Vie traducir turco
304 traducción paralela
They've got La Vie Rarisienne, old boy.
"Parizyen Yaşam" var ihtiyar.
La Vie Rarisienne? All right.
"Parizyen Yaşam" mı?
Well, c'est la vie.
Eh, c'est la vie.
It is late at night and someone across the way is playing "La Vie En Rose".
Saat çok geç ve..... karşıda biri La Vie En Rose şarkısını çalıyor.
For throwing open the windows and letting in... letting in la vie en rose.
Pencereleri açıp içeri..... içeri la vie en rose almak içindir.
When we meet again, I will be quite ready to vie with you.
Yine karşılaştığımızda, bir hayli hazır olacağım, sizinle çatışmaya sadık bendeniz.
C'est la vie.
Hayat böyle, ne yaparsın.
C'est la vie. Etcetera.
Ne yaparsın, hayat böyle!
La vie en rose.
La vie en rose.
C'est la vie.
Hayat bu.
I hate to see you go, but c'est la vie, old chap!
Gittiğini görmek istemezdim ama hayat bu işte. İhtiyar keçi!
Go out of the gate and then you'll see a cafe called'La Vie en Rose'.
Kapıdan çık, o zaman görürsün. 'La Vie en Rose'adında bir kafe.
I hate to do it myself but, c'est la vie!
Kendim yapmaktan nefret ediyorum ama hayat böyle!
Ah, la vie de Bohème!
Ah, Bohem hayat!
Where was the simple life Larry and I had had... that vie de Bohème?
Larry ile sahip olduğumuz o basit yaşama Bohem hayatına ne olmuştu?
dure toute la vie
Hayatımı sardı
C'est la vie.
Hayat işte.
C'est la vie.
Biliyordum.
"That's c'est la vie," as Frenchmen say.
Fransızların dediği gibi'c'est la vie'[hayat böyle].
- Have you some eau de vie?
- Hiç kanyak var mı?
- C'est la vie.
- Hayat bu.
I do my best to save vieþile Israelis, but my situation is very difficult.
İsraillilerin hayatlarını kurtarmak için elimden geleni yaparım, ama benim durumum son derece zor!
If you act in any way, vieþile ostaticilor are in danger.
Herhangi bir eyleme girişirseniz, rehinelerin hayatları tehlikeye girer.
If you act in any way, vieþile I want peace for Palestinians.
Ben Filistinlilerle barış istiyorum.
Do not go to Entebbe to fight with Uganda, but to save vieþi the Israelis.
Biz Entebbe'ye Uganda ile savaşmaya değil, İsraillilerin hayatlarını kurtarmaya gidiyoruz.
C'est la vie.
Tatlı hayat!
You know, it's not so much an afterlife, more sort of aprés vie.
Pek ahiret gibi değil, daha çok aprés vie gibi.
Yeah, well, uh, c'est la vie.
Tabi, şey... İşte hayat böyle.
You missed a great mo vie.
Harika bir film kaçırdın.
Young chief, but Jin Sek and Yu Sek will vie with you for succession to be chief.
Ama efendim diğer öğrenciler... Lider olmak için sizinle yarışacaktır!
"C'est le sens de la vie This is the meaning of life"
"İşte hayatın anlamı"
C'est la vie.
C'est la vie.
C'est la vie?
C'est la vie?
- C'est la vie, Tuck.
- İşte hayat bu, Tuck.
Sorry about your crew, but as we say on Earth, c'est la vie.
Mürettebatın için başın sağ olsun ama Dünya'da da dediğimiz gibi, "kalan sağlar bizimdir."
It says : Anti... vie dodo li.
"Ani l'dodi, ve dodi li" yazıyor.
" Vie... ux... marc...
Vie... ux... marc...
Look, I was hanging with you fungi in a vain effort to cool you out, but all I am getting is breeze, so c'eSt la vie.
Sizin gibi mantarlara biraz hava katmak için burada takılıyordum ama tek bulduğum boş hava bu yüzden c'est la vie.
You can't vie with your father.
Babanla boy ölçüşemezsin.
Chagrin d'amour dure tout la vie.
Chagrin d'amour dure tout la vie.
Ah, c'est la vie.
Ah, ama hayat işte.
- C'est la vie - Say what?
C'est la vie C'est ne?
C'est la vie
C'est la vie
Across the street someone is playing La Vie En Rose.
Sokağın karşısında biri "La Vie En Rose" u çalıyor.
"C'est la vie" said the old folks
# "C'est la vie" said the old folks
C'est la vie.
Görüşmemek üzere.
- I said it was more aprés vie.
birisinin söylediği bir şey ve biz kaçırdık! Ben daha çok aprés vieye benziyor dedim.
He said, "C'est la vie."
İşte hayat dedi.
Skraper vie don cranen boochers. Shredded wheat and cranberry sauce?
İnce doğranmış buğday ve kızılcık sosu mu?
So, so, so. C'est la vie.
Şanssızlık!
But, "la vie continue"...
Ama, "rekabet devam ediyor"...