The middle traducir turco
23,976 traducción paralela
I didn't know what I'd be getting in the middle of.
İşinizi bölmek istemedim.
I'd stay here tonight, but I'm afraid I don't trust myself not to wake up in the middle of the night and decide it is finally time to take care of a serious trash problem that I should have dealt with years ago!
Bu gece burda kalırdım ama... Gecenin bir yarısı kalkıp... yıllar önce yapmam gereken bu pisliği... öldürmekten korkuyorum.
The one on the right is Carol Fincher and the man in the middle is you.
Sağdaki hanım Carol Fincher, ortadaki adam da sizsiniz.
The middle bars can tell us the sender's Mailer ID.
Ortadaki çubuklar gönderenin kullanıcı kimliğini söyler.
Do you know the hole in the middle provides for more even cooking?
Ortadaki deliğin daha iyi pişmesi için olduğunu biliyor muydun?
Husband said she fell down the stairs in the middle of the night.
Kocası gece yarısı merdivenlerden düştüğünü söyledi.
In the middle, this layer of fat is strong enough to keep them from combining, but weak enough to spread apart when shaken.
Ortadaki bu yağ tabakası, onların karışmasını engelleyecek kadar güçlü, ama çalkalandığında ayrılacak kadar da zayıf. Bir bisiklet yolculuğundaki gibi.
- in the middle of the night?
- Hem de sizinle konuştuğumuz gün?
No more calls in the middle of the night.
Gecenin bir yarısı telefon gelmeyecek.
I just wanted to say something, you know, when we're not in the middle of a big battle or one of us is facing death, when things are just normal.
Bir şey söylemek istiyorum. Büyük bir savaşın ortasında değilken aramızdan biri ölümle yüzleşmiyorken, her şey normalken.
Can you not see that we are in the middle of a crisis here?
Bir kriz yaşadığımızı görmüyor musun?
- Man, I'm in the middle of a game.
- Dostum, maçın ortasındayız.
I am standing in the middle of the garage, asshole.
Garajın ortasında dikiliyorum mal herif.
Don't put me in the middle of it because I'm... I'm... I'm done being stuck in the middle of things.
Beni sakın bu işe karıştırma çünkü bu tür durumlarda arada kalmaktan bıktım.
The middle shelf will be for sheets, and the bottom shelf will be for the children in case they need to reach it.
Orta rafta çarşaflar olacak. Alttaki rafı çocuklara ayıracağız. Gerekirse kolayca ulaşabilirler.
I'm, like, really in the middle of something.
Bir şeyi yarıda kesip geldim.
You really think a resident does a C-section in the middle of the hallway and everyone just forgets about it?
Bir asistanın koridorda sezaryen yapmasının bu kadar çabuk unutulmasını beklemiyordun değil mi?
Yeah, I need to make sure he doesn't develop progressive neuro deficits in the middle of the night since you had to do your surgery first.
Gece nöro defisitin ilerlemediğinden emin olmak istiyorum. İlk ameliyatı sen yapacaksın.
We figured out how to assemble an O.R. table, leaving a hole in the middle.
- Beni de götürün. Ameliyat masasını ortasında delik olacak şekilde nasıl monte edeceğimizi düşündük.
I'm in the middle of...
Müsait değil...
Right in the middle!
Tam ortasından!
And now we're smack-dab in the middle of his crosshairs.
Şimdide namlusunun tam ucunda duruyoruz.
After you left her out there in the middle of nowhere?
Onu o cehennemin dibinde terkettikten sonra?
I just don't like coming in the middle - of something.
Yine de bir şeylerin ortasında kalmayı sevmiyorum.
Yeah, well, I'm in the middle of something.
Evet, ama şuan bir işin ortasındayım.
I-I'm kind of in the middle of an emergency right now, Diane.
Şu an acil bir durumun ortasındayım Diane.
How about tomorrow or sometime not in the middle of the night?
Yarın ya da gecenin bir yarısı olmayan bir zamanda konuşmaya ne dersin?
I mean... You know, it's a... it's a bar in the middle of the day. Like, who's there?
Yani... gün ortasında bara kim gider?
So the cops can go to a crumbling old farmhouse in the middle of nowhere and find nothing?
Polisler hiçliğin ortasındaki çiftliğin altına üstüne getirip hiçbir şey bulamasınlar diye mi?
