Their plan traducir turco
879 traducción paralela
It's all part of their game, their plan to terrify me.
Beni korkutmak için düzenledikleri oyunun bir parçası.
This is what you'll do, pretend to fall in with their plan.
Bizim yapacağımız, onların bu planlarına boyun eymemek.
Their plan seems simple enough, but the simplest plans so often go a miss.
Planları oldukça basit görünüyor, ama en basit planlar sık sık ters gider.
- Well, what is their plan?
- Plânları neymiş?
It's part of their plan to make us look silly.
Bizi aptal göstermek planlarının bir parçası.
But hearing their plan to go through Yamana to Hayakawa, I was stunned.
Ama Yamana üzerinden Hayakawa'ya gitme planlarını duyunca ağzım açık kalmıştı.
They've changed their plan.
Planlarını değiştirmişler.
Meanwhile, they'll have time to carry out their plan. - They won't make any rash moves.
Zaman onların lehindeyken... harekete geçmezler.
And you're in with Sanko on their plan to wipe us out!
Sanko'nun bizi yerle bir etme plânının da içindesin.
We have to assume it is our accident and not their plan.
Kaza olduğunu farzetmeliyiz, suikast değil.
Leastwise, that's their plan.
Sanırım planları buydu.
That's their plan according to reports.
Duyduğumuza göre planları oymuş.
That's their plan!
Bu onların planı!
Suppose I hadn't stumbled on their plan?
Farzet ki planlarına takılmadım?
They needed a weak woman like you in order to carry out their plan.
Planlarının işlemesi için senin gibi güçsüz bir kadına ihtiyaçları vardı.
If we don't go it will be a sign of weakness I think we should capitalise on their plan
Eğer gitmezsek, korkak olduğumuz sanılır! Bence başta onların dediği gibi hareket edelim!
No one would ever know everything that the Zero-Zero cyborgs had accomplished, but these unsung heroes put their lives on the line to avert the threat of an evil plot by a race of mysterious superhumans called The Blessed.
Her şeyin Sıfır-Sıfır cyborglar tarafından halledildiğini hiç kimse bilmeyecek ama bu kahramanlar, Kutsallar adı verilen üstün insanlardan oluşan esrarengiz bir ırkın korkunç planını bozmak için hayatlarını riske attılar. Cyborglar vardı.
In the Five-Year Plan's third year of struggle, the Donbass'miners must bear in mind that their socialist country's primary industries depend on their efforts.
5 yıllık kalkınma planının 3'üncü yılında ki mücadelede Donbass'lı madenciler anladılar ki diğer sosyalist ülkelerdeki endüstürilerin geleceği kendi eforlarına bağlı.
Plan your own operations against their ships.
Gemilerine karşı yapacağınız operasyonları kendiniz planlayın.
And even old age and solitude have their charm... when you are part of the great plan.
Yaşlılık ve yalnızlık, her ikisi de verilmesi gereken zorlu sınavlar. İkimiz de gelecekle ilgili büyük planlar yaparak avunuyoruz. "
Where do you plan to let them build their wickiups?
- Onları nerde yakalayabilirsin burdan göster bakalım?
While deep in the forest in a woodcutter's cottage, the good fairies carried out their well-laid plan.
Ormanın derinliklerindeki oduncu kulübesinde iyi yürekli periler, planlarını başarıyla uyguladılar.
We must arrange a set of circumstances and get the Spanagers out of their flat and the front door open.
Bunu geri bırakmak için bir plan yapmalıyız. Spanagerlar evden çıkmalı ve ön kapıyı açık bırakmalılar.
Criminals have their means, but where did you plan to sell it?
.. madem bu işi yaptık, satış planını da yaptınız mı?
They plan to take ship with Cilician pirates and return to their homes.
Kilikyalı korsanlardan gemi sağlayıp yurtlarına dönmeyi planlıyorlar.
Now, my plan is to let them keep their autonomy...
Şimdi, planım özerkliklerine devam etmelerine izin vermek...
They know the world's probably on the brink of oblivion but instead of trying to get to their homes and finding their families here they are, racing under the sea driven on by one man's wild scheme, which has no proven scientific basis.
Dünyanın belki de yok oluş eşiğinde olduğunu biliyorlar, ama evlerine ve ailelerine ulaşmaya çalışmak yerine, burada, denizin altında, bir insanın kanıtlanmış hiçbir bilimsel temeli olmayan çılgın planının peşinde yarış yapıyorlar.
An hour ago, I thought we might try and escape, watch their movements, make a plan.
Bir saat önce, kaçabiliriz sanmıştım hareketlerini izleyip, bir plan yaparak.
Not only are they agreed on this action, but they're also agreed that if it works... it's worth the risk of their lives, and ours.
Sadece bu plan konusunda mutabık değiller, aynı zamanda bu plan işe yararsa hepimizin hayatlarını riske atmaya değeceğinin de bilincindeler.
Tell them to plan their attack for tomorrow.
Yarın için saldırıya hazır olmalarını söyle.
