They were not traducir turco
2,711 traducción paralela
If they were not serious, it would not be good practice for me.
Ciddi olmasalar yeterince iyi pratik yapmış olmam.
They were not given to me to sell.
Bana satmam için verilmedi onlar.
They were not eating them.
Onları yemiyorlardı.
In Cold Rock sometimes children were born when they were not wanted.
Cold Rock'da bazen istenmeyen cocuklar dogar.
To his dismay... he discovered they were not home.
dehşet... o fark etti evde olmadığını.
If particles are moving around this cylinder, and if it were small enough, they would look to us like they were not moving at all.
EĞer parçacıklar bu silindir etrafında dolanırsa, ve yeterince küçük olurlarsa, aslında bize, onlar hiç hareket etmiyormuş gibi gözükeceklerdir.
Just - - I promised Mr. Brooks that everyone would know that his boys were not Crips, that they were not gang, and that we would arrest the killer, but if Decker doesn't admit to it, then I don't - -
Ben bay Brooks'a, herkesin çocuklarının çete üyesi olmadıklarını öğreneceğine ve katili tutuklayacağımıza söz verdim.
From now on no-one was allowed to do any business with them, they were not allowed to intermarry, trade or even buy food.
Herkesin onlarla iş yapmasını, kız alıp-vermelerini, ticaret yapmalarını hatta yiyecek almalarını bile yasaklamışlardır.
He expected their support in his conflict with Mecca but they had lucrative commercial ties with the Quraysh in Mecca which they were not about to give up and so, according to Muslim tradition, the Jewish tribes began to have secret meetings
O, Mekke ile olan mücadelede desteklerin bekliyordu ; ama Mekke'deki Kureyş ile olan ticari ilişkilerinden vazgeçemiceklerinden, İslami geleneğe göre
They were not a fantasy of our ancestors'imagination.
Onlar bir fantezi değildi atalarımızın hayal.
They were not murderers, Mary, they were not rapists, any more than you were their judge, jury or executioner.
Onlar katil değildi Mary, tecavüzcü de değildi. Yargıçları, jürileri ve cellatları olmanı hak etmediler.
They were making out in the garage, not shooting amateur porn.
Garajda işi pişiriyorlardı, amatör porno çekmiyorlardı ki.
For the police if there's no money involved it's not important they come. Act as if they were working they write foolishness and when they leave. They just crush the papers and throw them out.
Para yoksa polis ilgilenmez... çalışıyormuş gibi gelirler... aptallar... giderken de sadece belgeleri alırlar
So, when we look at the distant galaxies and we see that they are flying away from us, that's not because they were flung out in some massive explosion at the beginning of time.
Bu yüzden, bizden uzaktaki galaksilere baktığımızda onların bizden uzaklaştığını görürüz. Bunun nedeni zamanın başlangıcında muazzam bir patlamayla etrafa saçılmaları değildir.
It's not like they were running into a burning building.
Yanan bir binayla karşılaştıkları zamanki gibi bir şey değil.
Though it's funny they were smart enough not to, uh, speak over the phone just in case we were tapped in.
Dinliyor olmamız ihtimaline karşılık telefonda... Çin yemeğimi ve Martini'leri kaçıyorum. İçki ve yağ.
Just because Hugo and Vanessa were an item back during the Civil War does not mean they're getting back together.
Hugo ve Vanessa iç savaş sırasında birlikte olmuşlarsa ne olmuş yeniden bir araya geldikleri anlamına gelmez ki.
I usually see malnutrition and vitamin deficiencies, but not here. They were taken care of.
Normalde gıda yetersizliği ve vitamin eksikliği görürüm, ama bunlarda yok.
Sümbül Agha is not around They were completely unchecked.
Sümbül Ağa da yok ortalıkta. Tamamen boşta kaldılar.
This is yet another run-in between police and this criminal group that started after they were identified as being responsible for leaving a vehicle in front of the embassy containing the bodies of an agent a federal police officer and a young woman, not yet identified.
