You invited him traducir turco
249 traducción paralela
You invited him to your home again and again.
Onu tekrar ve tekrar evinize davet ettiniz.
You invited him for me?
- Benim için mi geldi?
You invited him, didn't you?
- Davet ettin değil mi?
You invited him.
Onu davet ettiniz.
You invited him?
Davet mi ettin?
So you invited him over?
Yani onu davet ettin?
- You invited him?
- Siz mi davet ettiniz?
You invited him.
Çağırdın.
You knew you were taking a chance when you invited him.
Onu çağırırken şansını denediğini biliyordun.
You invited him? You fool.
Onu davet mi ettin?
- You invited him.
- Onu sen davet ettin..
You invited him here.
Sen davet ettin.
You invited him.
- Lois, evet.
And that you invited him to strike you, to fight it out... on the deck of the ship?
Ondan size vurmasını, sizinle kavga etmesini istediğiniz doğru mu? - Evet, doğru.
And when you invited him to your apartment, it was because...
Ve onu evinize davet ettiğinizde, bunun nedeni...
- You invited him!
Onu sen davet ettin. - Evet yemek için.
You invited him here?
- Onu buraya mı davet ettin? - Evet.
- You invited him to the wedding?
Onu düğüne mi davet ettin?
Can you tell me what the hell you were thinking when you invited him?
Şimi bana onu neden davet ettiğini söyleyecek misin?
You invited him over here to spend the day with you.
Günü seninle geçirmesi için onu buraya davet ettin.
But you invited him in, fixing him meals...
Ama onu ağırlıyorsunuz, yemek veriyorsunuz...
You invited him over here for Roz. She's in no mood to be trifled with.
Onu bu şekilde kandıramazsın.
- You invited him to the Alps.
- Onu Alplere davet ettin.
It's not like I don't understand why you invited him.
Onu neden çağırdığınızı anlamadım sanmayın.
Miss vane, has sir tristan - as you've charmingly called him - ever invited you to see the portrait basil hallward has made of him?
Bayan Vane, Sir Tristan - sizin bu şekilde hitap ettiğiniz - hiç Basil Hallward tarafından yapılan portresini gösterdi mi?
tell him if you invited me to the house and saw how happily married you were... the horrid passion I have for you might be torn out of me.
Ona deki beni eve davet edip ne kadar mutlu olduğunuzu gösterirsen sana olan deli tutkumdan belki kurtulabilirim.
Well, George, if this young man is invited by Mr. Lermontov, you can pass him, yes?
George, eğer bu delikanlı Bay Lermontov tarafından davet edilmişse onu içeri geçirebilirsin, değil mi?
He wants to write about you if your paintings justify my words. I invited him to the gallery.
Çok naziktim, sözlerime dayanarak resimlerini yazacağına söz verdi, galeriye davet ettim.
But, Ruth, I invited him for you.
Ruth, onu senin için davet ettim.
He invited you to go with him, didn't he?
O seni davet etti, değil mi?
You also invited me for a dance, only to provoke him.
Sırf şuan da değil. Onu kışkırtmak için beni dansa kaldırırken de.
You shouldn't have invited him.
Onu davet etmemeliydin.
But you shouldn't have invited him.
Ama onu davet etmemeliydin.
And when Shahbandar learns about you we will be invited to meet him.
Shahbandar öğrendiğinde, bizi görüşmeye davet edecek.
Gentlemen. As you know, Mr. Spock and I have been invited to beam down to the planet's surface with him.
Beyler, bildiğiniz gibi Mr. Spock ve ben onunla birlikte gezegenin yüzeyine ışınlanmaya davet edildik.
He asked about you and the children, invited us to visit him.
Çocukları ve sizi sordu, onu ziyaret etmemiz için bizi davet etti.
It's klaus. I invited him, so we're not so alone. Do you mind?
Klaus olmalı.Onu da davet etmiştim sanırım yalnız olmayacağız.Fark eder mi?
I invited him over to meet you.
Seninle tanıştırmak için buraya davet ettim.
His Grace is surprised, Doctor Huxtable, that you should of invited Mr. Holmes to undertake an investigation without consulting him first.
Efendimiz şaşırdı, Doktor Huxtable, bu işe girişmek için kendisine sormadan önce Bay Holmes'u çağırmanıza.
You've invited him 50 times, and he's never come.
Çünkü onu 50 defa çağırdın ve hiçbir zaman gelmedi.
You're officially invited to Prague with him... you don't go!
Rodin'le birlikte Prag'a resmi davet aldin... gitmiyorsun!
Didn't you hear him say I was invited?
Benim de davetli olduğumu söylemedi mi?
He said you'd invited him.
— Sen davet etmişsin.
You have no idea how much it meant for him to be invited on this journey.
Onu bu yolculuğa davet etmenin, onun için ne kadar önemli olduğundan haberin bile yok.
Up until you reminded him of the Geneva convention, I thought we were going to be invited to dine.
Ona Cenevre anlaşmasını hatırlatana kadar akşam yemeğine davet edileceğimizi sanıyordum.
What will Marcello say when you tell him you invited a Capestro to dinner?
Bir Capestro'yu yemeğe çağırdığını söyleyince.. Marcello ne dedi?
- He invited me to a lecture in New York. - You didn't say you'd go with him, did you?
Gözetmen öğrenciler, ceketinde böyle tiftikler görmesin.
I invited Ben to the party. I invited Ben to the party. He said you had already asked him.
Ben'i Cuma günkü partiye davet ettim ama senin çoktan davet ettiğini söyledi.
You were afraid that I invited him?
Onu davet etmiş olabileceğimden mi korktun?
I can't believe you told him we invited Rusty Nail back.
Paslı Çiviyi buraya davet ettiğimizi onlara nasıl söylersin?
I invited him to come for a while and to introduce you and for you to know, well, that I work with him...
İş yerinden bir arkadaşım, Armando. Onu seninle tanıştırmak istiyordum. Yiyecek bir şeyler hazırladın mı?
you invited me 32
himself 154
himura 39
him again 23
him too 56
him and me 36
him or me 60
him who 26
you inspire me 23
you idiot 1870
himself 154
himura 39
him again 23
him too 56
him and me 36
him or me 60
him who 26
you inspire me 23
you idiot 1870