The point is this traducir turco
1,714 traducción paralela
- The point is this, we finished what you had to finish.
- Mesele şu, bitirmen gerekeni bitirdik.
The point of this thing is to improve neural cell longevity.
Bunun amacı nöronal hücre ömrünü arttırmak.
I assume the point of this is to make him jealous and make him realize that he does want a relationship with me?
Sanırım amacın, onu kıskandırmak ve benimle bir ilişkiye girmek istediğini fark etmesini sağlamak, değil mi?
I think that there is a line you need to draw, because people are seeing this and theyjust gonna keep wanting more and more and more until it gets to the point where, I don't know what will happen.
Belirlemen gereken bir çizgi var bence. Çünkü bunu gören insanlar daha da fazlasını isteyip duruyorlar. Bu yüzden gelinen noktada, gelecekte ne olacağını bilemiyorum.
Look, the point is, I believe in this book, And I want to make this movie.
Bak, önemli olan, bu kitaba inanıyorum,... ve bu filmi yapmak istiyorum.
This place is a weak point on the web of time.
Bu yer zaman ağının zayıf noktası.
if there is a stupidity at this point it affects the future as well.
Burada bir salaklık olunca ileriyi de etkiliyor o, lütfen ya.
What is the point of having all this expensive new status symbol stuff if we're just gonna make it look terrible?
Tonlarca para verip aldığımız zenginlik göstergesi eşyaları berbat göstermeye çalışmaktaki amaç ne?
The real point is this :
Ana konu, gerçek konu şu ki :
In fact, the quick glance of the historical values of the US dollar, versus the money supply, reflects this point definitively for inverse relationship is obvious.
Aslında Amerikan dolarının tarihsel olarak değeri para stoku ile birlikte incelendiğinde bu konuyu kesin bir biçimde açıklar. Aralarındaki ters ilişki ortadadır.
For this is the point of technology itself.
Teknolojinin amacı budur zaten.
It's at this point for me that mathematics is born and a gulf opens up between the other sciences, and the proof is as simple as it is devastating in its implications. Place four copies of the right-angled triangle on top of this surface.
Bağdat'taki Bilgelik Evi'nin müdürü El-Harezmi adında, İranlı bir alimdi.
What is the point of all this?
Ne yapmaya çalışıyorsun?
The point is, this angry mob of all a trouble you're in. It can all go away.
Başına bela olacak bu kalabalık sen istersen gidebilir.
This is the point.
Olay da bu zaten.
Colton is the only guy that can help us out at this point.
Colton bu noktada bize yardım edebilecek tek adam.
What is the point of what you've been doing this entire summer? I'd like to know.
Bütün yaz boyunca ne yapıyor olduğun değilse ne, bilmek istiyorum?
Surely the whole point about Lily Gamboll... is that she was a child that was not loved... this child of the slums.
Lily Gamboll hakkında bildiğimiz tek şey, hiç sevilmeyen gecekondu mahallesinde yaşayan bir kız olduğu.
The point is, this relationship is nothing but a bunch of hooey.
Mesele şu ki, bu ilişki saçmalıktan başka bir şey değil.
The point is, we're not gonna get her off this guy.
Konu, onu bu adamdan soğutamayacağız.
The point is... this wedding'is the grand finale of the trade show.
Mesele şu bu düğün ticaret fuarının büyük kapanışı.
That is the point of this, isn't it?
Amacımız da bu zaten, değil mi?
I know it sounds complicated, but the point is, unless we stop it, this holy crusade in the name of the Ori could end in a bloody mess for all humans.
Karmaşık geldiğini biliyorum, ama durdurmazsak Ori'ler adına düzenlenen bu kutsal sefer tüm insanların katledilmesine neden olabilir.
I'm dreadfully sorry, but it really is only family members who we permit to speak at this point in the service.
Çok üzgünüm, ama programda sadece aile bireylerinden birinin konuşmasına izin veriyoruz.
The point is, we are thousands of miles away from all this hate and we live together just fine.
O büyük nefretten binlerce kilometre uzaktayız ve burada hep birlikte huzurlu bir şekilde yaşıyoruz.
Jay, all I'm saying is we've run down all the leads we had, all the office reports are in and, at this point, barring any new developments, I don't need all this fucking manpower.
Jay, elimizdeki bütün ipuçlarını, belgeleri hallettik, bu noktada yeni bir gelişme olmadığı takdirde bu kadar adama ihtiyacım yok.
I have this theory that behind any man who does the right thing, there is always a woman who got him to that point.
har başarılı erkeğin arkasında bir kadın vardır. Şöyle bir teorim var ; O yüzden...
This is not the point of the exchange.
Burası takas yeri değil.
And now, each one of you is going to have the chance to recite this patriotic work of art up here in front of the entire class, beginning with the student with the highest grade-point average.