Bu, polis ile elçiliğin önüne içinde bir ajan, bir federal polis ve kimliği henüz belirlenemeyen bir kadının cesetlerinin bulunduğu bir aracın bırakılmasından sorumlu olduğu belirlenen çete arasındaki bir diğer çatışma.
THI not worry. I think they were moved long families.
Merak etme, aile taşındı zaten
If I had been told clearly that they wanted to make films with big houses and take the opportunity I would not hurt so much famous actors were involved, but they took a chance and they are gone.
Eğer büyük firmalarla film yapmak istediklerini açıkça söyleselerdi ve fırsatım olsaydı bu kadar kırıImazdım. Ünlü aktörler istendi ama onlar kendilerini riske attılar ve gittiler.
'I was thinking, as the kids are not here,'they are not going to learn important lessons'we learned when we were young.'
Çocuklar burada yokken düşünüyordum da onlar, bizim gençliğimizde aldığımız önemli dersleri alamayacaklar.
Well, they were upset but not insanely so.
Üzgünlerdi ama o kadar da değil.
Why not? Because we can't disclose how they were killed.
- Çünkü ölüm nedenleri açık edilmemeli.
What do you do when you're in a relationship and, you know, like all relationships, it has its ups and downs but generally, things are going pretty good, until one day you discover that they are not at all who you thought they were and you don't know whether to confront them or pretend you don't know because the idea of being alone is worse than being with someone who's deceived you?
Tüm ilişkilerde olduğu gibi inişler ve çıkışların olduğu ama işlerin genelde iyi gittiği ta ki bir gün aslında hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığını anladığın bir durumun içindeysen ne yaparsın? Onlarla yüzleşme ya da bilmiyormuş gibi davranma konusunda kararsızsan çünkü yalnız olma fikri seni aldatan biriyle beraber olma fikrinden daha kötü geliyorsa ne yaparsın?
I didn't know customers were allowed back here. They're not the customers.
- Müşteri değil onlar.
They're not merely Koreans who wen! On a shooting spree when they were mocked.
Onlar sırf onunla alay edildiğinde ateş cümbüşü yapıp Korelileri vurmadı.
I'm not sure they've got a full case on... I knew they were having problems.
Ben onları tanıyorum, aralarında sorunlar vardı.
But they were not planned.
Hazırlıklı değillerdi. Stratejik kararlar alınmamıştı.
They were not prepared. There was no strategic decision.
Meydanda ne kadar kalınacağı ya da ne zaman ayrılacağı karara bağlanmamıştı.
But somebody knew what they were doing, and we don't need anyone claiming credit for us or me or anyone, if it's not deserved and if it's not documented.
Ne yaptıklarını bilen insanlar vardı. Eğer hak edilmediyse ve belgelenmediyse, bize itibar sağlayacaklarını iddia eden kimseye ihtiyacımız yok.
It was ten to two, and there was two votes that voted not to kill him, and I think those were the two ladies right there that - they're the ones that saved his life.
Onu öldürmek istemeyen 10'a karşı 2 oy vardı. Bu oyları o iki kadının verdiğini düşünüyorum. Hayatını kurtaranlar aslında onlardı.
But... I'm not sure things are ever going back to the way they were.
Ama her şeyin eskisi gibi olacağından çok şüpheliyim.
I went to those other people because they were better suited to get past the board, not better suited for the job.
Diğer adamlara gitmemin sebebi, kurul için daha iyi bir seçenek olduklarından, iş için daha iyi olduklarından değil.
That's not what they were doing.
Onların yapmaya çalıştığı bu değildi.
You may not think so, but yes, that's exactly what they were doing.
Sen öyle düşünmeyebilirsin ama yaptıkları tam olarak bu.
They were in the corner, talking, and Barcelli's not big on conversation.
