Our food traducir turco
1,535 traducción paralela
You know how we cats like to play with our food.
Bilirsin biz kediler yemeğimizle oynamayı severiz.
They blew up a whole year's village provisions and you give them our food!
Tüm köyün bir yıllık erzağını havaya uçurdular, sen de onlara yemek veriyorsun.
- We like our food.
- Yemeklerimizi seviyorlar.
And we found the Duke trying to steal our food.
Ve yiyeceklerimizi çalmaya çalışırken Dük'ü bulduk.
That's the end of our food trail.
Yiyecek izimizin sonu.
Our food is bountiful and our water is caffeine-free.
Yemeğimiz çeşitlidir ve suyumuzda kafein ücretsizdir.
You know what I love even more than happy patrons eating our food?
Sizce mutlu patronların bizim yemeklerimizi yemesinden bile çok neyi seviyorum?
First, let's review our Food for the Homeless program.
Öncelikle, "Evsizler İçin Yemek" programımızı inceleyelim.
- We want our food.
- Yemeğimizi istiyoruz.
I believe our food is here now.
Yemeğimiz neredeyse gelir.
Our food supply, water - all very vulnerable to attack.
Limanlar. su ve yiyecek kaynakları- - hepsi savunmasız hedefler.
Living in this house, eating our food, dating our children, butting in to our affairs.
Bu evde yaşıyor, yemeğimizi yiyor, çocuklarımızla çıkıyor, ilişkilerimize müdahale ediyorsun.
- Where's our food?
- Yemeklerimiz nerede?
I thought the whole point of ditching our food... was so we wouldn't have to deal with things like... canyon crawlers...
Sanmıştım ki yiyecekleri kuyulamamızın tüm sebebinin şeylerle uğraşmak zorunda kalmayacaktık idi... kanyon sürüngenleriyle.
They began by analysing the strain of farmed wheat that goes into our food and extracting its DNA,
tarım buğdayının kökenlerini araştırmaya ve
For a start, all of our food ultimately derives from biological systems.
Başlangıç olarak, sonuçta besinimiz biyolojik sistemlerden elde ediliyor.
- Yeah, our food chain go loco.
- Evet, besin zinciri loco olmuş vaziyette.
Our food programme.
Bizim programımızı.
Our food supplies are now desperately low.
Yiyecek stoklarımız neredeyse tükenmek üzere.
Where's our food?
Yemeklerimiz nerede?
- That's our food for the week.
- Bu haftaki yemeğimiz.
Hey, Leszek, you like our food?
Hey, Leszek, yemeğimizi beğendin mi?
We raise our eyes to you in hope, and you give us our food when it is due.
Umutla gözlerimizi sana döndürüyoruz, sen de zamanı geldiğinde rızkımızı veriyorsun.
And we'd like to change our food program...
Ve gıda programımızı değiştirmek istiyoruz.
Eating our food. We gave you shelter.
Sizi İngilizlerden sakladık.
Our food, sir.
Yemeğimiz efendim.
So I followed the local practise and dashed into the market, hoping to find some odd jobs in exchange for food, but you know..... have you seen those seafood in our markets, those that are sliced and stuffed with vegetable and chilli?
Sebze ve kırmızı biberle doldurulup dilimlenmiş deniz ürünlerini, marketlerimizde hiç gördün mü?
The bad food, the endless rotations, pretending that a card game is the high point of our day.
Boktan yemekler, bitmek bilmez nöbetler, poker oynamanın günümüzün en keyifli anıymış gibi davranmak!
Do you not care that somebody is sneaking into our rooms... - mussing the beds, eating the food?
Birinin odalarımıza gizlice girip yatakları bozup, yemeklerimizi yemesine aldırmıyor musun?
I really miss our food adventures.
Bizim bu yemek keşiflerimizi gerçekten özlüyorum.
It is. And we haven't turned our church into a Burger King either.
Kilisemizi fast food restoran yapmadık biz.
