They all were traducir turco
4,928 traducción paralela
I was at home with my family when they all were taken.
O insanlar öldüğünde ben evde ailemle birlikteydim.
They were just picking my brain. All I could think about was Liza.
Benim fikrimi aldılar ve benim tek düşünebildiğim Liza'ydi.
Joe and the club owners came over, and they were saying all this shit about you.
Joe ve kulübün sahipleri geldiler,... senin hakkında konuşuyorlardı.
Most of Custer's seventh brigade, second cavalry, they were found buck naked, all torn up inside.
Custer'ın 7. bölüğü 2. süvari birliğinin bir çoğu tamamen çırılçıplak ve delik deşik edilmiş bir şekilde bulundu.
WE LOVED THEM ALL THEY COULD WHILE THEY WERE HERE.
Her birini bu dünyada yaşadıkları sürece sevebileceğiz.
All the victims though, they were hustlers, right?
Tüm kurbanlar dolandırıcıydı.
And then they were on my chest and all over my legs.
Sonra da göğsüme ve bacaklarıma yapıştılar.
They were all over me.
Her yerime yapışmışlardı.
This one kid had parasites in his stomach, and they were eating all the food in his gut, so he was always hungry.
Bir çocuğun midesinde parazitler varmış ve midesindeki her şeyi yiyorlarmış bu yüzden de hep karnı açmış.
When they were told there will be a secret party for them to try our newest product, they all rushed here with apparent glee.
Yeni ürünümüz için gizli bir parti düzenleneceğini söylediğimiz zaman hepsi büyük bir hevesle buraya geldi.
Then, those girls in the store house... were they all ingredients for the drug?
O zaman o depodaki kızların hepsi uyuşturucunun ana maddesi oldukları için mi oradaydılar?
Martha : They were in the secure vault all day.
Bütün günü korumalı kasada geçirdiler.
How they were all going to hell.
Cehenneme gideceğinden bahsediyordu.
And how they were all supposed to take care of each other.
Sözde birbirlerine göz kulak olmaları gerekiyormuş.
They were all drinking, they passed out. They woke up, Susan was gone.
İçmişler, sızmışlar, uyandıklarında Susan'ın gitmiş olduğunu fark etmişler.
I've known all three of them since they were so high.
Çok küçüklüklerinden beri üçünü de tanırım.
They were gonna write all the questions.
Tüm soruları onlar yazacak.
Each stilled body so certain that they were more than the sum of their urges, all the useless spinning, tired mind, collision of desire and ignorance.
Her bir beden, dürtülerinden daha fazlası olduğuna öyle emin ki. Tüm o işe yaramaz danslar, yorulmuş zihin arzu ile cehaletin çarpışması.
In that last nanosecond, they saw what they were, that you, yourself, this whole big drama, it was never anything but a jerry-rig of presumption and dumb will and you could just let go finally now that you didn't have to hold on so tight... to realize that all your life- -
Ve gördüler o son nanosaniyede. Ne olduklarını gördüler. Sen, kendin, bu büyük drama hiçbir zaman küstahlık ve aptal arzulardan ibaret geçici bir çözümden başka bir şey değildi.
All right, they got you down for obstruction, evidence tampering, and desecration of a corpse, which will get tossed before we even get into court, unless you were actually having sex with dead Delroy, which I doubt.
Sıradaki dava. Suçlamalar, adaletin engellenmesi, delil karartma ve cesede saygısızlık ki duruşma başlamadan dava dışı bırakılacak tabi ölmüş Delroy ile gerçekten cinsel ilişkiye girmemişsen ki çok şüpheliyim.
They were all using machine guns.
Hepsi makineli tüfek kullanıyordu.
The department, they were gonna give him early retirement in exchange for making it all go away.
Emniyet, onu erkenden emekliye ayırdı. Çaldıklarını geri vermesi karşılığında.
They were all killed, all except Marsac and myself.
- Marsac ve ben hariç hepsi öldürüldü.
I swear they were all in here.
Yeminle hepsi buradaydı.
When the big bang happened, all the atoms in the universe, they were all smashed together into one little dot that exploded outward.
Büyük patlama olduğunda evrendeki bir araya gelip sıkışmış bütün atomlar tek noktadan dışarıya doğru patladı.