Köşede durmuş konuşuyorlardı ki genelde Barcelli pek konuşmayı sevmez.
They realised what is going on in the West is not acceptable to them but they also realised at the same time that certain mechanisms in traditional Islam were also not acceptable to them.
Hem Batı'da yaşananların kendileri için kabul edilemez olduğunu, hem de geleneksel İslam'daki bazı mekanizmaların da kabul edilemez olduğunu anlıyorlardı.
If they were so afraid of the werewolves, why not leave?
Madem kurt adamlardan bu kadar korkuyordunuz neden ayrılmadınız?
And the interesting thing is that the auditory connection remains intact, so that if they were to hear a loved one speak and not see them, they'd think that they were real.
İşin ilginç yanı işitsel bağlantı sağlam kalır, o yüzden bir sevdiğini duyarsan ama görmezsen gerçek olduklarını sanırsın.
Not to real the matter of just mythology but to determine if the people reporting these things actually had real experiences, but they were just trying to incorporate into their...
Değil meselesi gerçek için sadece mitolojinin insanlar raporlama ama eğer belirlemek için Bu şeyler aslında gerçek deneyimleri vardı ama onlar sadece çalışıyordu kendi içine dahil...
Not only did I say yes, but when Don said that they were looking for a director for the special, I nominated you, Artie.
Sadece "evet" demekle kalmadım, Don özel yayını yönetecek birini aradıklarını söylediğinde seni önerdim, Artie.
By signing a truce with the Quraysh, he had not only gained access to the Kaaba, albeit at a later date, but also extracted from them the crucial acknowledgement that he and they were now equals.
Kureyşlilerle ateşkes imzalayarak, her ne kadar ileri bir tarih de olsa sadece Kâbe'ye giriş hakkı kazanmamış, aynı zamanda kendisinin ve Kureyşliler'in artık eşit olduğunu onların da anlamasını sağlamıştır.
Not just because Chelsea died, but because I knew that they were gonna cancel that ceremony.
Sadece Chelsea öldüğü için değil, ama bu gece seremoniyi iptal edeceklerini bildiğim için.
I know you're not cool with me kicking it with the chicklets, and normally I'm cool with that, too, but I thought they were about to be some chewed-up chicklets, so I did what I had to do.
Ufaklıklarla takılmamdan hoşlanmadığını biliyorum. Normalde buna uyuyorum da. Ama başlarına bir şey gelecek sanmıştım.
Were it not for you two, they would have lived their lives completely alone.
İkiniz olmasaydınız hayatlarını yapayalnız geçireceklerdi.
They were fighting, bashing each other with these swords. They wanted a tough sword, which means it was not always very sharp.
Bu kılıçlarla savaşıyorlardı oldukça dayanıklı kılıçlardı, ki bu herzaman keskin olmadıkları anlamına da geliyor, ve bu insanlar birbirlerinin kafasını, kollarını uçururken bu kılıçları kullanıyorlardı,
So they were experimenting for many centuries and mixed all kinds of things and it was not until around 850 Common Era, and we have records to show the disastrous impact of this mixing.
Yüzyıllarca deneyler yaptılar tüm maddeleri birbirine karıştırdılar ve 850 yıl geçtikten sonra, bu karışımın yıkım getiren etkilerini gösteren kayıtlarımız var.
Most people in America did not go further than 20 miles from their home from when they were born until they died.
Çoğu Amerikalı, ölene dek evlerinden, doğdukları yerden 50 kilometre uzaklaşmamıştır.
And let's not forget they were Axl's toenails mom ate.
Ve unutmayalım ki annemin yediği Axl'ın tırnağıydı.
they weren't there 24
they weren't 91
they were 560
they were together 21
they were good 30
they were best friends 18
they were right 58
they were beautiful 18
they were lovers 19
they were gone 49
they weren't 91
they were 560
they were together 21
they were good 30
they were best friends 18
they were right 58
they were beautiful 18
they were lovers 19
they were gone 49