Not alone traducir turco
7,363 traducción paralela
You're not alone in all of this.
Tek başına değilsin.
You're not alone, not here.
- Sen yalnız değilsin.
You're not alone, Matt.
Yalnız değilsin Matt.
But the good news is, you're not alone.
Ama iyi tarafından bakarsan, yalnız değilsin.
Put the good news is, you're not alone.
Ama iyi tarafından bakarsan, yalnız değilsin.
I meant alone without a man, not alone with you.
Erkeksiz olduğum için yalnızım, seninle yalnız değilim.
You're not alone.
Yalnız değilsin.
She's not alone.
Yalnız değil.
But at least you're not alone anymore.
Ama artık yalnız değilsin en azından.
Not alone. I'm coming too.
Ben de geliyorum.
We're definitely not alone.
Yalnız değiliz.
Then I'm guessing... we're not alone.
Sonra... tahmin ediyorum yalnız değiliz.
You need me like you need a mirror... to reflect you back to yourself to make you feel like you're not alone.
Bana aynı ayna ihtiyacın olduğu gibi ihtiyaç duyuyorsun! Kendini yansıtarak seni sanki yalnız değilmişsin gibi hissettirmesi için.
No, you're not alone, Leo.
Yalnız değilsin Leo.
She's not alone.
O yalnız değil.
I know this is very hard for you right now, but you're not alone.
Şu an çok zor geldiğini biliyorum. Ama yalnız değilsin.
You're not alone, Malina.
Yalnız değilsin Malina.
We're not alone.
Yalnız değiliz.
You are not alone, Traveler.
Bir başına değilsin, Yolcu.
Sweetie, I'm not alone.
Tatlım, ben yalnız değilim.
Man, you're not alone.
Dostum, yalnız değilsin.
I'm not alone, Fred.
Tek gelmedim Fred.
She's not alone, bro.
O yalnız değil kardo.
You're not in this alone.
- Ben de öyle. Bu işte yalnız değilsin.
Do not approach the target alone!
Hedefe tek başınıza yaklaşmayın!
If I leave you alone for a minute, do you promise not to leave?
Seni bir süreliğine yalnız bırakacağım ama gitmeyeceğine söz vereceksin.
Get your ass up. I have an errand to run, and I'm not leaving you here alone.
Yapmam gereken bir iş var, ve seni burada tek başına bırakmıyorum.
Whatever's going on between you and Matt, it would be really nice not to be alone here, you know?
Matt'le aranızdakileri düzeltin çünkü burada yalnız olmak pek güzel değil.
It makes me want to not be alone.
Yalnız olmamamı sağlıyor.
we're out here alone, The situation becomes more violent everyday. And it concerns us not just for our safety,
Burada bir başımızayız, vaziyet her geçen gün daha da şiddetleniyor ve bu da bizi yalnızca kendi güvenliğimiz için değil bu ulusun geleceği konusunda da endişelendiriyor.
Not many people jump at the opportunity to stay here alone.
Pek çok kişi burada yalnız yaşamak istemez.
I'm telling you now. I'm not leaving them alone, am I?
Onları yalnız bırakacağımı zannetmedin değil mi?
You think you're alone in that marriage, you're not.
O evlilikte yalnız olduğunu düşünüyorsun ama değilsin.
We're not all alone.
Hiçbirimiz yalnız değiliz.
It's not really the safest hour to be walking out alone.
Tek yürümek için çok güvenli bir saat değil.
~ No, you are not. ~ You're alone now.
- Artık yalnızsınız.
You're not going alone.
Yalnız gitmeyeceksin.
I just don't want him to wake up alone, not knowing what's happening.
Bir başına uyanıp olaylardan bihaber kalmasını istemiyorum.
I do not stand alone...
... tek başıma bulunmuyorum.
It's not safe for any of us to be alone right now.
Şu an yalnız kalmak hiçbirimiz için güvenli değil.
I'm not letting you alone until I prove it.
Bunu kanıtlamadan seni bırakmayacağım.
I'm going it alone. I'm not responding to texts, emails, or calls.
Bunu tek başıma atlatıyorum.Mesajlara, e-postalara ve aramalara cevap vermiyorum.
- You're not alone, you're not.
Yalnız değilsin, yalnız değilsin.
One person alone in the dark, willing to speak the truth when it's not popular, one person willing to speak the truth when it is not safe, when there is much at stake.
Karanlıktaki bir kişi yaygın olmasa da doğruları söylemeye istekli güvenli olmasa bile doğruları söylemeye hevesli ve bu yüzden çarmıha gerilen.
Well, listen, mate, it's not safe for you to be out here alone.
Dinle dostum, burası tek başına kalman için güvenli değil.
Congratulations on your dad not being single and alone anymore.
Baban artık bekar ve yalnız değil, tebrik ederim.
I'm... not... alone.
Yalnız değilim.
- No, I'm not letting you go there alone.
- Oraya yalnız gitmene izin vermem.
( Reese ) Didn't I tell you to leave that alone? You're not the only one who can pull a missing person's file, smart guy.
- Kayıp kişiler dosyasına tek ulaşabilen sen değilsin akıllı.
You're not alone, Lorenzo.
Yalnız değilsin Lorenzo.
I imagine you recognize this voice, but unless you're alone, I'll advise you not to say my name.
Sesimi tanıdığını varsayıyorum. Yalnız değilsen adımı söylememeni tavsiye ederim.
alone 2197
alone at last 32
not allowed 48
not at all 5606
not anymore 2246
not at the moment 148
not again 976
not angry 22
not at home 25
not a soul 80
alone at last 32
not allowed 48
not at all 5606
not anymore 2246
not at the moment 148
not again 976
not angry 22
not at home 25
not a soul 80
not a lot 168
not a chance 697
not a bit 123
not all at once 17
not at 40
not at this time 60
not a bad idea 73
not another word 129
not at first 142
not always 307
not a chance 697
not a bit 123
not all at once 17
not at 40
not at this time 60
not a bad idea 73
not another word 129
not at first 142
not always 307
not a clue 146
not a 133
not a big deal 105
not at night 20
not a chance in hell 32
not a thing 280
not all of us 56
not at the same time 17
not all 133
not all of them 194
not a 133
not a big deal 105
not at night 20
not a chance in hell 32
not a thing 280
not all of us 56
not at the same time 17
not all 133
not all of them 194