Of course i don't traducir turco
1,104 traducción paralela
Dear child, of course I could, but I don't like to.
Yavrum, Elbette yapabilirim, Fakat bundan hoşlanmıyorum.
Of course I don't love him anymore.
Tabii ki artık onu sevmiyorum.
Of course I don't love him.
- Elbette sevmiyorum. - Öyleyse nasıl...?
Of course I don't know about gold-mining.
Altın arama işini bilmiyorum.
Of course, I don't believe that anymore, But I keep away And so does everyone else.
Tabii artık inanmıyorum ama herkes oradan uzak durmayı tercih ediyor.
No, of course not. I'd like to say hello to my mother, if you don't mind.
- Anneme selam söylemek isterdim, izin verirseniz.
- I don't think they are. - Of course they are.
- Bence öyle değiller.
Of course, I'm not telling you anything you don't know, am I, old man?
Tabii ki, bilmediğin bir şey söylemiyorum sana dostum.
I shall thank him too, of course, for his kindness, but it you that I don't approve of, not the old gentleman.
Tabii ki hayırseverliği için ona teşekkür de edeceğim. Benim onaylamadığım beyefendinin değil sizin davranışınız.
I don't mean to get you into trouble, of course.
Elbetteki başını derde sokmakta istemem.
And of course, um... himself had the most monumental ivories. Well, I'm afraid i don't see that at all.
Hayır, korkarım bunu hiç anlamıyorum.
- Of course I care, Beth, but I don't support any measure which legislates benefits to one particular group, whether they be male, female, Black, Hispanic or whatever, at the expense of any other group.
Fakat yapmayacaktı. Onunla evlenmesinin mümkün olmadığını anladığını, Seattle'a gideceğini, herşeyi yapacağını, fakat onu yapamayacağını söyledi. Sadece ona söyleyemedi.
I don't object, of course, to cutting wood from necessity but why destroy the forests?
Elbette ihtiyacın için ağaç kesmene bir itirazım yok, fakat ormanlar neden tahrip ediliyor?
Well, of course, you know more than I do, but don't people under stress act more out of immediate emotion than logic?
Siz doğrusunu bilirsiniz Komiser ama stres altındaki insanların mantıkla değil de duygularla hareket ettiklerini söylemek yanlış olmayacaktır.
Of course. I don't blame you.
Merak ettiniz elbette.
Of course, I don't think I'm underestimating your problems.
Elbette ki, sizi anlıyorum ve sorunlarınızı gözardı etmiyorum.
Why, of course I don't.
Neden, tabi ki sevmiyorum.
Of course, I don't have to tell you that, sir.
Kuşkusuz size anlatmam gereksiz, efendim.
Well, of course I don't have it.
Şey, elbette edemem.
- Of course I don't.
- Tabii ki değiller.
No, of course I don't live in the Alps.
Hayır, tabii ki Alpler'de yaşamıyorum.
First I would like to... welcome all of you, thank you for being present... of course, I don't know all of you personally, but our field men do.
Öncelikle... hepinize hoş geldiniz diyor, geldiğiniz için teşekkür ediyorum. Tabii hepinizi şahsen tanımıyorum ama satış temsilcilerimiz tanıyor.
No, of course I don't mind Your father coming to live with us.
Yok canım, bizimle oturmasından niye rahatsız olayım.
Of course, I don't know them as well as I know the governor.
Tabi ki onları Vali'yi tanıdığım kadar iyi tanımıyorum.
To answer your observations in order, of course, yes, yes, and I don't know.
Sırasıyla cevap vermem gerekirse ; tabii, evet, evet ve bilmiyorum.
Of course I don't blame you
elbette onu suçlayamam
If you don't, of course, I'm instructed to return again only with more than a piece of cloth.
Bunu yapmazsanız, tabii ki, yine gelme talimatı aldım ama sadece bir bez parçasından fazlasıyla.
Anyway, I appreciate this more than you can imagine but we really don't need it. - Of course you need it, don't be ridiculous.
Neyse, inanın size çok minettarım ama gerçekten buna ihtiyacımız yok.
Of course, if I don't maintain them, who will?
Elbette, eğer onlara sahip çıkmazsam, kim çıkacak?
Of course, I don't have your style, but I get pretty good results.
