English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ Y ] / You left

You left traducir turco

36,797 traducción paralela
When you left, they went, " Yes!
Gittiğin zaman, " Evet!
Well, you left a trail.
Bir iz bıraktın neticede.
Uh, you, um... you left some of your stuff at my house.
Evimde bazı eşyalarını bırakmışsın.
I think you left'em in the plan you never made.
Sanırım onları hiç yapmadığın planının içinde bıraktın.
Wait, you... you left this for me?
Bekle... bunu benim için mi bıraktın?
Yeah. Yeah, you left trivia last night before the final question.
Evet bilgi yarışması gecesini son soruya gelmeden bıraktın.
Excuse me, you left your license.
Kusura bakmayın, ehliyetinizi unutmuşsunuz.
I loved you and you left.
Seni sevdim ve sen gittin.
You left me in the middle of Orson!
Beni Orson'ın ortasında bıraktın.
Your friend, you said she was conscious when you left her?
Yanından ayrıldığında arkadaşının bilinci yerinde miydi?
And you left me.
Sen de çekip gittin.
And when you left, Shepherd finished the job.
Sen ayrılınca Shepherd gerisini halletti.
You left without taking this again.
Yine bunu almadan gidiyorsun.
You need to go left a bit.
Biraz sola ihtiyacınız var.
- You can't close your left eye?
- Soldaki gözünü kapatamazsın
You have an hour left.
Bir saatin kaldı.
But sometimes we wish that she'd left you to the wolves.
Ama bazen hepimiz keşke seni kurtlara bırakmış olsaydı diyoruz.
Your obsession with revenge against one man has left you short-sighted.
Bir kişiye karşı duyduğun intikam duygusu seni kıt görüşlü yapmış.
What they didn't tell you, what they couldn't have told you is that when I left here, things really sucked.
Size söylemedikleri, söyleyemedikleri şey buradan ayrıldıktan sonra işlerin benim için bir süre berbat gittiği.
- You sure she left it here?
- Burada bıraktığına emin misin?
How much power do you have left?
Ne kadar gücü kaldı?
How much food do you have left?
Ne kadar yiyeceğiniz kaldl?
You really think I left the tower door open by accident?
Kale kapısını gerçekten yanlışlıkla mı açık bıraktığımı düşündün?
There's nothing left for you to say.
Söyleyeceğin hiçbir şey kalmadı.
Like, if you knew you only had a year left to live, how would you spend your time?
Diyelim ki yaşayacak bir yılın kaldığını ögrensen zamanını nasıl harcardın?
I'm glad I caught you before I left.
Gitmeden seni yakaladığıma sevindim.
You really think nobody else is left?
Hakikaten kimsenin sağ kalmadığını mı düşünüyorsun?
Yeah, I mean, if you hadn't been here trying to meet your crazy crush, then you probably still would have been at home asleep, and I'd be the only one left alive from our family... with no one to laugh at my sick jokes.
Demek istediğim, çılgın sevgilinle buluşmaya çalışmasaydın, muhtemelen hala evde uyuyor olacaktın ben de ailemizden sağ kalan tek kişi olacaktım. İğrenç esprilerime gülecek kimse kalmayacaktı.
They haven't left since I called you.
- Sizi aradığımdan beri buradalar.
Morgan left, and now Hotch, but if you stay, it'll be ok.
Morgan gitti, Hotch gitti, ama sen kalırsan iyi olacak.
- You left it in the copier, for all to see. - W... where... where did...
- Onu nereden- -
If you're unclear, presumption will be that you didn't... 20 miles per hour last time I looked at the speedometer, crossing Larabee in the left-most lane.
Tam olarak hatırlamıyorsan, varsayımım- - Son baktığımda 30 km / s idi, Larabee'yi en sol şeritte geçerken.
Father, when the same thing happened to me, you'd have thought there was none of me left. But I was still in there.
Peder, aynı şey başıma geldiğinde benden bir şeyler kaldığına ihtimal vermezdiniz ama yine de oradaydım.
You picked this case because you wanted to start a conversation so nothing's left unsaid.
Bu davayı aldın, çünkü bir sohbet başlatmak söylenmemiş bir şey bırakmamak istedin.
Hey, there you guys are, right where I left you...
Selam dostlar tam da bıraktığım yerde duruyorsunuz.
He left an hour ago, said you guys were tailgating, but, um... you're not there.
Bir saat önce çıktı, konvoy yapacağınızı söyledi ama sen orada değilsin.
The two years that I left you alone.
Seni yalnız bıraktığım iki yıl.
And you... you are all left alone.
Ve sen... yapayalnız kaldın.
You still have 19 hours left.
Sakin ol, daha 19 saatin var.
When your parents left me to take care of you, they gave me this letter.
Ailen seni bakmam için bana bıraktıklarında bu mektubu vermişlerdi.
[Marco] Just like my parents left me a letter, and my grandparents left them one, too, I leave you this letter... my son.
Ailemin bana, büyükannem ve büyükbabamın da onlara bıraktığı gibi ben de bu mektubu sana bırakıyorum çocuğum.
That being said, I would understand if you... left your post.
Bununla beraber, görevini bırakırsan anlarım.
There isn't an ounce of humanity left in you.
Senin içinde zerre kadar insanlık kalmamış.
You could've left me in the woods.
- Beni ormanda bırakabilirdin.
When you do, turn four degrees to your left, and the car will be 15 paces from you.
Bastığında dört derece soluna doğru dönersen araç 10 metre ötende olacak.
You got to rotate the apple in your right hand while pushing just under the skin with your left thumb.
Sol başparmağınla kabuğun hemen altına baskı uygularken sağ elinle de elmayı çevirmelisin.
I'll go left, you go right.
Ben soldan gideceğim, sen de sağdan.
You're left on the outside and you have to listen to all those sounds.
Dışarıda içeriden gelen sesleri dinlemek zorunda kalıyorsun.
Left you to die?
Seni ölüme mi terk ettim?
You might want to start worrying,'cause I think Nikki's guy is loaded for bear, and I got less than half a mag left here.
Endişelenmeye başla istersen, çünkü Nikki'nin adamı küplere binmeye başladı benim de mermim bitmek üzere.
So, uh, you know how, uh, some people are born with two left feet?
Çoğu insanın iki ayakla doğduğunu biliyorsun.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]