On the right traducir turco
21,018 traducción paralela
Now, it's coming up here on the right.
Hemen burada sağda.
We got two tunnels neutralized on the right flank.
- Sağ kanatta 2 tane tünelin icabına baktık.
Either news travels fast or, uh, we're on the right track.
Ya haberler çabuk yayılıyor, ya da biz doğru iz üzerindeyiz.
Mr. Brewer's on the left and Mrs. Brewer's on the right.
Bay Brewer'ınki solda, Bayan Brewer'ınki sağda.
- Watch it on the right.
- Sağına dikkat et.
Put your right foot on the brake.
Sağ ayağını debriyaja koy.
Right. Eyes on the road.
Gözlerin yolda.
Without the right resources, they get their hands on things that they cannot always handle in the right way.
Doğru kaynaklar olmadan gerektiği şekilde idare edemeyecekleri şeylere erişebiliyorlar.
Killed her right on the spot.
Oracıkta ölmüş.
Oh, hang on. There's dust being kicked up by something on the back street to your right as you come out.
Bekle, geldiğiniz yolun sağ tarafında bir şey ortalığı tozu dumana katıyor.
How in the hell does a non-military observer like the congressman... get authorization to go on some sightseeing tour in Matubahk and then fall into a damn ambush that is so perfectly laid out that not one of the team members of the personal security detail survives or radios for help? Don't smell right, sir.
Kongre üyesi gibi ordu mensubu bile olmayan bir gözlemci nasıl oluyor da, Matubak'ta Turist Ömer gibi etrafta öylece geziniyor sonra da sanki ısmarlama bir pusuya düşüyor üstelik koruma timindeki herkes ölüyor ama kimse telsizden çağrı bile yapmıyor, öyle mi?
All right, have your men put their weapons on the ground, put their hands behind their head... and then we'll get this whole matter all... wrapped up, nobody gets hurt.
Adamların silahlarını yere bıraksın ellerinizi başınızın üstüne koyun biz de kimsenin burnu bile kanamadan bu meseleyi halledelim.
The file I have on this guy will shock the fucking world, all right?
Bu herif hakkındaki belgelerim tüm dünyayı şoke eder, tamam mı?
The file I have on this guy will shock the fucking world, all right?
Bu adamla ilgili elimdeki dosya tüm dünyayı şoka uğratacak.
All right, so there's attempts on both the husband's lives within a 24-hour period, and both the wives have rock-solid alibis.
Tamam. 24 saat içinde iki kocanın hayatına kast edildi ve iki eşin de... sağlam görgü tanıkları var.
Well, I guess we can put an end to the argument on who had the worst Valentine's Day, right?
Sevgililer Günü'nü en kötü kim geçirdi tartışmasına son vermenin zamanı geldi sanırım, değil mi?
All I would need is access to the files and then I could get working on that right away.
Tek ihtiyacım olan dosyalara erişim ve hemen çalışmaya başlayabilirim.
On this patriotic holiday, we wanted to remind you, under the Universal Declaration of Human Rights, privacy is a right.
Bu vatansever tatilinde size bir şey hatırlatmak istiyoruz. Evrensel İnsan Hakları Bildirgesi'ne göre mahremiyet bir haktır.
We're not really on the best of terms right now.
Şu anda aramızın pek iyi olduğunu söyleyemem.
Yeah, right, the whole thing is based on honesty.
Olay tamamen dürüstlük üzerine kurulu.
It's the best chicken on the island, right?
Adanın en lezzetli tavuğu değil mi?
That's right, look- - our best shot of getting these guys off of this boat is to locate the buyer here on the island.
Doğru, bak... O insanları gemiden kurtarmamızın tek yolu adadaki alıcıyı bulmak.
He was playing right here on the floor.
Yerde oynuyordu en son.
You know, and the thought of going through all this again. Trying to find the right person, going on so many terrible dates.
Ve tüm bunları yeniden yaşamak, doğru kişiyi bulmaya çalışmak, bir sürü kötü randevu yaşamak.
All right. Uh, Lily, let's... let's get on the bike.
Neyse, Lily bisiklete bin hadi.
Look, someday, watching movies on the couch is the only thing we'll be able to do, but right now, let's fire a warning shot right through Father Time's beard and spend a weekend in the Eternal City.
Bir gün zaten sadece koltuğa gömülüp film izleyebileceğiz ancak. O yüzden şu an zamana meydan okuyup hafta sonumuzu Sonsuz Şehir'de geçirelim.
So if the time isn't right, then... move on.
Madem zamanlama doğru değil, önüne bak o hâlde.
Um... All right, we get anything else on the Vic?
Kurbanla ilgili başka bir şey bulabildik mi?
They literally walked in, hit the emergency release, and walked right out the door.
Resmen içeri girmişler, alarmı kapatıp ön kapıdan çıkmışlar.
