Your turn traducir turco
11,270 traducción paralela
Your turn to fly, I buy.
Senin sıran. Ben alacağım.
Your turn.
Senin sıran.
Forgot to hit your turn signal for that segueway.
O yöne sinyal verdiğini unutmuşum.
Okay, your turn Prospect.
Tamamdır sıra sende çaylak.
Your turn to share.
Paylaşma sırası sende.
Your turn. In or out?
Bizimlemisin değil misin?
"Your turn." How do I read it?
Sizin sıranız yazıyor. Nasıl okuyacağım?
Your turn.
Sıra sende.
Now it's your turn to be.
Artık mutlu olma sırası sende.
Your turn. There's no way I'm stripping down and getting in there.
Hayatta soyunup suya girmem.
You decide or you lose your turn and somebody else gets to pick.
Karar vermezsen sıran başkasına geçiyor, onun seçmesi gerekiyor.
It's your turn to take her to daycare.
Ona bakma sırası sende bugün.
Your turn.
Senin ki nedir?
I think it's your turn to ask.
- Sanırım sorma sırası sende.
- Your turn.
- Senin sıran. - Ne?
It was your turn, wasn't it? First, I went, and you went?
İlk ben, sonra da sen konuştun?
Oh, is it your turn now?
Şimdi de sıra sende mi?
You'll get your turn in a moment.
Az sonra senin sıran da gelecek.
Your turn now, Mr Marlott.
Sıra sizde artık Bay Marlott.
Turn off your engine!
- Motoru kapatın!
The thing is... we didn't turn your nephew into a terrorist.
Olay şu : yeğenini teröriste çeviren biz değiliz. Sensin.
You will not turn your back on this family.
Bu aileye arkanı dönmeyeceksin.
The myth says that if you ate human flesh, your punishment was to turn into a creature that constantly craved it.
Efsaneye göre eğer insan eti yersen, cezan insan eti yemek isteyen birine dönüşmek olurmuş.
Turn your car around and get out of here.
Arabanı çevir ve git buradan.
Who stands by you And protects your family's interests at every turn.
Her zaman yanımda olan ailenin çıkarını düşünen bir şeytan.
The king of the underworld is going to turn the human race into rocks and you're admiring your stupid mug?
Yer altı dünyasının kralı insan ırkını taşa çevirecek sen tutmuş maymun suratını mı beğeniyorsun?
Turn your head.
Başını çevir.
Adele, I understand your anger, but... do not turn against Chloe.
Adèle, öfkeni anlıyorum, ama bunu Chloé'e karşı kullanma.
Strauss hinted at your reach and influence, your power to make certain authorities turn a blind eye.
Strauss sizin menzilinizden ve etkinizden bahsetti. Yetkilileri köreltme gücünüzden bahsetti.
Not like, um, "turn on the TV to discover " your husband's hiding some global mystery about his best friend's identity from you " surprises.
Ne bileyim hani, "televizyonu aç da kocanın en yakın arkadaşıyla ilgili sakladığı gizemi gör" tarzı.
"Turn your face towards me, Mother, for you..."
"Yüzüme bak Anne, sana..."
But if we ever find a safe place to make port, I will turn you over to civilian authorities, and you will answer for your crime.
Ama liman yapacak güvenli bir yer bulursak seni sivil otoritelere teslim edeceğim ve suçunun cezasını çekeceksin.
It requires skill, not strength, to turn your opponent's aggression against him.
Gerekli olan şey güç değil, yetenektir böylelikle rakibinizin saldırısını ona karşı kullanırsınız.
You'll have the cure running through your veins, and if I know where you are, then someone can use me to track you down and take the cure from you and turn you into a 172-year-old corpse.
Tedavi damarlarında dolaşıyor olacak. Nerede olduğunu bilirsem birileri beni sana ulaşıp tedaviyi almak için kullanabilir ve seni 172 yaşındaki bir cesede dönüştürebilir.
Why turn on your co-conspirator now?
Neden şimdi ortağına sırtını dönüyorsun?
And when she upped the price to turn over the video, you killed her and pinned it on your husband.
Videoyu teslim etme fiyatını yükseltince onu öldürüp suçu kocanıza attınız.
( Oskar ) Clara, it's your turn.
Clara sıra sende.
According to your file he has the ability to turn into someone else, - become immensely strong - - - And he's invulnerable.
Dosyanızdaki kayıtlara göre başkasına dönüşebilme ve son derece güçlenme yeteneğine sahip.
Rose, turn around and get on your knees.
Rose, arkanı dön ve dizlerinin üstüne çök.
Turn around and get on your knees.
Arkanı dön ve dizlerinin üstüne çök.
Your turn.
Anlat bakalım.
Don't turn off your phone. Okay?
Telefonunu kapatma, tamam mı?
You have ten seconds to tell us where Rasheed is holding that hostage, or I'm going to turn your patriotic face all red, white and blue.
Rasheed'in rehin aldığı denizciyi nerede tuttuğunu söylemek için 10 saniyen var. Yoksa vatansever yüzünü kırmızı, beyaz ve maviye çevireceğim.
And it's your turn.
Sıra sende.
Turn on your damn television.
Televizyonu aç.
Turn that back on or I'll light your dick on fire!
- Televizyonu açmazsan sikini ateşe veririm!
I guess what really matters is, you found out the truth, dad, and the good news is, it didn't turn out to be your worse-case scenario.
Sanırım asıl önemli olan şey gerçeği bulmuş olman baba ve iyi haber ise bu olay senin en kötü senaryolarındaki gibi bir şeye dönüşmemiş.
I'm your family, and you cannot turn your back on me.
Ben de senin ailenim ve bana sırtını dönemezsin.
When do you look at a horrible, sad situation and decide that you are ready to turn your back on it?
Kötü, berbat bir durumla karşılaşınca arkanı dönüp gitmeye mi karar verirsin?
Do me a favor... turn your guys heads, please.
Kafanızı çevirir misiniz lütfen?
Yeah, when your birds and numbers turn into a real case, call me, man.
Senin kuşlar ve numaralar gerçek bir davaya dönüştüğünde beni ararsın.
your turn now 27
turn 617
turner 358
turning 53
turnip 21
turns 34
turned 68
turnbull 26
turn off the camera 22
turn around 2308
turn 617
turner 358
turning 53
turnip 21
turns 34
turned 68
turnbull 26
turn off the camera 22
turn around 2308
turn right 195
turn it off 866
turn off the lights 57
turn on the light 36
turn it around 56
turn the page 31
turn left 178
turn on the lights 56
turn it up 174
turn back 89
turn it off 866
turn off the lights 57
turn on the light 36
turn it around 56
turn the page 31
turn left 178
turn on the lights 56
turn it up 174
turn back 89