The thing is that traducir turco
13,579 traducción paralela
The thing is that I know as much as you, sir.
Ben bunu daha başka bilmiyorum.
Well, you see, the thing is that my brother has been trying to kill me and now he wants to work with me but we can't seem to get along, mainly because he's an egotistical twit.
Mesele şöyle... Kardeşim beni öldürmeye çalışıyordu, şimdi benimle çalışmak istiyor ama pek anlaşamıyor gibiyiz çünkü kendisi bencil mankafanın teki.
- No, that is the most annoying thing.
Hayır. İşte bu en sinir bozucu şey.
This is the sort of thing that should be up with our Hosts, isn't it?
Bu ev sahiplerimize kalmış bir konu değil mi?
I am afraid, that what is happening to your sister, is the same thing that happened to your father.
Korkarım babana olanların aynısı kardeşine de oluyor.
First thing that the police are going to try to do is secure warrants.
Polisler ilk önce güvenli emir yapmayı deneyecekler.
Look... all I know is that Savage is not the only thing that's immortal, my love.
Bak bildiğim tek şey Savage'ın ölümsüz olan tek şey olmadığı, aşkım.
Because if there's one thing I learned in combat, it's that the most powerful weapon is knowledge.
Savaşta öğrendiğim tek şey var ki o da en güçlü silah, bilgidir.
But then, the scritching thing you said, what is that?
Peki şu kaşınma olayı ne?
This is the only thing that will fortify us... sustain us... inoculate us against the darkness.
Karanlığa karşı bizi güçlendirecek çökmemize engel olacak ve aşılayacak tek şey budur.
You're wondering what you can possibly say or do to keep me on the line, because the last thing you want is to spend the rest of the evening with that scotch and that shaggy-haired friend of yours.
Beni burada tutmak için neler söyleyebileceğini düşünüyorsun çünkü isteyeceğin son şey bütün geceyi bu içkiyle ve dağınık saçlı arkadaşınla geçirmek istemiyorsun.
The only thing that you know for sure is that you're surrounded by an enemy that wants you dead.
Tek bildiğiniz şey etrafınızı saran ve sizin ölmenizi isteyen düşmanların olduğu.
Because I did theater in summer camp which is exactly the kind of thing that these reporters will find out if they start digging into me.
Çünkü yaz kampında tiyatro yapmıştım ki bu da bu gazeteciler işi araştırmaya başlarlarsa bulacakları ilk şeylerden biri.
And while I try and sleep in this bleak place... the one thing that keeps me warm... is the thought that I will look down upon this city, the city that birthed me, with the woman that I love, who... whom I love with everything that I am.
Ve bu kasvetli yerde uyumaya çalışırken beni sıcak tutan tek şey her şeyimle sevdiğim kadınla bu şehrin, beni doğuran şehrin üstünden bakacağım düşüncesi.
I guess the only thing that surprised me is that you didn't plug me.
Beni şaşırtan tek şey beni hala bildirmemiş olman.
Now this Daredevil is the only thing that stands in our way.
Yolumuza çıkan tek şey ise Daredevil.
Just... consider the possibility that there is no such thing as a Black Sky.
Kara Gök'ün aslında olmaması ihtimalini düşün.
The last thing they're expecting is that we hit back at them now.
Onlara şimdi saldırmamızı asla beklemezler.
Believe me when I tell you it would take about that much time for us to tell the whole story. But the most important thing is that we get as close to Vandal Savage as possible.
Tüm hikâyeyi anlatacak zamanımız olmadığını söylediğimde lütfen inanın bana ama buradaki asıl önemli şey bir an önce Vandal Savage'a yaklaşmak zorunda olmamız.
You know, a friend recently suggested to me that there is no such thing as fate. Destiny is nothing more than the sum of our own choices.
Bir arkadaşım bana kader diye bir şey olmadığını kaderin kendi seçimlerimizden ibaret olduğunu söyledi.
I mean, getting murdered is probably the most exciting thing that ever happened to him.
Öldürülmek belki de onun başına gelen en heyecan verici şey olabilir.
But the one thing that they all have in common is that the Devil is essentially a rebellious son.
Hepsinin ortak yönü ise Şeytanın asi oğlan olmasıydı.
The only thing that that video proves is that Ty had sex.
O video yalnızca Ty'ın milli olduğunun göstergesi.
I mean, getting murdered is probably the most exciting thing that ever happened to him.
Öldürülmek adamın başına gelen en heyecanlı şeydir herhalde.
But the one thing that they all have in common is that the Devil is essentially a rebellious son. Sounds like my guy.
Ama hepsinde ortak olan Şeytanın temelde asi bir oğul olduğudur.
Even the memory of my own mother, one thing that I could always count on, is ruined.
Annemin hatırası, her zaman bel bağlayabileceğim tek şey bile mahvoldu.
Uh, is that the kind of thing we're looking for?
Bu tarz şeyler istiyor muyuz?
This is exactly the sort of thing that escalates to drugs, and violence, and gangs.
Bu tam da uyuşturucuya, şiddete, çetelere yol açan bir şey.