We're in the middle of a merger.
Bir birleşmenin ortasındayız.
You can't just wander around in the middle of the night.
Gecenin bir vakti dışarıda dolaşamazsın.
I put a GPS tracker on his car so when I saw it drive to the middle of the woods tonight
Arabasına GPS takip cihazı taktım... Gecenin köründe ormana sürdüğünü görünce de kontrol etmeye karar verdim.
An abandoned car, scorched in the middle of woods tends to raise some eyebrows.
Terk edilmiş bir arabanın ormanın ortasında yanması dikkatleri üzerine çeker.
Are you... in the middle of a thought or can I come give you a proper hello?
Bir düşüncenin ortasında mıydın yoksa gelip düzgünce selam vereyim mi?
That one cracked in the middle.
Şu ortasından çatladı.
I'm so sorry that I dragged you into the middle of this.
Seni bunun ortasına çektiğim için çok özür dilerim.
You guys, Noel's been in the middle of everything that's been happening to us.
Millet, Noel hep, başımıza gelen her şeyin tam ortasında duruyor.
What are you doing here in the middle of the day?
Gün ortasında burada ne yapıyorsun?
And in the middle of the main course, he told me he was leaving me so I wouldn't make a fuss, but I did.
Tam yemeğin ortasında benden ayrılacağını söyledi. Böylece yaygarayı koparamayacaktım ama kopardım.
A rendition in the middle of an operation?
Operasyon ortasında adam kaçırmak mı?
They would never do that in the middle of an operation.
Operasyon sırasında asla böyle bir şey yapmazlar.
We're in the middle of a crisis here!
Burada bir krizin ortasındayız!
What's he doing in the middle of the road?
Yolun ortasında ne yapıyor bu?
I wouldn't turn this country over to a cleric who wants to bring us back to the Middle Ages.
Bu ülkeyi orta çağa geri götürmek isteyen bir papaz gibi davranmam.
I wouldn't turn this country over to a cleric who wants to bring us back to the Middle Ages, or a journalist who ran away just when things got tough.
Bu ülkeyi bizi Orta Çağa döndürmek isteyen bir din adamına bırakmam. İşler sarpa sardığında kaçıp giden bir gazeteciye de bırakmam.
In the middle of your campaign?
Hem de kampanyanızın ortasında.
You used to wake me up in the middle of the night, and we'd sneak down to the pool.
Gecenin bir yarısı beni uyandırırdın. Havuza girerdik.
This is a social club, a place for middle-aged men, to meet women without the stress of traditional dating.
Orta yaşlı erkeklerin geleneksel yöntemlerle, stressiz bir biçimde kadınlarla tanıştığı sosyal bir kulüp.
That's the point guard from David Letterman Middle School.
David Letterman Orta Okulu'nun oyun kurucusu.
What was that middle one, the Storm?
Ortadaki neydi, Fırtına mı?
middle school graduation, high school graduation, when I played the titular role in a stage adaptation of Uncle Buck.
ortaokul mezuniyeti, lise mezuniyeti, ne zaman Buck Amca'nın iyi bir sahne uyarlamasında oynasam
the middle east 33
middle 243
middle of the night 40
middleton 34
middle name 18
middle of nowhere 36
middle school 16
the mentalist 91
the more the merrier 116
the message 46
middle 243
middle of the night 40
middleton 34
middle name 18
middle of nowhere 36
middle school 16
the mentalist 91
the more the merrier 116
the message 46
the moon 186
the man 273
the merrier 49
the music 166
the moment of truth 36
the money 459
the money's gone 37
the mask 38
the more i think about it 71
the money's good 16
the man 273
the merrier 49
the music 166
the moment of truth 36
the money 459
the money's gone 37
the mask 38
the more i think about it 71
the money's good 16
the men 76
the man himself 21
the maid 51
the mother 105
the mall 39
the movie 102
the map 56
the more 64
the manager 72
the music box 16
the man himself 21
the maid 51
the mother 105
the mall 39
the movie 102
the map 56
the more 64
the manager 72
the music box 16
the master 100
the mirror 38
the murder weapon 51
the military 42
the monster 64
the murderer 56
the machine 63
the mirror 38
the murder weapon 51
the military 42
the monster 64
the murderer 56
the machine 63