Şimdi her birinize, bu vatansever eseri burada, bütün sınıfın önünde ezberden okuma şansı vereceğim. Not ortalaması en yüksek olan öğrenciyle başlayalım.
The point is, this thing's gonna die soon anyway.
Önemli olan şu ki, bu şey her halükarda yakında ölecek.
The point is, a couple of months ago, I went home, and there's this clean-shaven guy working in the pizzeria.
Demek istediğim ; Birkaç ay önce eve gittiğimde pizzacıda çalışan tıraşlı, temiz bir adam vardı.
So you know, this whole thing, even though it's really nice, is completely beside the point.
Bilirsin, tüm bu olanları bir kenara koyarsak burada olmak güzel.
The point is, even this vicious leech has a right to exist, because it's a part of nature.
Mesele şu ki, bu zararlı sülüğün bile yaşama hakkı var çünkü o da doğanın bir parçası.
From this point forward, we maintain radio silence until the target is secure.
Bu noktadan, hedefe ulaşana kadar radyo sinyaliyle devam ediyoruz.
The point is, I don't think this threat is over, and I don't think the president is safe.
Ama bence tehdit henüz sona ermedi ve başkan güvende değil.
The work is purely experimental at this point, but it does suggest treatment.
Çalışmalar şu aşamada tamamen deneysel sayılır. Ancak tedavi anlamında yol gösterici olabilir.
His primary concern at this point is for the safety of his brother.
Hayır. Şu anda tek önceliği, kardeşinin güvenliği.
The point is, if he finds out about this, he's gonna transfer your ass to Juneau so fast, your head will spin.
Eğer bu durumu fark ederse anında sürülürsün buradan.
The point about this scarf is that it would become part of a definition of your... Of your psyche.
Ama işin doğrusu bu fular bu fular, ruhunun aynası olacak.
From a medical point of view, this is attempted murder that the FBI did to you.
Tıbbi bir bakış açısıyla, FBI'in yaptığı sizi öldürmeye teşebbüstür.
The point is I spent 40 years building up this company and they're crapping it up.
Anlamı şu. Bu şirketi kurmak için 40 yılımı harcadım. İçine ediyorlar.
The point is and this is where I agree with him... is some time before your accident, you did something that made your heart very very angry.
Ama konu şu, ki bu konuda ona ben de katılıyorum kazadan önce bir şey yaptın ve bu kalbini gerçekten ama gerçekten kızdırmış.
The point is, this got me thinking about your dad again, and how I never got right with him before he passed, so I asked Mickey for the DVD, the old home movies, you know,
Yani diyorum ki bu mesele yine aklıma babanı getirdi. Ölmeden önce onunla aramı düzeltemedim. Ben de Mickey'den DVD'yi istedim.
I mean, what's the point if this is what happens?
Yani, eğer olan buysa ne önemi var ki?
If that is indeed true, Mother, then what is the point of all this training?
Eğer bu gerçekten doğruysa, Anne, o zaman bu antrenmanların önemi nedir?
The only chance we have to win the game at this point is to change the rules, okay?
Oyunu kazanmak için tek şansımız, bu noktada kuralları değiştirmek olacak, tamam mı?
All right? The best thing to do at this point is I'm gonna go talk to the other ladies who saw the guy...
Şu aşamada yapılacak en iyi şey gidip bu adamı gören diğer bayanlarla konuşmam.
- The point is that this is a public sidewalk, not a personal garage space, which means it belongs to everyone, not Just you.
Kaldırım senin garajın değil. Yani herkesin alanıdır. Sadece senin değil.
The point is, this childish, self-centered atittude you keep throwing everyone's way is nothing new.
Demek istediğim, insanları iten bu çocuksu bencil tavrın yeni bir şey değil.
I don't want a consensus forming around the premise that military action is necessarily the primary option at this point.
Askeri müdahalenin bu noktada birinci seçenek olduğu fikri etrafında odaklanmış bir karar istemiyorum.
From all analysis at this point, the Moon is stable.
Analizler ayın durumunun normal olduğunu gösteriyor.
the point is 1527
the point 85
the point being 31
is this seat taken 84
is this your house 39
is this 710
is this your first time 32
is this your room 18
is this your daughter 42
is this your car 67
the point 85
the point being 31
is this seat taken 84
is this your house 39
is this 710
is this your first time 32
is this your room 18
is this your daughter 42
is this your car 67
is this really happening 45
is this for me 51
is this your husband 19
is this your son 27
is this a 51
is this a joke 312
is this some kind of joke 68
is this yours 216
is this necessary 39
is this you 122
is this for me 51
is this your husband 19
is this your son 27
is this a 51
is this a joke 312
is this some kind of joke 68
is this yours 216
is this necessary 39
is this you 122