Not another one traducir turco
971 traducción paralela
Not another one, surely.
Başka biri değildir herhalde.
This not another one of your little jokes.
- Bu şaka değil mi?
You aren't really busy. Please don't paint him, not another one like that. You're going to paint him?
- Beyefendiyle konuşuyoruz!
Not another one!
Yine mi?
Thank God you're not another one of those honourable men.
Tanrıya şükür, o namuslu erkeklerden değilsin.
It says you can transport the seeds of life, if not life itself, from one planet to another.
Bir gezegenden diğerine hayatın kendisini değilse bile tohumlarını taşıyabileceğinizi söyler.
O Lord, do not allow that they who love, kill one another
Ey Lordum, birbirlerinei öldürmelerine izin verme.
One cop is not going to arrest another one.
Ve polis, bir baţka polisi asla tutuklamaz.
It's just I'm not one way or another about it.
Bu konuda ne olursa olsun başım dönmedi.
Sooner or later they'd get me, for one thing if not for another.
Eninde sonunda yakalayacaklar, bu suçtan değilse başka bir şeyden.
Now, I'm not saying it is a tie... but if it were a tie, there wouldn't be another one like it in the world.
Kravat olduğunu söylemiyorum ama kravat olsa bile dünyada onun gibi bir tane olmazdı.
Junior's not going to drag me into another one of those scary pictures.
Ufaklığın beni yine o korku filmlerinden birine sürüklemesine izin vermeyeceğim.
I'll not leave here until I have finished with you one way or another.
Seninle işimi öyle ya da böyle bitirmeden buradan ayrılmayacağım.
I don't think there is another one like that. - Not even in America.
Amerika'da bile onun gibisi yok.
I shall find another armour, not this shining one in which I rode as your messenger.
Başka bir zırh bulacağım. Elçin olarak giydiğim bu parlak zırhı almayacağım.
I promise not to tell Miss Jenkins... that your appendix was taken out years ago on one condition... that if you decide to grow another one, you'll do it during the day.
Apandisinizin yıllar önce alındığını Bayan Jenkins'e tek bir şartla söylemem. Eğer yeni bir apandis daha çıkaracaksanız, bugün içinde yapın.
Do not visit the sins of one generation upon another.
Bir kuşağın acısını ötekinden çıkarmayın.
The day has come when men must cease to march from one evil to another and know not the Lord.
İnsanların bir kötülükten diğerine gidip gelmeye bir son verip Tanrı'yı tanımaları gereken gün geldi.
That's not too much for one friend to tell another, is it?
Bir dost olarak senden fazla bir şey istemiyoruz, öyle değil mi?
- Please, not another. One's enough!
- Hayır, lütfen, bir tane yeter.
The expedition pulls out at the end of February, and there may not be another one for years.
Sefer şubat sonunda bitirilecek ve bir seneye kadar da yenisi yapılmayacak.
I'm not anxious to have another one around the place.
Bir tane daha olması gözümü korkutmaz.
The anger of entire cities, whether they like it or not, against the principle of inequality advanced by one people against another. The principle of inequality advanced by certain races against other races. The principle of inequality advanced by certain classes against other classes.
İstesinler istemesinler, bir takım insanların kural olarak... öbür insanlar üzerinde kurdukları eşitsizliğe karşı,... bir takım ırkların kural olarak,... öbür ırklar üzerinde kurdukları eşitsizliğe karşı,... bir takım sınıfların kural olarak,... öbür sınıflar üzerinde kurdukları... eşitsizliğe karşı.
I may not be Dr Freud or a Mayo brother or one of those French upstairs girls, but could I take another crack at it?
Dr. Freud, Mayo kardeşler ya da Fransız odalıklardan biri değilim ama bir de ben şansımı deneyebilir miyim?
not seeing one another for so long?
birbirlerini uzun süredir göremiyor.
It's not charity, just a gift from one friend to another.
Bu bir sadaka değil, bir arkadaştan diğerine bir hediye.
... sculptured portals, ranks of doors, galleries... transverse corridors leading to deserted salons... encrusted with the ornamentation of another age... silent rooms, where footsteps are absorbed... by carpets so heavy, so thick... that one hears no step... as if the very ear were far away... far away from this numb, barren decor... far from this elaborate frieze beneath the cornice... with its branches and garlands... like dead leaves... as if the floor were still sand and gravel, or stone slabs... over which I advanced once again... as though to meet you... between richly panelled walls... stucco, moldings, paintings... framed prints amidst which I advanced... among which I found myself already... waiting for you... very far from the setting I stand in now... before you, waiting again... for one who will not come again... who will no longer keep us apart... tear you from me.
... oymalı girişler, sıra sıra kapılar, galeriler... başka bir çağdan kalma süslemelerle bezenmiş... metruk salonlara götüren birbirine dik koridorlar... sessiz odalar ; çok ağır, çok kalın halıların... ayak seslerini yuttuğu... adımların duyulmadığı... sanki dalıp gitmiş sırdaşlar... bu cansız, yavan dekordan çok uzaklara... kornişin altında, ölü yapraklar gibi dal ve çelenkleriyle... özenle hazırlanmış... bu frizden uzaklara... üzerinde bir kez daha yürüdüğüm zemin sanki hâlâ... kum ve çakıl veya taş döşeme... sana kavuşmak için adeta... zengin ahşap kaplamalı duvarlar arasında... ustuka, silme, tablolar... aralarından geçtiğim çerçeveli gravürler... seni beklerken içlerinde çoktan... kendimi bulduğum... şu an senin huzurunda bulunduğum mekândan... çok çok uzaklarda ; ve yine beklerken... bir daha gelmeyecek birini... artık bizi ayıramayacak birini... seni benden koparan.
