Of them traducir turco
100,596 traducción paralela
You were late and these two girls from the eighth grade... mm, they were being really mean, and one of them pushed me and that's what happened.
Sen gecikince 8. sınıftan bu iki kız geldi. Gerçekten çok huysuzluk çıkardılar... ve biri beni itekledi... ve işte olanlar bunlar.
Did any of them have brains in their digestive systems?
Sindirim sistemlerinde hiç beyin var mıydı?
There's only two of them.
- Sadece iki kişiler.
I sound like one of them bad TV movies on the white lady channel.
Beyaz kadın kanallarında yayınlanan dandik filmlerdeki gibi konuştum.
Just poked some shit up his ass, and then we would've stuck him in the bubble with the rest of them.
Kıçına bir şeyler sokup diğerlerinin yanına koyardık.
So she dives in search of them.
Onları aramak için dalıyor.
I got a lot of emotions about what happened, but guilt ain't one of them.
Olanlarla ilgili birçok şey hissediyorum. Suçluluk onlardan biri değil.
Ten of them.
On tane.
It's not like any of them will want to come back here anyway.
Bir daha buraya gelmek istemezler zaten.
Not takin'our eyes off of them till negotiation's all wrapped up. Now Daya turned herself in... should be any day now. Mmm.
Pazarlıklar bitene kadar onlardan gözümüzü ayırmayacağız.
And I couldn't say no. One of them already peed on themself.
Biri altına işemiş bile.
I'm not a lemming like the rest of them. Aren't you worried it might affect your standing in the academy? Elsa :
Ben onların geri kalanı gibi koyun değilim.
How are the boys? Do tell me some news of them.
Bana onlardan bir haber ver.
You don't know how many of them are still up there.
Orada kaç tane pislik daha olduğunu bilmiyorsun.
As I told you, most of them are assimilationists, especially the wealthy ones.
Dediğim gibi, çoğu asimilasyon yanlısı, bilhassa da zenginler.
You'll never be one of them.
Asla onlardan biri olmayacaksın.
We weigh a single one of them, and let it out.
Bir tanesini tartıp kutudan dışarı salsak.
One of them's got to be a match.
İçlerinden biri uyumlu olmalı.
This might be the last of them.
Bunlar sonuncuları olabilir.
Tonight we play the part of the skint, but tomorrow we're one of them.
Bu akşama meteliksizlerin tarafında oynuyoruz ama yarın onlardan birisiyiz.
The asshole may think he's one of them now, but he's a reffo skint like me.
O göt herif artık onlardan birisi olduğunu düşünebilir ama o da benim gibi meteliksiz mültecinin biri.
You see a pair of balls on either of them?
ıkisinden birinde taşak görüyor musunuz?
Fucking sheriff and even he's afraid of them.
Bir de şerif olacak, onlardan korkuyor.
You know, before we make a decision on a church, we wanted to make sure that we researched all of them.
Bir kilisede karar kılmadan önce hepsini araştırmak istedik.
It's probably just a few of them.
Muhtemelen birkaç tanesidir.
- "Probably just a few of them."
- "Birkaç tanesi" mi?
I think it's time we taught them the error of their ways.
Bence onlara, yollarının yanlış olduğunu gösterme vakti geldi.
During an eclipse, Erwin can photograph the position of stars in the daytime sky, and we can compare them to their position in the night sky.
Tutulma sırasında Erwin yıldızların gündüz gökyüzündeki konumunu fotoğraflayabilir ve gece gökyüzündeki konumlarıyla kıyaslayabiliriz.
What happens to them if I become the object of ridicule?
Peki ya senin ailen?
Well, let's clear up the misunderstanding and get them out of there.
Yanlış anlaşılmayı düzeltelim ve onları oradan çıkaralım.
The President of the United States sent them.
Birleşik Devletler Başkanı yollamış.
The governor is fully prepared to do everything he can to meet them, but we delivered supplies as an act of good faith, and now we'll need the same from you and the inmates in return.
Vali, hepsini karşılamak için elinden geleni yapmaya hazır ama iyi niyet göstergesi olarak erzak verdik, şimdi senden ve diğer mahkumlardan bunun karşılığını bekliyoruz.
Ain't that also where them crazy parents be dressing up their kids like the... the dolls you put on top of the toilet paper?
O çatlak anne babaların çocuklarını tuvalet süsü gibi giydirdiği kanal değil mi o?
And I have some of those wet nappies in the bathroom, if you need them.
