The car traducir turco
68,646 traducción paralela
They've had it with the car for today.
Arabadan bıktılar.
Get in the back of the car and lay down so no one can see you.
Arka koltuğa git. Uzan da kimse görmesin.
Why aren't you starting the car?
Niye arabayı çalıştırmıyorsun?
I'm just gonna step out of the car, okay?
Şimdi arabadan çıkacağım, tamam mı?
She's getting in the car.
Arabaya biniyor.
And that is the car of Minerva Jefferson.
Bu, Minerva Jefferson'ın arabası.
Talking to the car, that's great.
Arabayla konuşman harika.
Drive, drive, kill, kill, Kill the white people with the car, car, car
Sür, sür, öldür, öldür beyazları arabayla, arabayla
Just get in the car.
Arabaya bin.
My, uh, girlfriend stole the car.
- Hayır. Kız arkadaşım çaldı.
Mickey, get in! Start the car!
Mickey, arabaya binip motoru çalıştır.
- Start the car, Mickey!
- Motoru çalıştır!
Leave the car here, Gus.
Arabayı burada bırak Gus.
Was anyone in the car with you?
Arabanızda başkası var mıydı?
Who was in the car with you, where you were... that's even before we've had a proper chat with Costley.
Arabanda biri var mıydı, neredeydin... Costley'le konuşmadan önce bile bulabiliriz.
That you drove the car. The getaway car, effectively.
Arabayı, kaçmak için senin sürdüğünü söylerler.
I'll be right behind you in the car, love.
Arkandan geleceğim tatlım.
The woman you saw sitting in the car outside George Selway's flat.
George Selway'in evinin önünde arabada gördüğünüz kadın.
While you were waiting, in the car, were you aware of what was taking place in George Selway's flat?
Arabada beklerken, George Selway'in dairesinde olanlardan haberdar mıydınız?
Get in the car.
Arabaya bin.
So, while this gun battle is going on, you're sitting outside in the car.
Silahlı çatışma devam ederken sen dışarıda arabadaydın. Doğru muyum?
And my sitting out in the car while Blaine was cowboying up, saving the day.
Ve Blaine kovboyculuk oynayıp günü kurtarırken arabada oturuyor olmam.
- Meet me in the car.
- Arabada buluşuruz.
Bring the car around.
Arabayı hazırla.
Okay? You walk down those steps, you hop straight into the car. Yeah?
Merdivenlerden ineceksin ve doğrudan arabaya atlayacaksın, tamam mı?
Where did the car go after?
Araba burdan sonra nereye kayboldu?
I fixed you a plate, but the guards made me leave it in the car.
Sana bir tabak yemek getirmiştim ama gardiyanlar yüzünden arabada kaldı.
Well, I was gonna do a whole shop, but I figured I'd go with the car.
Alışveriş yapacaktım ama sonra arabayla gideyim dedim.
That's not today. We're gonna talk about it in the car, okay?
- Arabada konuşuruz, tamam mı?
I want you to get in the car and no matter what... Hey. You don't get out, okay?
- Arabaya bin ve ne olursa olsun çıkma, tamam mı?
Michael, we found the car.
- Michael, arabayı bulduk.
You left your dog in the car without cracking open a window.
Arabanın camını hiç açmadan köpeğini arabada bırakmışsın.
Try starting the car again, but this time, you've got to floor it.
Tekrar çalıştırmayı dene ama bu sefer gazı kökle.
Get out of the car, man. Come on, I need your help.
Arabadan çık da yardım et bana.
I bought a place with the insurance money, and I bought a new car.
Sigortadan gelen parayla bir yer ve araba aldım.
I mean, 93 other people in that train car, and she's the only one who was killed?
Yani, tren arabasındaki 93 kişi daha, Ve o öldürülen tek kişi o mu?
- What the...
- Sıçarım böyle işe.
Kill, drive, kill, drive Kill the white people in a car, car, car
Öldür, sür, öldür, sür, Beyazları arabada öldür, öldür
This is the first self-driving car, programmed to follow the complex rules of the race.
Yarışmanın karmaşık kurallarına uymak üzere programlanmış, kendi kendini süren ilk araba.
Get the fuck off my car, asshole!
- Siktir! Defol arabamdan göt herif!
It's why you tackled those gunmen on the train in the first place... to protect those 93 other passengers in that car.
Bu yüzden öncelikle trendeki 93 yolcuyu korumak için o silahlı adamı yakaladın.
When questioned by the police, this eminent scientist claimed that she had no idea what might be going on when she sat waiting in her car outside that property, waiting, and waiting... and waiting.
Polis tarafından sorgulandığında, bu yüksek mevkili bilim insanı evin dışında arabasında beklerken neler olduğu hakkında bilgisi olmadığını ve beklediğini, beklediğini... ve beklediğini söylemiştir.
The police were told that she had no thought whatsoever something might be amiss when Mr Costley took so long to return, having changed some of his clothing but having neglected to change his shoes, the shoes that transferred blood to the mat in the footwell of her car.
Polise verilen bilgide, kadının adamı beklerken neyin bu kadar uzun sürdüğünü bilmediği, adamın giysininin değiştiği, fakat ayakkabısını değiştirmediği bu sebeple kanın ayakkabıyla kadının arabasına bulaştığı belirtilmiştir.
Mark Liam Costley and Yvonne Carmichael planned and connived, quite coldly and in advance, that one would do the deed and the other drive the getaway car.
Mark Liam Costley ve Yvonne Carmichael, içlerinden birinin işi görüp öbürünün aracı sürmesini planladılar.
They found it in the trunk of a car at the Max Rager parking structure.
Max Rager binasının otoparkında bir bagajda bulmuşlar.
That camera shows Wes got in your car at 4 : 24 p.m., but the house didn't explode until a few hours later.
Kameraya göre, Wes arabana saat 4 : 24'de binmiş, ama ev bundan bir kaç saat sonra patladı.
Like the time my brother told me Mr. Giggles got hit by a car, and I cried for hours, until he brought the cat into my bedroom and I learned all about April Fools'Day.
Mesela kardeşimin bana, Bay Giggles'in, arabanın altında kaldığını söyleyip, beni bir kaç saat ağlattıktan sonra kediyi yatağıma kedirip ölmediğini göstermesi gibi. Yaptığı şey sadece Nisan 1 şakasıymış.
Your mama and me took off in the middle of the night like a couple of car thieves.
Annen ve ben bir çift araba hırsızı gibi gecenin ortasında sıvıştık.
When the judge asks me how I got the information, should I just tell them that you broke into her car?
Yargıç bana bu bilgiye nasıl ulaştığımı sorduğunda onun arabasına girdiğini mi söyleyeyim?
Did you really think our car was the only one with a camera?
Bir tek bizim arabamızda mı kamera var sanıyorsun?
If the cannibals messed with our car, it means they probably messed with yours, too.
Yamyamlar bizim arabamızı bozduysa seninkine de bir şey yapmışlardır.