It is not good for Germans to turn on one another.
Almanların birbirlerine sırt dönmemeleri lazım.
It is stupid to live under the same roof, and not knowing anything about one another.
Aynı çatı altında yaşıyoruz ama birbirimiz hakkında bir şey bilmeden, yaşayıp gitmek çok saçma!
I've not heard of another one, my lord.
Başka bir tane daha olduğunu hiç duymadım.
Yes, I think so, but if not I might go to another one.
Evet düşünüyorum ama gelemezsem bir diğerine gelirim.
Not the same one, another one.
Aynısı değil, bir başkası.
Furthermore, it has become clear that when another former retainer of the Fukushima Clan, one Motome Chijiiwa, asked to commit harakiri in January of this year, we did not err in our chosen response.
Bunun dışında, bu yılın ocak ayında gene harakiri yapmak isteyen başka bir eski Fukushima Klanı hizmetlisi Motome Chijiiwa'ya verdiğimiz cevap konusunda da hata yapmadığımız açıklık kazandı.
Speech is another life from when one does not speak
Bir anlamda, yaşamın diğer boyutudur.
Not meant to harm anyone. But the violence of men their cruelty and savageness to one another, to themselves...
Niyeti kimseye zarar vermek değil ama insanların bir başkasına vahşeti, zulmü, gaddarlığına ne demeli?
Not only can it take you from one place to another, but it also leaves what's happening on the screen to your imagination.
İnsanı bir yerden bir yere götürmekle kalmaz, bu arada olup bitenleri göstermek yerine seyircinin düşgücüne bırakır.
You can not compare one to another.
İkisi aynı şey mi?
"Let us go down and confound their language..." "that they may not understand one another's speech."
"İnelim ve dillerini karıştıralım ki birbirlerinin dilini anlamasınlar."
If it's not one thing it's another.
Bir şey değilse diğeridir.
Well, it's funny in one way, but perhaps in another way it's not.
Bir açıdan komik, ama öte yandan bakılırsa hiç komik değil.
But I wasn't ready to tolerate another, especially not one of Rodolphe's pathetic little protégées.
Başka bir kadına müsamaha göstermeye henüz hazır değildim. Hele de Rodolphe'un kol kanat gerdiği zavallı bir kadına asla.
No. Not directly, but one way or another.
Doğrudan söylemeyecektir, ama bir şekilde öter.
[Woman] Another one I am not Brahms
Başka bir tane. Ben Brahms değilim.
Not in a grave to lay one in, another out to have.
Birini gömüp diğerini çıkarman için değil.
This may come as another shock, but pursuing girls does not estrange one from God any more than pursuing mathematics, for example.
Bu, başka bir şaşırtıcı durum olabilir fakat kız peşinde koşmak insanı örneğin matematiğin peşinde koşmak kadar Tanrı'dan uzaklaştırmaz.
Some of you, at one time or another, may or may not have had a higher income, but you have never held a higher position of esteem... in the minds of the world or in your own self-satisfaction... than you now hold, knowing what you're doing... about your Father's business.
Bazılarınız şu ya da bu zamanlarda yüksek bir geliri olmuş ya da olmamış olabilir ama insanların zihninde ya da kişisel tatminiyetiniz için çok fazla saygınız hiçbir zaman olmadı. Ama Tanrı'ya hizmet etme konusunda ne yaptığınızı biliyorsunuz artık.
He did not come with us. He was sent through the time portal to another period in history much later than this one.
Geçitten, tarihin başka bir dilimine yollandı, bizimkinden daha sonraya.
Not one on another's shoulders, oh no - 8 foot of solid Watutsi.
Deve güreşi pozisyonu yok. 240 cm saf Watutsi.
For, we must never forget that if there was not one thing that was not on top of another thing, our society would be nothing more than a meaningless body of men that had gathered together for no good purpose.
Çünkü unutmamalıyız ki başka bir şeyin üzerinde olmayan tek bir şey bile olmasa derneğimiz, iyi bir amaç için bir araya gelmemiş anlamsız bir insan topluluğu olurdu.
In this last year our Staffordshire branch has not succeeded in putting one thing on top of another!
Geçtiğimiz yıl, Staffordshire şubemiz tek bir şeyi bile başka bir şeyin üzerine koyamadı.
Why one and not another?
O mu, yoksa bu mu?
not another word 129
not another step 33
another one bites the dust 21
another one 540
ones 44
one day at a time 90
one moment please 57
one more time 797
one day 2293
one month later 23
not another step 33
another one bites the dust 21
another one 540
ones 44
one day at a time 90
one moment please 57
one more time 797
one day 2293
one month later 23
one thing at a time 106
one more 931
one more shot 23
one year ago 42
one more day 57
one more hour 17
one more chance 34
one hundred 76
one step at a time 173
one more minute 37
one more 931
one more shot 23
one year ago 42
one more day 57
one more hour 17
one more chance 34
one hundred 76
one step at a time 173
one more minute 37
one more thing 865
one moment 967
one more round 22
one more drink 18
one and two 35
one second 1230
one sec 340
one night 558
one at a time 318
one time 516
one moment 967
one more round 22
one more drink 18
one and two 35
one second 1230
one sec 340
one night 558
one at a time 318
one time 516