It was pretty sad'cause they were all sick, I think.
Üzücü bir manzaraydı, çocukların hepsi hastaydı galiba.
I thought they were all like you.
Herkesin senin gibi olduğunu sandım.
Dilip, Jaggi, Harbhajan they were all the same.
Dilip, Jaggi, Harbhajan hepsi aynı.
Mr. Tate, all our locations, they were compromised.
Bay Tate, bütün mekanlarımız tehlikeye girdi.
All we know for sure is that they were off course when we lost contact, so...
Tek bildiğimiz bağlantıyı kaybettiğimizde rotadan sapmış olmaları...
They were all the rage back then.
O günlerde çok popülerdi.
I mean, they were all born in'67.
Hepsi 1967'de doğdu.
They are all gradually forgotten even those who were remembered.
Unutmaya yüz tuttuğumuz ve hatırladığımız insanlar.
And they were all real...
Ve hepsi gerçekti.
If you look at Shelley and Byron, they were always staying with English people, all the expats.
Shelley ve Byron'a bakarsan bütün göçmenlerin içinde daima İngilizlerle yakın olmuşlar.
They were all military officers, so bandits are no match for them.
Eskiden hepsi asker olduğundan eşkıyalar onlarla aşık atamaz.
They were just checking the building. It's all good.
Apartmanı kontrol ediyorlardı, her şey yolunda.
They were all there.
Herkes oradaydı.
On the ward this afternoon, they were all talking about this strangler.
Bugün hastanede... Herkes şu boğarak öldüren katilden bahsediyordu.
They were afraid that all of the terrible things that they'd done and had, no doubt, continued to do were finally to be dragged into the light.
Bugüne kadar yaptıkları ve şüphesiz yapmaya devam ettikleri onca kötülüğün nihayet gün ışığına çıkacağından korktular.
They asked too much of you ever since you were born, they projected all their disappointments on you!
Doğduğun andan itibaren senden çok fazla şey beklediler. Tüm hayal kırıklıklarını sana yansıttılar!
Okay, first of all, I just want to say I had no idea they were hookers until after the party started.
Tamam, öncelikle, söylemek istediğim parti başlayana kadar onların fahişe olduğunu bilmiyordum.
They added all those new characters that were super broad.
Seni anlıyorum. Çok göze çarpan tüm o yeni karakterleri de eklediler.
They were all keyed up and nervous like it really mattered.
Sanki çok fark edecekmiş gibi odaklanmış ve endişeliydiler.
And they were saying all these horrible things about everybody else.
Profilde, herkes hakkında korkunç şeylerden bahsediliyordu.
When we were renting your house to all those summer people, they were always breaking things.
Senin evini yazın gelenlere kiraladığımızda, sürekli bir şeyleri kırarlardı.
They were all on her side.
Hep Viviane'nın tarafındaydılar.
Little did they know that the men who awaited them were far from proper... And not at all gentle.
Zavallı kızlar, esasında onları bekleyenlerin hâli vakti yerinde olmaktan ve beyefendi olmaktan çok daha uzak olduğunun farkında değillerdi.
They were all you, yesterday.
Onlar, seni dun vardi.
It's hard to believe a couple hours ago, they were all out cold.
Bir kaç saat önce, hepsinin bilinçsiz olduğuna inanmak zor.
First of all, the size is just so imposing, but what I was more amazed by was what a great job they were doing preparing the specimen.
İlk olarak, büyüklüğü inanılmazdı. Ama ben daha çok, dinozoru hazırlarken yaptıkları iyi işten etkilenmiştim.
they all are 95
they all look alike 19
they all look the same 38
they all do 71
they all did 35
they all died 28
they all say that 30
they all 24
they all die 24
were 205
they all look alike 19
they all look the same 38
they all do 71
they all did 35
they all died 28
they all say that 30
they all 24
they all die 24
were 205
werewolf 58
were you there 127
were you not 46
were you alone 34
were you talking to me 24
were you sleeping 48
were you drunk 20
were you waiting for me 17
were you here 16
were you 840
were you there 127
were you not 46
were you alone 34
were you talking to me 24
were you sleeping 48
were you drunk 20
were you waiting for me 17
were you here 16
were you 840