İhtiyacın olursa tuvalette ıslak mendillerim var.
You know, when Cal and I would get bored... we'd make little figures out of popsicle sticks and hide them all over the house for my parents to find.
Cal'le sıkıldığımızda dondurma sopalarından heykelcikler yapıp evde annemler bulsun diye saklardık.
I was thinking of trying to move them by the botanical garden.
Onları botanik bahçesinin orada satmayı düşünüyorum.
They never had any intention of giving these women actual life skills... or just paying them, paying them for their labor.
Niyetleri hiçbir zaman bu kadınlara gerçekten yaşam becerisi kazandırmak ya da emeklerinin karşılığını ödemek olmadı.
Well, then I guess I want everyone to see that I'm a hot piece of ass with a big set of brass balls and a mouth to back them up.
O zaman herkesin beni seksi bir hatun olarak görmesini istiyorum, bunun yanında taşaklı ve ağzı laf yapan biri olarak tabii.
He ambushed them while they were having sex in parked cars or at campsites in and around the hills of Florence.
Park halindeki arabalarda, kamp alanlarında ya da Floransa ve civarındaki tepelerde sevişen çiftleri pusuya düşürüyordu.
On top of everything else, this UNSUB is statement-driven, so it won't be too long before he reaches out to local law enforcements to taunt them with the reason he's back and how he'll fool them all over again.
Her şeyden önce bu şüpheli mesaj odaklı, yani çok geçmeden yerel polise ulaşıp niye geri döndüğünü ve onları nasıl aptal yerine koyduğunu söyleyecek.
" Lenard's objections to the general theory of relativity are of such superficiality that, up until now, I did not think it necessary to answer them.
"Lenard'ın genel görelilik kuramına itirazları o kadar yüzeysel ki şimdiye dek onlara cevap vermeyi gerekli görmemiştim."
Let them return home and enjoy what's left of the holiday.
Bırakın evlerine gidip tatilin kalanının tadını çıkarsınlar.
I don't plan to join them because of this son of a bitch.
Bu orospu çocuğu yüzünden onlara katılmaya niyetim yok.
Last year, the attorney general of the United States ordered raids that rounded up thousands of Jews, accusing them of anarchism and radicalism.
Geçen yıl Amerikan adalet bakanı binlerce Yahudiyi toplatmak için baskınlar düzenletti. Onları anarşizm ve radikalizmle suçladılar.
Must be some very scary men you're working for, if the idea of betraying them is worse than a lifetime in jail.
Oldukça korkunç bir adam için çalışıyor olmalısın, onlara ihanet etme fikri, ömür boyu hapiste yatmaktan daha kötü.
Mr. Walker, in just under five minutes'time, bombs that have been planted by your daughter in the stomach of innocent people are going to explode, killing them and potentially many others.
Bay Walker, beş dakikadan az bir süre sonra, kızınız tarafından masum insanların içine yerleştirilmiş bombalar patlayacak, onları ve muhtemelen bir çok insanı öldürecek.
Well, you need them when you only get three hours of sleep.
3 saat uyku çekiyorsan onlara ihtiyacın oluyor.
And since they are both mathematically related, we can then determine the velocity of the first particle, so we'd know both its position and velocity without having to measure them both.
İkisi de matematiksel olarak bağlantılı olduğu için birinci parçacığın hızını belirleyebiliriz. Böylece ikisini de ölçmek zorunda kalmadan hem konumunu hem de hızını buluruz.
And... If I ever catch any of your men sniffing around the place, I'll have them shot.
Ve eğer bir daha adamlarından birisini etrafta dolanırken yakalarsam onları vurdurtacağım.
I think the two of you should know that Bruce was working with us... as an informant against them.
şunu bilmeniz gerekir ki Bruce bize çalışıyordu onlar hakkında bilgi veriyordu.
Let them learn what they're capable of.
Neye muktedir olduklarını görsünler.
theme 39
them 588
themselves 24
theme song 16
themed 19
theme music playing 79
theme music 17
them's the rules 20
them too 26
theme song playing 16
them 588
themselves 24
theme song 16
themed 19
theme music playing 79
theme music 17
them's the rules 20
them too 26
theme song playing 16
of the 218
of that i have no doubt 18
of this 39
of that 53
of these 67
of this year 16
of the world 21
of the time 135
of the population 29
of the penal code 23
of that i have no doubt 18
of this 39
of that 53
of these 67
of this year 16
of the world 21
of the time 135
of the population 29
of the penal code 23