The essence of the so-called capitalist world or the communist world is not an evil volition to subject their people by the power of indoctrination or the power of finance but simply the natural ambition of any organization to plan all its actions
Sözümona kapitalist sözcüğünün veya komünist dünyanın özü, ... insanlarını,... beyin yıkamanın veya finansın gücünün.. ... boyunduruğu altına girmesini sağlayan kötü bir iradeden ziyade ;
No documents can establish just how the Sioux formulated their plans, although it's known that a plan was so formulated. All we can do is surmise what was said.
Her ne kadar, bir plan yapılmış olsa da Sioux'ların nasıl bir plan yaptıkları konusunda belgeye rastlamak mümkün değildir.
According to their life-prolongation plan, what they thought they were doing, a person would age only one month for every 100 years of real time.
Yaşam uzatma plânlarına göre, yapmaya çalıştıkları şey, bir insanın her 100 yıllık süre için bir ay yaşlanmasıymış.
We'll use their exact same plan.
Tam olarak onların planının aynısını uygulayacağız.
It was paradoxical that some of us, including Viénot, Jean Zay, Wiltzer and I, were tried for desertion, when in fact their original plan had been to go fight.
Bazılarımız için bu bir çelişkiydi. Viénot, Jean Zay, Wiltzer ve ben firar etmekten yargılandık ancak asıl amaçları savaşa devam etmekti.
Captain, if we cannot complete the plan, they will carry out their threat.
Plânı tamamlayamazsak, tehditlerini gerçekleştirirler.
According to the coordinated plan we've worked out the Russians are starting on their complex 3-21.
Birlikte yaptığımız koordine edilmiş plana göre Ruslar 3-21 no'lu füze üslerinde çalışmaya başladılar.
This is their point of maximum concentration and is the key to the success of our plan.
Bu onların en çok önem verdikleri yer. Planımızın başarısı buna bağlı.
The old school teachers who have a plan to standardize spelling, the strategists, the water diviners, the faith healers, the enlightened, all those who live with their obsessions, the failures, the dead beats, the harmless monsters mocked by bartenders who fill their glasses so high that they can't raise them to their lips, the old bags in their furs who try to remain dignified whilst kicking back the Marie Brizard.
Hecelemeyi bir düzene oturtmaya çalışan eski öğretmenler stratejistler, su falcıları, üfürükçüler, aydınlananlar takıntılarıyla yaşayan herkes kaybedenler, yorgun düşenler, barmenlerin dalga geçmek için sonuna kadar doldurduğu kadehlerini dudaklarına götüremeyen zararsız canavarlar Marie Brizard'ını kafasına dikerken bile oturaklı gözükmeye çalışan kürklü moruklar.
We have adopted a plan... which we have worked out in cooperation with the South Vietnamese... for the complete withdrawal of all U.S. combat ground forces... and their replacement by South Vietnamese forces... on an orderly, scheduled timetable.
Yeni bir plan benimsedik. Beraber işbirliği içerisinde çalıştığımız Güney Vietnamlılarla A.B.D. kara birliklerinin tam anlamıyla çekilmesi ve ve yerlerine Güney Vietnam birliklerinin yerleştirilmesi konusunda düzenli bir zaman çizelgesi üzerinde anlaşmaya vardık.
We believe after their release, they would be heroes of the organisation
Sanırım planımızı anlayıp, dublörle öne sürmüş olmalılar
That is the only reason I went along with their dumb plan.
O salak planlarını kabul etmemin tek nedeni buydu.
Their transports wouldn't be so close if they didn't plan to invade soon.
Eğer yakında karaya çıkmak istemeselerdi, bu kadar yanaşmazlardı.
Everything is proceeding according to my plan, except you have not captured one of their pilots as I ordered.
Herşey benim planıma göre ilerliyor, sizin, emrettiğim gibi onların bir pilotunu yakalayamamış olmanız dışında.
Everything is still proceeding according to my plan, except you have not captured one of their pilots as I ordered.
Her şey plânıma göre ilerliyor. Tabii emrettiğim gibi bir pilotlarını yakalayamamış olmanız dışında.
Looking at their children she thought of a most cruel plan
Çocuklara bakarak... çok zalim bir plan yapar
Very well, gentlemen, all those in favour... of doing this job Rudi has thought up, raise their hands.
Pekâlâ beyler, Rudi'nin planını doğru bulanlar ellerini kaldırsın.
Chief, our plan was foiled Yes, we've fallen into their trap It seems there are many top fighters.
Şef, plan patladı evet, bize tuzak kurmuşlar en üstün savaşçıları toplamışlar
Really gives you a great feeling... helping folks plan for their future needs.
Gelecekteki ihtiyaçları için plan yapan insanlara yardım etmek gerçekten çok güzel hissetmene sebep oluyor.
Would that be the plan to continue with total slaughter until everyone's dead except Field Marshal Haig, Lady Haig, and their tortoise, Alan?
Bayan Scott'u bizim için şefkatle yakmış olduğunuzu duyuyorum. Evet... kedisini de.
His whole plan depends on their mutual friendship.
Bütün planı, karşılıklı arkadaşlıklarına bağlı.
plan b 156
plankton 46
planets 40
planchet 21
planet earth 27
plane tickets 20
plane crash 24
plans change 33
their 132
theirs 35
plankton 46
planets 40
planchet 21
planet earth 27
plane tickets 20
plane crash 24
plans change 33
their 132
theirs 35