain's too heavy to make it out clearly.
Yağmur sağanak yağdığından netleştiremiyorum.
It's supposed to rain down there, so make sure that all the cellar windows are closed.
O tarafta yağmur yağacakmış, bütün bodrum pencerelerinin kapalı olduğundan emin ol.
make it happen 119
make it count 38
make it work 61
make it last 17
make it up 16
make it two 94
make it stop 329
make it so 49
make it 257
make it look good 18
make it count 38
make it work 61
make it last 17
make it up 16
make it two 94
make it stop 329
make it so 49
make it 257
make it look good 18
make it better 21
make it quick 271
make it right 27
make it look like an accident 16
make it fast 95
make it yourself 18
make it good 37
make it hurt 16
make it a double 43
make it go away 36
make it quick 271
make it right 27
make it look like an accident 16
make it fast 95
make it yourself 18
make it good 37
make it hurt 16
make it a double 43
make it go away 36
make it snappy 58
make it three 31
it rained 18
rainbow 59
rain 253
raines 30
raining 17
rainbows 21
raina 175
rainer 45
make it three 31
it rained 18
rainbow 59
rain 253
raines 30
raining 17
rainbows 21
raina 175
rainer 45