Yes, our 12-year-old, after being allowed to stay up way past her bedtime with her three friends, and after eating enough food to choke a horse and drinking stuff which in other countries is probably used to take the paint off of airplanes,
On iki yaşındaki kızımız, üç arkadaşıyla birlikte, geç saate kadar oturdu, çatlayana kadar yiyip başka ülkelerde uçaklardaki boyayı çıkartmakta kullanılması olası şeyler içti.
From organising food drives to raising money so our folk dancing team could travel to the regional finals -
Gelir getirecek şekilde, yemekleri organize etmekten tutun da halk oyunları topluluğumuzun ulusal finallere gitmesine varacak planları mevcuttur.
Didn't both of our other sisters work in fast food at one time or another?
Bizim kız kardeşlerimiz de fast food işinde çalışmamış mıydı?
Here today in this house of God we give thanks for his short life, and we give our condolences to his family, to his friends, and to all of his colleagues at the Department for the Environment, Food and Rural Affairs.
Burada Tanrı'nın evinde, onun bizlerle geçirdiği kısa süre için şükranlarımızı sunarken....... ailesine, dostlarına ve Çevre, Gıda ve Tarım İdaresi'ndeki tüm iş arkadaşlarına başsağlığı diliyoruz.
We've got better food in our emergency rations.
Acil durum yiyeceklerimizde daha güzel yemeklerimiz var.
Heavenly Father, please bless this food to the nourishment of our bodies.
Kutsal babamız, bu yiyecekleri beslenmemiz için kutsa. Amen.
You're trying to infect our food.
Bana Threshold'u anlat.
Are you keeping a dead rat in our freezer or do we have a slam... dunk lawsuit against the processed-food industry?
Buzluğa ölü bir fare mi koydun yoksa yiyecek endüstrisine karşı bir kanun mu var?
And I appreciate how difficult it must have been for you to have to decide between my food and our physical relationship.
Yemeklerimle fiziksel ilişkimiz arasında bir tercihte bulunmak senin için ne kadar zor olmuştur tahmin ediyorum.
The fence around our camp was removed and theatre groups were formed in the camps and well, we were working, we had sufficient food, in fact good food.
"Kampın etrafındaki çitler kaldırılmış..." "... ve kamplarda tiyatro grupları kurulmuştu. " " Çalışıyorduk, yeterli miktarda yiyecek vardı, hatta yemekler güzeldi. "
That the food we gather our way isn't as good as the food we gather your way?
Bizim, kendi yöntemimizle topladığımız yiyeceğin senin yönteminle toplanan kadar iyi olmadığını mı?
Before we start eating our really small food I wanna make a toast to the fact that, you know, we don't have ALS or anything horrible.
Kuş kadar yemeğimize başlamadan önce kadeh kaldırmak istiyorum hiçbirimizin, ALS, ya da benzer türden korkunç bir derdimizin olmayışına.
That there is no food in stores, and our kids have no idea what meat even looks like.
Dükkanlarda yiyecek yok. Çocuklarımız etin tadını unuttu.
He only dealt to bring food into our house.
O sadece eve yemek getirmeye çalışıyordu.
If she brings us any more food, we could open our own restaurant.
Eğer biraz daha yiyecek birşeyler getirirse, kendi restoranımızı açabiliriz.
May this food nourish our bodies and may the fellowship nourish our spirit.
Bu yiyecekler bedenlerimizi, dostluğumuz da ruhlarımızı beslesin.
Bad weather makes it really hard to find food for our families.
Neden tüm bu tipiler var?
The food for seniors is specially prepared for our older clients.
Veteran yemekleri, yaşlı müşterilerimiz için özel olarak hazırlanıyor, efendim.
Our valuables and food we gave to outlaws. My mother and I kept walking.
eşküyaya malumuzu, aşumuzu verdik, biz anacuğunla hep yürüdük.
Dear father in heaven, we thank thee for this food and we thank thee for our many blessings and for keeping us safe.
Cennetteki babamız, bu yemek için sana teşekkür ediyoruz... ve daha birçok nimetine teşekkür ediyoruz ve bizi koruduğun için minnettarız.