English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ S ] / Something like

Something like traducir turco

36,002 traducción paralela
But who would make something like that?
Kim böyle bir şey yapar ki?
You don't how Wayne would react if something like this were to happen.
Burada böyle bir şey olursa... Wayne nasıl tepki vereceğini bilemezsin.
Something like that.
Onun gibi birşey.
Any idea where he'd get something like that from?
Adamımız böyle bir malzemeyi nereden bulabilir, biliyor musun?
Anthony's not the type of guy that would do something like that.
Anthony böyle bir şey yapabilecek bir adam değil.
Why would you do something like this?
Neden böyle bir şey yaptın ki?
Something like that, yeah.
Evet, onun gibi bir şey.
Mm, something like that.
Hımm, öyle bir şey.
I made something like it at camp once.
Kampta bir kere böyle bir şey yapmıştım.
Can he do a Skype interview or something like that?
Skype'tan falan görüşsek olur mu?
Proof that something like this should never happen again.
Bunun gibi bir kanıt bir daha asla olmamalı.
How did your muscles remember something like that?
Kaslarını bu hale getirmeyi nasıI hatırladın?
But I told her I couldn't have Lori involved in something like that.
Ama ona Lori'yi böyle bir işin içine sokamayacağımı söyledim.
You're gonna say something like that?
- Bunun gibi bir şey mi söylüyorsun?
And I will change the national anthem to something like this.
Ve milli marşımızı böyle bir şeyle değiştireceğim.
Something like that.
Öyle bir şey.
No, cos if I lived here, I'd get something like a beige Volvo Estate.
Eğer burda yaşasaydım, bej rengi, Station Wagon bir Volvo gibi bir şey alırdım.
- Oh. - I anticipated something like this.
- Böyle bir şey olabileceğini düşünmüştüm.
However, if you remove the bodywork and replace it with something a bit more fun - something like this...
Bununla birlikte, üstyapıyı çıkarırsanız Ve biraz daha eğlenceli bir şeyle değiştirin - Böyle bir şey- -
Mm-hmm, in fact, i - - i remember his death Went a little something like - - like this.
Hatta hatırlıyorum da, ölümü şöyle gerçekleşmişti.
And you're afraid you're gonna do something like your dad did?
Ve babanın yaptığı gibi bir şey yapacağından mı korkuyorsun? Evet.
You seem like the kind of guy who could fix something like that.
Böyle bir şeyi çözebilecek türde birine benziyorsun.
Like something broke in his head.
Kafasının içinde bir şey kırılmış gibiydi.
Mom and Dad treat me like I'm a damn child or something...
Annem ve babam bana çocukmuşum gibi davranıyor...
He made me feel like I was helping him build something good.
Ona iyi işler yapmakta gerçekten yardımcı olabildiğimi düşündürüyordu.
Do you have something sharp like a knife, letter opener, something?
Bıçak, mektup açacağı gibi keskin bir şey var mı?
I'm starting to feel like... like you attaching yourself to something that's not... a calculated act is just too much for your empty human shell to handle.
Ne düşünmeye başladım biliyor musun? Sanki, kendini önceden yazılmış bir şeye iliştirmeye çalışıyor gibisin ama bu da senin, gibi içi boş bir insanda çiğ duruyor.
Something tells me I'm not going to like smart bullets once they're explained to me.
İçimden bir ses bana anlatıldığında akıllı mermilerden hoşlanmayacağımı söylüyor.
If you feel emasculated because you don't go to work and you're staying home and doing the dishes, like, you can't take it out on your wife and then blame her for not wanting to fuck you or something.
Çalismayip evde bulasik yikadigin için kendini daha az erkek hissediyorsan hincini karindan çikarip seninle düzüsmek istemedigi için onu suçlayamazsin.
This? Like, I feel something going on in my pants.
- Asagida bir hareketlenme var.
Okay, I just want something that's, like... worn in, like a little rough around the edges.
Peki, istedigim biraz asinmis, eskimis bir sey.
I don't think it should be something you really think about like that.
O sekilde düsünmemelisin.
You're lying'cause you want to seem more like a man, or something.
Daha erkeksi görünmek istedigin için yalan söylüyorsun.
[Jeff] It's just, like, every time I see you actually, you know, goin'after something that you like, that makes you happy, you try to stand up for yourself. And then anytime anyone, like, pushes back the slightest bit, you fuckin'crumble, you know?
Ne zaman seni mutlu eden bir seyin pesine düstügünü kendini savunmaya çalistigini görsem biri birazcik karsi koydugunda hemen dagiliyorsun.
It's not like you did something, like, horrible that's gonna destroy our lives.
Hayatimizi mahvedecek korkunç bir sey yapmadin ki.
Well, I write graphic novels, but we don't have to talk about that right now,'cause I feel like you're expecting something else.
Grafik roman yaziyorum ama simdi bundan bahsetmemize gerek yok çünkü baska bir sey beklediginizi hissediyorum.
I see you guys and I'm like, "Yeah, that is like something that I would want."
Size bakinca "Ben de bunu isterdim" diyorum.
- Wow. - I think it, you know, could be something that... might be fun to try ourselves. I like it.
- Hosuma gitti.
Well, honestly, we just started this because we loved doing something together, and we loved, like I said, watching people enjoy something that we were able to... to produce.
Açıkçası birlikte bir şey yapmayı sevdiğimiz için bu işi kurduk. İnsanların bizim üretebildiğimiz bir şeyi keyifle içmelerini izlemeyi seviyorduk.
To them, like the Jews and the Slavs and the Gypsies, we are something foreign.
Onlara göre, Yahudiler gibi, Slavlar ve Çingeneler gibi, yabancı bir şeyiz.
Unless he wants to use it for something else. Like what?
- Tabi eğer başka bir şey için kullanmak istemiyorsa.
I feel like I pulled something. Why didn't you tell me to stop?
Bir yerimi çekmiş gibi hissediyorum.
Can't stand seeing them like this, so please tell me you have something.
Onları böyle görmeye dayanamıyorum bu yüzden lütfen bir şeyler bulduğunu söyle.
I don't like having to trust something you can't see.
Göremediğim bir şeye güvenmek zorunda olmayı sevmiyorum.
It's like holding onto something from the Ron Jeremy range.
Ron Jeremy serisinden bir şeye tutunmak gibidir.
This sounds like something we could be talking about on the sidewalk.
Bu konuyu kaldırımda da konuşabiliriz.
We're doing good. I think Sheldon has something he would like to say to Amy.
Sanırım Sheldon'ın Amy'ye diyeceği bir şey var.
Anyway, so this story has something to do with, you know, this mouse and this lion, and, you know, there's, like, a-a thorn in a foot.
Her neyse, bu hikaye aslında şey ile alakalı, aslan ve fare falan anlarsın ya işte...
I think you'd need, like, a camcorder or something.
Sanırım kayıt kamerası gerekiyor.
Looks like they're after something.
Sanki hepsi bir şeyin peşinde.
I like to think that you took the sourest lemon that life has to offer and turned it into something resembling lemonade.
Hayatın sana sunduğu ekşi bir limondan limonataya yakın bir şey yaptığımı düşünürüm hep.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]