"is that the thing has to actually be easy to sell."
Bu şey aslında satmak kolay olmasıdır. "
But the good thing is that
Ama iyi olan şu ki...
One thing, Dennis, that may comfort you if you are confused is that you've met the other alters.
Eğer kafan karıştıysa Dennis, içini rahatlatacak bir şey söyleyebilirim. Diğer kişiliklerin tamamını tanıyorsun.
I mean, there is so much that needs to be addressed, but I think the most important thing for us to do right now
Yapmamız gerek çok fazla şeye ihtiyacımız var ama bence şu an için en önemli olan şey...
Magic is real and that's the thing, and once you know that, you can't- -
Sihir gerçek bir de şu var bir kez farkına vardıktan sonra...
The only thing that can break our spell on your ex-BFF is a Matarese... evil bug spirit of the underworld.
Eski dostun üzerindeki büyümüzü kırabilecek tek şey Matarese. Yeraltının şeytani böcek ruhu.
Because I'd say the only thing around here that's on thin ice... is you, see?
Çünkü burada söyleyeceğim tek şey ince buzun üstünde sizin olduğunuzdur, gördünüz mü?
Oh, yeah. Ketchup is what he used to draw that thing in the shower.
Duşa çizdiği şey için ketçap kullanmış.
So this is the thing that actually makes the microwaves - in the microwave?
Mikrodalgayı mikrodalga yapan asıl şey bu mu yani?
To be here now is the only thing that matters.
Şu an burada olmak, önemi olan tek şey.
This thing in the paper, you lying to the woman who trusts you, and the worst part is that man Connor.
Gazetedeki şu şey, sana güvenen kadına yalan söylüyorsun, ve en kötü kısmı da Connor isimli şu adam.
What the hell is that thing?
lütfen olayı en başından, yavaşça anlatmama izin verin. Bu da ne?
The best thing about my last few years in this chair is I didn't have to give that speech anymore.
Bu sandalyede geçen son yıllarıma dair en güzel şey artık bu konuşmayı yapmak zorunda olmayışım.
Your father told me that family is the most important thing in the world to you.
Baban ailenin dünyadaki en önemli şey olduğunu söylerdi.
The only thing these places have in common is that Albert Lin called them home.
Bu yerlerin ortak tek noktası.. ... Albert Lin'in evi olarak söylemesi.
You used to climb into my bed and then... the first thing that you'd do is you'd ask a question.
Sen benim yatağıma tırmanırdın ve sonra... Yaptığın ilk şey... bir soru sormak olurdu.
The funny thing is I was looking for a goddamn tie, but that's not the fucking point.
Garip gelecek ama sadece kravat arıyordum amacım o bile değildi.
If that old grouch Lognon from Montmartre is bringing a man to the Quai des Orfevres and that man is hiding his face in front of us, it can mean only one thing. They've got him.
Şu ihtiyar mızmız Lognon'ın Montmartre'den polis merkezine bir adam getirmesi ve adamın bizim önümüzde yüzünü saklamasının tek anlamı katili yakaladıkları olabilir.
The only thing that matters is standing right here.
- Önemli olan tek şey burada olmamız.
The first thing for both of you to remember is that we're here to get Peter and Kate Carson back alive.
İkiniz de unutmayın, amacımız Peter ve Kate Carson'ı canlı bulmak.
I know that you're a person of action, and right now, it feels like the only option you have is to give them the money, but I'm telling you from experience, that is the wrong thing to do.
Girişken olduğunu da biliyorum ve şu an tek seçenek para vermek gibi geliyor, ama deneyimlerime dayanarak diyorum ki yanılıyorsun.
The very same. Now, according to the state department, who apparently tracks this kind of thing, the tribe is attending the mousseum of Sidi Mohammad Ma Al-ainin, an annual gathering of Tuareg tribes that happens to be in Casablanca right now.
Bu tarz şeyleri takip eden Dışişleri Bakanlığı'na göre kabile Kazablanka'daki yıllık Tuareg buluşması olan Sidi Mohammed M'a al-Anim Festivali'ne katılmaya gelmiş.
I just said it to get out of an awkward situation, but, actually, now that I think about it, yeah, that would be a really good way to get you out of my hair. No. Okay, that is officially the grossest thing I have ever heard.
Bu, resmen şimdiye kadar duyduğum en iğrenç şey.
the thing is 2099
the thing 152
the things 18
the thing was 19
is that you 2352
is that it 2484
is that so 1463
is that right 2297
is that your dog 17
is that your sister 22
the thing 152
the things 18
the thing was 19
is that you 2352
is that it 2484
is that so 1463
is that right 2297
is that your dog 17
is that your sister 22
is that okay with you 61
is that 1576
is that all you can say 40
is that all there is 18
is that understood 245
is that your car 43
is that all you got 152
is that all you care about 23
is that your daughter 28
is that a threat 163
is that 1576
is that all you can say 40
is that all there is 18
is that understood 245
is that your car 43
is that all you got 152
is that all you care about 23
is that your daughter 28
is that a threat 163