On the dot traducir turco
322 traducción paralela
Ten o'clock on the dot.
Saat tam on.
At midnight on the dot, it's got to be closed, and, of course, the enemy can't get through before, because why?
Tam gece yarısı kapatılacak ve elbette düşman ondan önce de geçemez. Neden biliyor musunuz?
But I'm sure you'll remember when you talk to folks that the Nolans have always paid their insurance on the dot.
Ama eminim, insanlarla konuşurken Nolanların sigorta poliçelerini hep zamanında ödediğini hatırlayacaksınız.
9 : 30 in the morning, on the dot.
- Sabah tam 09 : 30'da.
I can be back here at 12 : 30 on the dot in front of the house.
12 : 30'da evin önünde olabilirim.
Who was there on the dot at 12 midnight?
Geceyarısı 12'de kim noktayı koydu?
- Call me at midday on the dot.
- Tam öğle vakti ara.
Well, right on the dot.
Tam zamanında.
- Yes, sir, right on the dot.
- Evet efendim, dakikası dakikasına.
Rehearsal, 10 : 00 on the dot, Baltimore.
Prova, tam 10 : 00'da, Baltimore'da.
Call this number at exactly 9 : 30 on the dot and ask for Larry.
Bu numarayı saat tam 21.30'da arayıp Larry'yi iste.
Every morning at six on the dot they'd have the Appell - that's roll call.
Her sabah saat tam altıda yoklama yapıyorlardı.
Right on the dot.
Sağdakine dikkat.
He pays rent right on the dot, I'd miss him.
Kirasını tam zamanında öder. Onu özlerim.
Here she is, sir, right on the dot.
İşte geldi efendim. Tam zamanında.
It's 5 : 00 on the dot.
Saat 17.00.
Right on the dot.
Hemen bitiverir.
It's me, 4 : 45, on the dot, like I said.
Benim, 4.45 tam zamanında
Well we'd love to but you know Papa Brown, he likes you on the dot.
Çok isterdik ama Baba Brown'u bilirsiniz, herkesi tam zamanında ister.
Not that I've heard. I think she'll be here on the dot.
Tam vaktinde gelecek diye duydum.
- On the dot, Mark, or she'll go.
- Dakikası dakikasına. Yoksa gider.
"He went to work every morning, 9 : 30 on the dot."
"Her sabah tam 9.30'da işine giderdi."
Yes, but if you don't mind I'll make it six on the dot.
Eğer sakıncası yoksa, saat tam altıda çıkmak istiyorum.
3 : 00 on the dot, I'll be here, Your Highness.
- Tam zamanında geleceğim.
Right on the dot.
Tam şu noktadaki.
Bang on the dot, as usual.
Her zamanki saatteydi.
9.15 tomorrow morning, on the dot.
Yarın sabah 9.15'de.
They ring there on the dot as usual.
Onlar her zamanki gibi orada var olmaya devam edecekler.
- Thirty minutes on the dot.
- Otuz dakika sonra tam orada.
- On the dot!
- Tam orada!
- Approaching right on the dot just as they plotted it, Brother Sevrin.
- Belirledikleri gibi yaklaşıyorlar.
Kellerman, nine o'clock on the dot.
Kellerman, saat tam dokuzda.
Five thirty on the dot.
Tam tamına beş buçukta.
Be there at ten o'clock on the dot!
Saat 10'da orada ol!
Remember, 7 : 30 on the dot.
Unutma, tam 7 : 30'da buradasın.
7 : 30, Mr Liddell. 7 : 30 on the dot.
7 : 30, Bay Liddell.
We started the test at 8 : 20 on the dot.
Tam olarak 8 : 20'de teste başladık.
- On the dot?
- Tam olarak mı?
- On the dot.
- Tam olarak.
6 : 00 on the dot.
Tam 6 : 00'da.
1 0 : 30, right on the dot!
22 : 30, tam zamanında!
At 9 : 00 on the dot..
Sabah tam 9 : 00'da.
On the next picture, one minute later, that dot is moving from west to east fast enough to form a streak.
Sonraki resimde, bir dakika sonrasında nokta batıdan doğuya doğru hareket ediyor hızı bir çizgi oluşturuyor.
One o'clock, on the dot.
Saat 1.
Jim Palem in the saddle, now ready to go on Polka Dot, gate one.
Jim Palem eyerin üzerinde, şimdi Polka Dot çıkışa hazır, birinci kapı.
The dot's off the small This was typed on my machine.
Bu benim makinemde yazılmış.
When I put the lights out you'll see a bright dot on the wall.
Işığı açtığım zaman önündeki duvarda parlayan sabit bir nokta göreceksin.
It has a Super 8mm camera in here... and the dot, the 10 : 00 dot... will show exactly what the camera sees on the back.
Süper 8mm kamerası buradır... ve nokta, 10 : 00 noktası... kameranın arkada tam olarak ne gördüğünü size gösterecek.
See, what happened is, he made a million dollars on a fly swatter, because it had a red dot in the center.
Olan şu ki, sinek şakşağından bir milyon kazandı çünkü ortasında kırmızı bir nokta varmış.
Adjust for your eye until the red dot rides on your tracer line.
Gözlerini hedef çizgisine ayarla.
The beam comes on - you put the red dot where you want the bullet to go.
Tetiğe dokun ışın çıkar - kırmızı noktayı hedefe getir.
on the whole 55
on the tv 16
on the other hand 1607
on the table 116
on the plus side 107
on the floor 300
on the 426
on the roof 79
on the way home 32
on the ground 440
on the tv 16
on the other hand 1607
on the table 116
on the plus side 107
on the floor 300
on the 426
on the roof 79
on the way home 32
on the ground 440
on the contrary 1002
on the other side 107
on the bench 17
on the right 145
on the beach 77
on the other 48
on the house 231
on the internet 51
on the record 70
on the surface 75
on the other side 107
on the bench 17
on the right 145
on the beach 77
on the other 48
on the house 231
on the internet 51
on the record 70
on the surface 75
on the one hand 116
on the side 64
on the street 102
on there 23
on the sidewalk 17
on the inside 58
on their own 19
on their way 28
on the back 61
on the phone 192
on the side 64
on the street 102
on there 23
on the sidewalk 17
on the inside 58
on their own 19
on their way 28
on the back 61
on the phone 192