English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ Y ] / You were right there

You were right there traducir turco

488 traducción paralela
But you were right there waiting to take over.
Fakat sen onun yerini almak için orada bekliyordun.
And wham, when we needed you, you were right there.
İhtiyacın olduğu zaman yanında olurlar.
You were right there.
Evdeydiniz.
Uh, you know, since you were right there. Right on the spot, so to speak.
Ah, biliyor musun, sen tam orada, deyim yerindeyse, tam o noktada iken.
No you weren't right there because if you were right there,
Hayır, sen yoktun, eğer burada olsaydın.
You let me go and be crazy and you were right there.
Kendimi kaybedip aptalca davranmama izin verip bana katlandınız.
I thought you were right there with us.
Seninde yanımızda olduğunu zannetdim.
You were right there in the dust bowl with them.
Hadi ama! ... Kendini kaptırmıştın!
And you were right there!
Hem de sen oradayken!
You were right there.
Burnunun dibindeydi.
You were there from the beginning, right?
Onları başından beri izledin değil mi?
You know, I think we were sitting right at that table over there when you said something like that for the first time.
- Bütün hafta çok neşeliydin, çiçek de almışsın - Evet. Ölmek üzere misin?
If I were you, lover, I'd scram right out there.
Senin yerinde olsaydım, gider kapısına dayanırdım.
You were right that you don't get there on your face.
Yüzle bir yerlere gelinmez dediğinde haklıydın.
You got no right, Mr. Barker, to be carrying tales about my sister as though there were something wrong.
Yanlış bir şey varmış gibi, ablam hakkında hikayeler anlatmaya hakkınız yok Bay Barker.
You just said right there that we were distant relations.
Ama onu bize vermelisin. Biz onun akrabalarıyız.
You were right, Kate, there is someone bigger than all of us.
Haklıydın Kate,... hepimizden daha güçlü biri varmış. - Peki cevabını buldun mu?
Maybe you're right when there were two of you, a man and his wife.
Sadece iki kişiden, bir adam ve karısından bahsediyorken belki haklısın.
Are you there? The girls said not to go with you and they were right.
Jack, Yunan mitolojisi hakkında birşey duydun mu?
Miss Sarah, you were standing right there when they ran out.
Bayan Sarah, dışarı çıkarlarken buradaydınız.
You were right when you said there were many reasons.
Pek çok neden olduğunu söylediğinizde haklıymışsınız.
You may think you were in Philadelphia... but, actually, you were right out there on the corner.
Philadelphia'da olduğunu düşünebilirsin ama tam orada, karşımdaydın.
And those people at the airfield, why do you think they were so anxious about getting up there right away?
Şu havaalanındakileri, o zaman niye oraya çıkılamaması onları bu kadar huzursuz ediyor?
If you were smart, you'd go right to work for the carabinieri, without wasting time, while there's still something to bargain for.
Kafan bassaydı, hâlâ pazarlık konusu olabilecek bir şey varken, vakit kaybetmeden gidip jandarmayla anlaşırdın.
It was the right thing to do. Things would be much better, if there were a thousand men like you in Italy.
Eğer İtalya'da senin gibi 1000 adam olsaydı, her şey çok daha güzel olurdu!
You were making love right there in the middle of the whole damn crowd.
- Belli.. .. onca insanın önünde.
And you were sitting right there.
Gelmiş tam ortasına oturmuşsun!
If you were scared out of your mind... begging for mercy could you make love right then and there?
Merhamet için yalvarırken korkudan aklın yerinden oynasa hemencecik orada benimle sevişmez misin?
You were right, there was someone.
Haklıydınız, burada birisi vardı.
Wlodek, you were there yesterday, right?
Wlodek, dün oradaydın değil mi?
Uh, there was no balloting this year, as many of you know, right, And some of you have supported some of the words that were in line to be on the list that haven't made it,
Çoğunuzun bildiği gibi bu sene oylama yapılmadı. Kimileriniz bazı kelimelerin listeye girmesini destekledi.
You were right. There's a motive.
Bir hareket var.
Look, I know this doesn't seem to be the right time to ask questions, but, Julie, you were there.
Bakın, bunun soru sormak için doğru bir zaman olmadığını biliyorum, ama Julie, sen oradaydın.
You were there, right?
Sen satıcısın...
You and Jane were down in Texas, right there on the coast.
Hani sen ve Jane Texas'da sahildeydiniz.
They looked at me and said right there in the gas chamber... - You were inside the gas chamber? - [Repeats Phrase, Agrees]
Gaz odasında bana baktılar ve...
You had a right to be there, especially if you and Jimmy Chin were friends.
Orada bulunmak senin hakkın, özellikle Jimmy Chin'in arkadaşıysan.
He stood right out there on those stairs, exactly where you were.
Evet. Merdivenlerde, tam şu anda durduğunuz yerde durmuştu.
Well, you were right, there's the major.
Doğru, haklısın, bu hala çok önemli bir konu.
Jack, you were there when Mrs. House died, right?
Jack, Bn. House öldüğünde oradaydın.
You did everything right. It's good you were there.
Yanında olman çok iyi bir davranıştı.
Were it possible, and you had the right to make this decision, wouldn't there be a terrible price to pay?
Mümkün olsaydı ve bu kararı verme hakkın olsaydı, ödenecek korkunç bir fiyatı olmaz mıydı?
I couldn't believe you were just right there.
Hemen burada olduğuna inanamadım.
When I got the right one, there was no answer. So I thought I'd come down here and make sure you were okay.
Ben de aşağı inip iyi olup olmadığından emin olmak istedim.
I can't remember anything, but you were there, right?
Bir şey hatırlamıyorum. Sen oradaydın değil mi?
Lucky you were at the right place at the right time, or it would have taken days to track down the problem and there would have been no concert.
Şanslı bir şekilde, doğru zamanda doğru yerdeydin, ya da birileri, o sorunu çözebilmen için sana yardımcı oldu.
You were right, there was one of them.
Haklıydın, sadece bir kişi vardı.
They told you there was no cure, and they were right. There is no psychoanalytic cure.
Zihin zihni değiştiremez.
You were sitting right there!
Sen de tam burada oturuyordun!
I know that there was this Sarah Easton supermodel who you were never gonna see again and who you were friends with anyway, but this can't be the same girl, right?
Benim bildiğim kadarıyla bir sara Easton var, süpermodel. Ve sen onu bir daha görmeyecektin. Ve sadece arkadaş kalacaktınız.
And being a veteran, I knew there were... a lot of ways to pull off a lie... and one of them is to exaggerate a situation... to such an extent that no one in their right mind... could possibly suspect you.
Ben bu konuda usta olduğumda, yalan çevirmenin bir sürü yolu olduğunu anlamaya başladım. Ve bunlardan birisi de bir olayı çok fazla abartarak kimsenini sizin şüpheli olabileceğinizi düşünemeyeceği noktaya getirmek.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]