February 24th All right, all eyes on the blackboard.
24 Şubat herkes tahtaya baksın!
Okay, based on the underlying bedrock of the pass, the quake could either brake right, dissipating in the desert, or veer left... along the fault, which gives the rest of L.A. 30 seconds until- -
Tamam, vadinin altındaki anakayaya göre, fay ya sağa doğru kırılıp çöle doğru yayılıyor, ya da kırık hattı boyunca sola devam ediyor ki bu da Los Angeles'in geri kalanına 30 dakika verir ; ta ki...
Okay, I think I've got it set up right on the soldering marks where the chain is weakest.
Tamam, bence düzeneği kaynak izlerinin üstüne, zincirin en zayıf yerine kurdum.
He took me right there on the kitchen floor.
Beni mutfakta yere yatırırdı.
Oh-oh, right, yeah. On the other, um,
Doğru ya, Chumhum davasıydı.
- We can't be a part of this. - She's right on the law.
- Bunun bir parçası olamayız.
Actually, we would rather have you on the Dipple filing, if that's all right.
Ama Dipple davasında çalışmanı istiyoruz senin için de uygunsa.
You are the first four contestants on The Price Is Right!
The Price Is Right'taki ilk beş yarışmacımız sizlersiniz.
Let's get it started with the first prize up for bids today on The Price Is Right!
Haydi, bugünkü Prize is Right'taki tahmin edilecek ilk ödüle bakalım.
( bell dinging ) Somebody got it right on the nose and gets an extra $ 500 right out of my pocket!
İçinizden birisi fiyatı tam tahmin etti ve fazladan cebimdeki 500 doları kazandı.
Yeah, don't worry, Cabe's always right on the Monet.
Merak etme, Cabe Monet konusunda her daim haklıdır.
So that guy on the flyover gave you the numbers right?
Demek üstgeçitteki adam sana numaraları verdi?
All right, I'm with you on the spy part, okay?
Tamam, casus kısmına katılıyorum.
We were standing right over there on the side of my truck.
Şurada, kamyonetimin yanında duruyorduk.
I only ran facial recognition on living people for obvious reasons, but this guy right here, walking out of the hospital, this guy, that is...
Yüz tanımayı bariz sebeplerden sadece yaşayanlar için çalıştırdım, ama hastaneden çıkan bu adam...
Two representatives from the lab are on their way over right now.
Laboratuvardan iki yetkili yola çıktı bile.
I wanted you to talk about you today, so why don't we just focus on the new job, right?
Bugün sadece senin hakkında konuşmak istiyorum. Neden yeni işinden bahsetmiyoruz?
My granddaddy... my granddaddy used to travel from farm to farm butchering whatever they had handy, right there in the front yard.
Büyükbabam, çiftlik çiftlik gezip ne verirlerse orada ön bahçede kesiyordu.
There must be something that you've walked right up to the line on.
Onların ilgisini çeken bir şeyler yapmış olmalısın.
♪ Yeah, when I first saw Bikini top on her ♪ ♪ Poppin'right out Of the South Georgia water ♪ ♪ Good lord She had them long tanned legs ♪
d Bikinini üstünde ilk gördüğüm zaman d d Güney Georgia sularından dışarı fırladığın zaman d d Yüce tanrım Bacakları nasıl da bronzlaşmıştı d
Maybe Lee's part of the conspiracy right now, and he messes up, they cut him loose, but he goes rogue on Kennedy.
Belki Lee komplonun içinde şu an başarısız olduğunda atıyorlar ama yine de gidip Kennedy'i öldürüyor. Bilmiyorum.
I was able to estimate just how far he could get. Now, if he's somehow managed to get on an airplane, however, he could be anywhere in the world right now.
Eğer uçağa bindiyse dünyanın herhangi bir yerinde olabilir.
on the whole 55
on the tv 16
on the other hand 1607
on the table 116
on the plus side 107
on the floor 300
on the 426
on the roof 79
on the way home 32
on the ground 440
on the tv 16
on the other hand 1607
on the table 116
on the plus side 107
on the floor 300
on the 426
on the roof 79
on the way home 32
on the ground 440
on the contrary 1002
on the other side 107
on the bench 17
on the beach 77
on the other 48
on the house 231
on the internet 51
on the dot 66
on the record 70
on the surface 75
on the other side 107
on the bench 17
on the beach 77
on the other 48
on the house 231
on the internet 51
on the dot 66
on the record 70
on the surface 75
on the one hand 116
on the side 64
on the street 102
on there 23
on the sidewalk 17
on the inside 58
on their own 19
on their way 28
on the back 61
on the phone 192
on the side 64
on the street 102
on there 23
on the sidewalk 17
on the inside 58
on their own 19
on their way 28
on the back 61
on the phone 192