Kuşkusuz, sizin tarzınıza sahip değilim, fakat oldukça iyi sonuçlar alıyorum.
Of course, I don't have to tell you, later on, the shoe was on the other foot.
Tabii bunu sana söylememe gerek yok. Bir gün dönüp dolaşıp aynı şeyler başına gelir.
OF COURSE, NOWADAYS, WITH ALL THE FAMILY EITHER DEAD OR MOVED AWAY, DON'T KEEP TABS LIKE I USED TO.
Evet, Sybil'in New York'ta olduğuyla ilgili bir şeyler duymuştum.
- I don't understand. - Of course.
Ama hepsinden önce, Leila hakkında bilgi istiyorum.
Of course, sir, I'm not familiar with the Russian front yet but I firmly don't believe that the ideals of the German soldier even
Elbette efendim, henüz Rus cephesine alışık değilim. Ancak kat'i surette inanıyorum ki Alman askerlerinin idealleri...
Of course, I don't know what your mission was but obviously it just isn't on now, is it, colonel?
Tabii göreviniz neydi bilmiyorum ama herhalde artık yapamazsınız, değil mi yarbay?
Of course. normally. I don't do anything so trivial.
Tabii ki, normalde böyle önemsiz şeyler yapmam.
Of course I don't think Faye will have any problem... remaining the sexiest script girl in history.
Emini Faye hala tarihteki en seksi, notist kız olarak kalacaktır.
Of course, I don't do that anymore not since I was 16.
Elbette artık böyle hayaller görmüyorum. 16 yaşından bu yana görmüyorum.
I don't look forward to relaying your message. But I shall, of course.
Mesajınızı iletmeye can atmıyorum. ama ileteceğim tabii
And I mean, if I were gonna go on a trip on an airplane... and I got a fortune cookie that said "Don't go"... I mean, of course, I admit I might feel a bit nervous for about one second.
Ve eğer uçakla seyahate çıkacak olsaydım ve elime "Gitme" diyen bir şans kurabiyesi geçseydi bir anlığına bile olsa endişelenirdim, kabul ediyorum.
Of course, if some farmer throws a sack of onions in the back of your car, I don't mind you leavin a few Wets in his field.
Tabi, çiftçilerden biri arabana bir çuval soğan devirirse, senin de ona bir miktar içki vermende sakınca görmem.
- Of course I don't.
- Hayır tabii ki
Of course I don't cheat. You know.
- Tabii ki aldatmıyorum.
Of course, I don't suggest that you return to your duty post by parachute.
Elbette, görevinize paraşütle dönmenizi tavsiye etmem.
Of course I don't remember, fool, or I wouldn't be asking you.
Tabii ki hatırlamıyorum deli. Yoksa sana sormazdım.
Of course, with Yukiko here, I don't always have to be looking after Etsuko.
Elbette, Yukiko buradayken Etsuko'ya sürekli göz kulak olmam gerekmiyor.
Melanie decided to get the croup, and of course, it happened at 3 : 00 a.m., so I don't think I've even gotten any sleep yet.
Melanie saat 3'te boğmaca krizi geçirmeye karar verdi ve uyuyamadım.
You, of course. Me. I don't know how to write a petition.
Ben ne dilekçeler yazıyor ki, bilmiyorum ki.
Of course, I don't really understand why.
Tabii, nedenini anlayamadım.
Of course I don't want to play Ping-Pong. lt's preposterous.
Tabii ki masa tenisi oynamak istemem. Absürt bir oyun o.
Of course I don't think so.
Tabii ki öyle düşünmüyorum.
of course 48716
of course not 6388
of course you can 486
of course you do 750
of course i do 1281
of course i can 204
of course you don't 199
of course i will 266
of course i am 561
of course it is 783
of course not 6388
of course you can 486
of course you do 750
of course i do 1281
of course i can 204
of course you don't 199
of course i will 266
of course i am 561
of course it is 783
of course i did 471
of course i have 140
of course you will 145
of course he did 242
of course there is 125
of course he is 228
of course you are 582
of course you didn't 108
of course i didn't 70
of course he does 186
of course i have 140
of course you will 145
of course he did 242
of course there is 125
of course he is 228
of course you are 582
of course you didn't 108
of course i didn't 70
of course he does 186