You are wrong traducir turco
2,204 traducción paralela
Mr. Donaghy, I am sorry, but you are wrong, sir.
Bay Donaghy, üzgünüm ama yanılmışsınız, efendim.
But you have innocent bloo on your hands because you are wrong.
Ama ellerine masum insanların kanı bulaştı. Çünkü yanılıyorsun.
You are wrong, Vitali.
Yanılıyorsun Vitali.
Ha! That is where you are wrong, sir.
Burada yanıldın işte, bayım.
Mort, why are you'yay'? You are wrong.
Mort neden yanlış yerde hey diyorsun?
You are wrong!
Sen yanlışsın!
Finn, you are wrong.
Finn, yanılıyorsun.
You are wrong.
Yanılıyorsun.
If that means... having to put up with your twisted belief that you are never wrong, so be it.
Bu senin o hiçbir zaman haksız olmadığına dair sapkın düşüncene katlanmak anlamına geliyorsa, öyle olsun bakalım.
What are you doing, what's wrong?
Ne yapıyorsun, ne oldu?
And yet, here you are, smiling like nothing's wrong - completely phony.
Ve buraya bakıyoruz... Sanki hiçbir şey olmamış gibi gülüyorsunuz. Her şey sahte.
- You are too – You're wrong
- Güzelsin. - Hayır be...
At the risk of having our first argument, you are completely wrong, okay?
Tartıştığımız ilk riskli şeeyde tamamen yanlıştın.tamam mı?
How can you show that centuries of philosophical tradition are wrong just by doing a trick?
Nasıl olur da asırların felsefesinin yanlışlığını küçük bir numarayla gösterebilirsiniz?
What's wrong, are you in...?
Sterling? Sorun ne, başın mı dertte...
{ Little boy, } Are you ever worried somebody might take your book wrong and try to kill someone like when that guy tried to shoot R. Reagan after reading Catcher in the Rye?
Evlat, hiçbirilerinin kitabını yanlış anlayıp tıpkı Gönülçelen'i okuduktan sonra Ronald Reagan'ı vuran adam gibi birilerini öldürmesinden korktun mu?
Well, you are asking for the wrong lists.
Bu genç adamın, arkasında bıraktığı
You don't know how wrong you are.
- Ne kadar yanıldığının farkında değilsin.
Okay, Sheldon, you are so wrong.
Bak Sheldon, feci yanılıyorsun.
In meetings, it's generally the pushy ones who speak, but I understand that you haven't been home much and I want to you know that we are your family and that you can talk to us if something's wrong.
Toplantılarda genellikle baskıcı olan konuşur ama son zamanlarda eve pek uğramadığını öğrendim ve eğer yolunda gitmeyen bir şeyler varsa bir aile olduğumuzu ve bizimle konuşabileceğini bilmeni isterim.
What are you talking about is called breaking, you know, sure, audiences love it when something goes wrong.
Tracy, bahsettiğin şeye kopmak denir ve elbette, izleyiciler bir şeylerin yanlış gitmesine bayılır.
You know, not that things are going to go wrong for her, but she's thinking that they will.
İşler kötüye gidecek değil elbette ama kız öyle düşünecek.
So you, my friend, are barking up the wrong tree. Ok, enough with the innuendos.
Yani dostum yanlış ağaca havlıyorsun.
You have no idea how wrong you are about that.
Bu konuda ne kadar yanılıyorsun hiç bir fikrin yok.
And another and another and another- - however many it takes to get you to understand that even though you are absolutely wrong for me,
Bir tane daha ve bir tane daha- - Senin benim için tamamen yanlış biri olmana rağmen seni düşünmekten vazgeçemediğimi anlayana kadar bira alayım.
A-are you really, really gonna tell me... That nothing's wrong right now?
Ciddi ciddi bana şu an bir sorun olmadığını mı söylüyorsun?
Okay, don't take this the wrong way, but you seem a little more stressed than usual, and we are just talking about tomatoes, right?
Bunu bu yolla yapamazsın ama her zamankinden daha fazla stres altındasın ve domates hakkında konuşuyoruz, değil mi?
What are you doing wrong, girl?
Neyi yanlış yapıyorsun kızım?
