You only live once traducir turco
138 traducción paralela
Life is great lt could be great, instead you only live once and life is short and not always good
Güzel olabilirdi ama onun yerine bir kere yaşıyorsun ve hayat çok kısa, her zaman da güzel değil.
War is war, but you only live once.
Savaş saşaştır, ama sadece bir kere yaşanır.
You only live once.
Hayatı bir kere yaşayacaksın.
- What the hell, you only live once.
- Adam sen de, insan bir kez yaşar.
And I figured, what the hell? You only live once, you know? I'm just kidding.
Tamam, Seidman, bastırsınlar, ya da o harekete ne deniyorsa.
Go on. You only live once.
Hayata sadece bir kere geliyorsun.
You only live once, in life.
Sadece bir kez yaşıyorsun.
You only live once.'
Şu dünyaya bir kez geliyorsunuz.
Well, you know what I say. You only live once, but once is enough if you play it right.
Söylediğim gibi, bir kere yaşıyorsun ama bu doğru oynamak için yeterli.
You only live once.
İnsan bir kez yaşar.
- You only live once, Andrew, remember that.
- Dünyaya bir kere geliyorsun.
You only live once.
- Dünyaya bir defa geliyoruz.
You only live once.
Hayata bir kez geldik.
You only live once.
İnsan dünyaya bir kere gelir.
- Come on, you only live once.
- Hadi, dünyaya bir kere geliyoruz.
You only live once, right?
İnsan bir kez dünyaya gelir, değil mi ya?
You only live once.
Hayata bir kez geliyorsun.
You only live once, man.
Dünyaya bir kere geliyoruz oğlum.
- You only live once.
- İnsan bir kere yaşar!
- You only live once, right?
- Hayat kısa, değil mi?
- Good God, you only live once.
- Yalnızca bir kez yaşayacaksın.
You only live once.
Hayata bir kere geldik.
You only live once.
Sadece bir kez yaşıyoruz.
You only live once.
Bir defa dünyaya geliyoruz.
- You only live once.
- Sadece bir kere yaşarsınız.
You only live once, right?
Dünyaya bir kez geliyoruz değil mi?
- You only live once.
- Sadece bir kez yaşarsın.
Mm-hm. You only live once!
Yalnızca bir kere yaşıyoruz.
You gotta do it all, uncle, you only live once.
Alışsan iyi olur. Sadece bir kere geldin dünyaya!
- It's kind of flashy. - You only live once.
Gösterişli
- You only live once.
Bir kez yaşarsın.
" You only live once, buddy.
" Sadece bir kez yaşarsın dostum.
You gotta do it all, uncle, you only live once.
Alışsan iyi olur, sadece bir kere Geldin dünyaya!
You only live once.
Sadece bir kere yaşadın.
You only live once.
- Bir tek hayatım var.
I mean, you only live once, right?
Yani, dünyaya sadece bir kere geliyorsun, değil mi?
My sister's offered me part-time in the tanning salon and I'm thinking, "Well, you only live once."
Kardeşim solaryum merkezinde part-time bir iş önermişti ama,... ben "Hayata bir kere gelirsin." diye düşündüm.
You only live once.
İçinden geleni yap.
- Huh? I mean, you only live once, right?
Demek istediğim insan bir defa yaşar değil mi?
You only live once!
Yalnız bir kere yaşayacaksın!
You only live once. Come on.
Bir kereliğine, lütfen.
- You only live once.
- Bu fırsatı bir kez yakalarsın.
It will be a shame to let you live in a place like this? Once you understand that gold is only lead. He will not be pleased.
Böyle bir rüyanın sona ermesi çok kötü Sandıkların içinde kurşun olduğunu anlarsa yüzünün ne hal alacağını merak ediyorum.
We all live... only once, you know, sir?
Hepimiz sadece... bir kez yaşarız, biliyorsunuz ya, efendim?
So, once more I have been forced to kill for you, Victoria, only that you may live again.
Bir kere daha, senin için öldürmek zorunda kaldım Victoria.
I liked a piece of meat so I said, " You only live once!
İyi bir et parçası gördüm ve "Hayata bir defa gelirsin!" "Erkek gibi davran" dedim.
You live only because I was once like you.
Yaşamanın tek nedeni benim de bir zamanlar senin gibi olmam.
everybody let's have some fun you only live but once and when you're dead, you're done so let the good times roll let the good times roll
Hey, Millet Biraz eğlence hakkımız Yalnız bir kez geliyoruz hayata
Do you think that this is all there is? That we only live once?
Sence bir kez yaşayanlar sadece bizler miyiz?
You only get to live once.
İnsan bir kere yaşar.
Okay, Marshall, you might not want to hear this, but... is it at all possible this is the same burger you had eight years ago, only it could never live up to your ridiculously high expectations?
Pekâlâ, Marshall, bunu duymak istemeyebilirsin, ama bunun, anlamsız şekilde yüksek beklentilerinin düzeyine asla erişemeyecek olan,... sekiz sene önce yediğin hamburgerin aynısı olma ihtimali var mı?
you only have 30
you only think about yourself 18
you okay 9168
you out 38
you owe me one 58
you out of your mind 33
you owe me money 49
you ok 1800
you owe 33
you own it 36
you only think about yourself 18
you okay 9168
you out 38
you owe me one 58
you out of your mind 33
you owe me money 49
you ok 1800
you owe 33
you own it 36
you owe me 668
you old bastard 42
you old bitch 17
you owe me this 28
you out there 29
you or me 106
you over there 30
you out here 20
you over 20
you owe me nothing 25
you old bastard 42
you old bitch 17
you owe me this 28
you out there 29
you or me 106
you over there 30
you out here 20
you over 20
you owe me nothing 25