They were beautiful traducir turco
169 traducción paralela
Those flowers you sent to me, they were beautiful.
Bana gönderdiğin çiçekler çok güzeldi.
They were beautiful.
Çok güzeldi.
Because I thought they were beautiful.
Çünkü onları güzel buluyorum.
No matter how nonsensically their features were arranged. They were beautiful and they could do no wrong.
Her ne kadar vücut yapıları anlamsız gibi olsa da onlar güzeldiler ve yanlış yapamazlardı.
They were beautiful times.
Çok güzel günlerdi.
They were beautiful.
Çok güzeldiler.
They were beautiful beyond belief.
İnanılmaz güzellerdi.
Don't misunderstand. They were beautiful. But so you see two or three, then enough already.
Yanlış anlamayın hepsi çok güzeldi ama iki üç tanesini görünce hepsini görmüş gibi oluyorsunuz.
- Not like these. They were beautiful.
- Siradan anfi degil.Onlar cok güzeldi.
They were beautiful, intelligent, they knew how to argue, but you know they did not know how to fight.
Onlar zeki, güzel, savunmayı biliyor, biz onlarla nasıl mücadele..... edeceğimizi bilmiyorduk.
They were beautiful together.
Beraberken hoştular.
They were beautiful letters.
Çok güzel mektuplardı onlar.
They were beautiful.
Çok güzellerdi.
They were beautiful once.
Bir zamanlar güzellerdi.
I've gone out with some bums, but they were beautiful.
Dilencilerle çıktım ama onlar yakışıklıydı.
They were beautiful... blue eyes.
Çok güzel mavi gözleri vardı.
They were beautiful Brown, with little flecks of green
Kahverengi ve yeşil benekleri vardı.
Again, appearances were as deceptive as they were beautiful... in Max Ophuls " s elegies.
Yine görüntü, Max Ophuls'un mersiyelerinde olduğu gibi güzel olduğu kadar aldatıcıdır da.
He said they were beautiful diamonds but, officially, there are flaws.
Güzel elmaslar ama resmi olarak kusurları olduğunu söyledi.
They were beautiful.
Bana verdiklerin çok güzeldi.
When humans began to multiply on the face of the Earth... and daughters were born to them, the sons of God saw they were beautiful, and took wives for themselves. All that they desired.
Yeryüzünde insanlar çoğalmaya başladıklarında onların kız çocukları doğmaya başladığında, Tanrı'nın oğulları ne kadar güzel olduklarını gördüler ve istediklerini seçerek kendilerine eş yaptılar.
Did I not tell you they were beautiful?
Çok güzel olduklarını söylemiştim, değil mi?
Baby, they were plenty smart when they made you beautiful.
Eminim o tabelalarda isimlerimiz harika görünecek.
- And they were all beautiful.
- Hepsi de çok güzel.
Beautiful. Honest, it's like they were married.
- Cidden, sanki evlilermiş gibi.
I didn't know they were making such beautiful cars in America.
Amerika'da böyle güzel arabalar yaptıklarını bilmiyordum.
But I'm not sure they were as beautiful.
Ama güzel olduklarını sanmıyorum.
I've heard a lot about how beautiful you are, Madame... but I see they were understatements.
Bayan Mahé'nin güzelliğini duymuştum ama söylenenlerin gerçeği yansıtmadığını sanıyordum.
Beautiful because they were so full of hope.
Güzeldi çünkü umut doluydular.
They were so beautiful, I just couldn't resist.
O kadar güzeldiler ki karşı koyamadım.
They were very beautiful to see.
Çok güzel görüntüsü vardı.
They were a really beautiful couple together.
İkisi çok hoş bir çift olmuşlardı. Gösteri beni tahrik etmeye başlamıştı.
They said you were beautiful. but they did you small justice.
Güzel olduğunuzu söylemişlerdi, ama az bile söylemişler.
They say you were the most beautiful woman in the world.
Senin, dünyanın en güzel kadını olduğunu söylerler.
They were all beautiful little boys with black hair, piercing blue eyes...
Hepsi de güzel, küçük erkek çocuklardı, siyah saçlı, delici mavi gözleri olan.
That they were the beautiful hands of a hard worker.
O bana bu elin ağır işlerde çalışan biri için çok güzel olduklarını söyledi.
They were quite beautiful.
Bakmaya kıyılmazdı.
I bet they were all beautiful.
Bahse girerim hepsi güzel.
I met a lot of drag queens, transvestites, that I didn't believe were because they were so beautiful.
Öyle olduklarına inanamadım bile, çok güzellerdi. Bu zihnime kazındı.
He says, if you had seen someone else's photograph of these places, you would have wondered, like, what it must be inside, what it would look like inside - No, I mean, I'd just think that they were very, very beautiful places.
diyor ki, buralara ait bir başkasının çektiği fotoğrafları görmüş olsaydın, merak etmez miydin, yani, içeride neler olabileceğini, ya da nasıl göründüğünü- - hayır, yani demek istediğim, bunların hepsi çok güzel yerler.
They were a beautiful couple.
Çok güzel bir çifttiler.
His children were beautiful but they made him feel old and seeing me reminded him of what it was like to be young and marriage was a tough trade-off.
Çok güzel çocukları varmış... ama ona kendini yaşlı hissettiriyorlarmış... beni görünce genç olmanın nasıl bir duygu olduğunu hatırlamış... evlilik, değiş tokuş tan başka bir şey değilmiş.
Because I couldn't get in, and they were auctioning off beautiful girls.
Çünkü ben giremedim. Zaten onlar da güzel kızları açık arttırmaya sunuyorlardı.
- Well, I don't know what came over me, but... they were so big and round and beautiful,
Ne oldu bilmiyorum ama. O kadar büyük, yuvarlak ve güzellerdi ki dokunmam gerekiyordu.
And thanks to Xena, the bacchae were turned into... -... the beautiful women they were...
Ve Zeyna sayesinde, Bacchaelar güzel kadınlara dönüştüler ön...
And why were they so beautiful? "
"Ve niye bu kadar güzeller?"
They didn't say you were beautiful.
Sizin güzel olduğunuzu söylemediler.
I thought they were more beautiful then but not now.
O zamanlar daha güzel olduklarını düşünmüştüm ama şu anda değil.
They were so ornate and beautiful.
Çok gösterişli ve güzellerdi ki.
- I thought they were very beautiful.
- Bence çok güzellerdi.
They were very beautiful.
çok güzellerdi.
they weren't there 24
they weren't 91
they were 560
they were together 21
they were good 30
they were best friends 18
they were right 58
they were not 22
they were lovers 19
they were gone 49
they weren't 91
they were 560
they were together 21
they were good 30
they were best friends 18
they were right 58
they were not 22
they were lovers 19
they were gone 49