- Don't take this the wrong way, { \ pos ( 192,230 ) } - who are you to make that decision?
Söylediğimi yanlış anlama, ama sen kimsin ki böyle bir kararı alıyorsun?
How does it feel to be so wrong that you are now... A walking joke?
Hatalı davranarak kendinizi'yürüyen şaka konusu'na çevirmek nasıl bir duygu?
- Dude, you guy- - you guys are wrong.
Ahbap, millet--millet yanlışınız var.
- You are so wrong.
- Yanılıyorsun.
You are so wrong.
Yanılıyorsun.
Are you gonna tell me what's wrong?
bana neler olduğunu anlatacakmısın?
No, you guys are both wrong. It had like a sucking in the back of the throat, like a...
Hayır lan ikiniz de yanılıyorsunuz, genzinin derinliklerinden bir şey çekiyormuş gibiydi, şöyle bak...
If you are in the wrong, I'll follow you wherever you go and stop you.
Hatalı olduğun müddetçe, nereye gidersen git peşinden gelip seni durduracağım!
I don't know who you think you are, old man, I don't know what Maggie may have told you, but you are messing with the wrong guy.
Kim olduğunu sanıyorsun bilmiyorum ihtiyar Maggie sana ne dedi onu da bilmiyorum ama yanlış adama bulaştın.
I, uh... you know, reasoning, problem-solving... these are tactics that are inexplicably wrong.
Bilirsin, mantıklı düşünme problem çözme bunlar anlaşılamayan bir şekilde yanlış taktikler.
Don't take this the wrong way, Mueller, but you are boring me.
Yanlış anlama Mueller ama canımı sıkmaya başladın.
Why are you acting like you did something wrong?
Niye davranıyorsun Eğer yanlış bir şey mi gibi?
Because my point is that everyone thought they were losers until they proved people wrong, and that is exactly what you are gonna do.
Can alıcısı nokta şu ki herkes onların ahmak olduğunu düşüyordu ta ki insanları yanıltana kadar. İşte yapacağınız şey de tam olarak bu.
You are taking the wrong man to Turkey.
Türkiye'ye yanlış adamı götürüyorsunuz.
My dearest Henry : If you are reading this it means I am no longer with you and that you are now the keeper of my most important secret, something dangerous that must never fall into the wrong hands and there are those who will want to
Sevgili Henry : eğer bunu okuyorsan artık seninle birlikte değilim... ve sen benim en önemli sırrımın koruyucusu oldun demektir.
No Potnam, You are you wrong!
Hayır, Putnam, sen mahvediyorsun.
She is working for a higher purpose, and if you think for one minute that I'm going to let you walk out of my office, let alone this school, then you are very wrong.
O yüksek bir gâye uğruna çalışıyordu. Eğer bir dakikalığına bile odamdan öylece yürüyüp gitmene izin vereceğimi ve okulda elimi ensenden çekeceğimi düşündüysen çok yanılmışsın demektir.
You are so filled with grief and anger, but there is a part of you, I know it, there is some small part of your soul that knows that this is wrong, and--and that part is still alive,
Keder ve öfkeyle dolmuşsun ama içinde bir yerde, inanıyorum ki gerçek sana ait olan bir parça var. O da bunun yanlış bir şey olduğunu biliyor.
You are so wrong. And besides, Cooper wears briefs.
yanlış düşünüyorsun bu arada, cooper külot giyer.
You are 100 % wrong.
Tamamen yanılıyorsun.
They're wrong about him, and so are you.
Hakkında yanılıyorlar.
That is where you are so wrong, and you can look at my live video to prove... because that's the very thing I don't do.
Yanlış olduğun nokta burası. Ve kanıt için videoma bakabilirsin. Çünkü o çok şey.
I may be wrong, but you know how things are.
Yanılıyor olabilirim tabii ama siz işlerin nasıl yürüdüğünü bilirsiniz.
you are 6060
you are so sweet 63
you are amazing 104
you are my friend 67
you are beautiful 191
you are an angel 28
you are mine 68
you are so beautiful 123
you are welcome 177
you are the best 102
you are so sweet 63
you are amazing 104
you are my friend 67
you are beautiful 191
you are an angel 28
you are mine 68
you are so beautiful 123
you are welcome 177
you are the best 102