English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ N ] / Not moving

Not moving traducir turco

2,244 traducción paralela
Korsak, we're not moving.
Korsak, buradan çıkamıyoruz.
He's not moving.
Hareket etmiyor.
- I'm not moving.
Gidemiyorum, Butters.
Ow! I'm not moving.
Kımıldamıyorum.
Nope. Not moving anywhere.
Yok, hareket yok.
In case you haven't noticed, the car's not moving.
Farkına varmamışsındır diye söylüyorum, araba hareket etmiyor.
I tell you I'm not moving in with Lyndsey'cause I'm comfortable here, and three hours later you put a giant penis-eating parrot in my room.
Lyndsey'e taşınmadığımı, çünkü burada rahat olduğumu söyledikten 3 saat sonra odama penis yiyici, kocaman bir papağan koydun.
We're not moving.
Kalkmıyoruz.
- And I'm not moving to fucking Wales.
- Ayrıca siktiğimin Galler'ine taşınmıyorum.
They're not moving on for years.
Yıllarca unutamayız.
She's not moving!
Kımıldamıyor!
It's probably that the car is not moving fast enough,
Muhtemelen araba yeterince hızlı değildir.
Not moving? !
Çekilmiyor musunuz?
You know that your health isn't good, and you still lie there not moving.
Sağlığın iyiye gitmiyor biliyorsun ki ve hâlâ kıpırdamadan yatıyorsun.
We are not moving my brother.
Kardeşimi oraya göndermeyeceğiz.
They're blaming us for not moving fast enough.
- Bizi, yeteri kadar hızlı olamamakla suçluyorlar.
Listen, while I appreciate your enthusiasm, that line's not moving.
Dinle, heyecanını takdir etmekle birlikte sıranın hiç ilerlemediğini belirtmek isterim.
Not moving.
- Kımıldamıyor.
- Not moving.
- Kıpırdamıyorum.
Not moving.
Kıpırdamıyorum.
He is not moving.
Hareket etmiyor.
He gets cold - when he's not moving.
Hareket etmeyince üşüyor.
Because, I'm not moving until you do.
Çünkü bunu halledinceye kadar gitmiyorum.
She's... She's not moving.
Hareket etmiyor.
Not moving your hand?
Elini çekmeyecek misin?
She's not moving.
Gitmiyor ama.
- We're not moving.
- Biz gitmiyoruz.
I know we're not moving in together.
Birlikte yaşayamayacağımızı biliyorum.
That child's not moving.
Bu çocuk hareket etmiyor.
He's not moving!
Hareket etmiyor!
- He's not moving!
- Hareket etmiyor!
But we're not moving.
Ama hareket etmiyoruz.
wow, this is a smiling, slow-moving army of occupation, and I will not live with the shame when one day a young man with my name turns to me and says,
Yavaş yavaş kanımızı emiyorlar ve bizi ele geçiriyorlar.
Not if you were moving fast enough.
Yeterince hızlı hareket ediyorsan görmezler.
She's not stationary. She's moving.
Hareket halinde.
Ye Hao lines moving even if it did not understand!
Oyuncunun rolü çok etkileyici olsa da bir sey anlamadim.
And I sort of have a hunch that the CDC's not gonna approve of us moving the patient.
Ama CDC'nin hastayı yerinden oynatmamıza izin vermeyeceğini hissediyorum.
I said, "Knowing my ex-wife, it was probably not a moving violation."
Söyledim, "Eski eşimden haberdarım.. ... muhtemelen etkili bir hareket değildi."
She's moving in with him before she's even ready. If she's not careful, she'll find herself a 26-year-old step-mother to the pregnant daughter she didn't even know he had.
Daha hazır bile olmadan adamla birlikte yaşamaya başlar ve dikkatli olmazsa 26 yaşındayken kendini varlığından bile haberi olmadığı hamile bir kızın üvey annesi olarak bulur.
NARRATOR :... the better they will be able to protect their migratory routes. These elephants don't give us a moment to rest, they keep moving, we keep having to work really, really hard to try and find them, and, even with the tracking data, it's not an easy job. WALL :
Bu filler bir an bile dinlenmemize izin vermiyor.
I'm not gonna be moving in with her.
Onunla eve çıkmayacağım.
But at the same time, I'd like to see them do something new that kind of defines our generation, our era, something that's new and moving in the right way that's not, you know, a small box that runs off, you know, whatever leaves and stuff, you know, which is great.
Ama aynı zamanda, bazı yeni şeyler yapmalarını da görmek istiyorum... bizim neslimizi bizim çağımızı tanımlayan türde... yeni olan birşeyler ve çabuk giden... yani bilirsin ufak bir kutu gibi olmayan kaçan, bilirsin işte, giden her ne olursa gibi şeyler
Not only are they moving, but they're flying away from Earth at incredible speeds.
.. sadece hareket etmekle kalmayıp inanılmaz hızlarlar dünyadan da uzaklaştıklarını keşfetti. Bu, Büyük Patlamanın ilk gerçek kanıtıydı.
The bike can not compensate for you moving around on it.
Bu esnada siz öne arkaya hareket ederseniz, süspansiyon bunu dengeleyemez.
"The great thing in the world is not... " So much where we stand, "As in what direction we are moving".
... "Dünyadaki en önemli şey nerede olduğunuz değil,... nerede olacağınızdır."
- It's not me doing the moving.
- Kendi isteğimle hareket etmiyorum.
- You can not do. Thus a man throws people off a moving train so he does not have to pay.
Para ödemeyeni trenden atarlar.
You've been moving around a little more or not, or what?
Etrafta gezinip biraz ondan biraz bundan mi yapiyorsun?
It's not bad if you keep moving.
Devamlı hareket ederseniz kötü değil.
You have to live life moving forwards, not back.
Hayatını yaşarken daima ileri bakacaksın, geriye değil.
If you feel stressed, you will not be able to hold that position without moving.
Stres olursanız, kıpırdamadan yerinizi koruyamazsınız.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]