Acı traducir inglés
390,459 traducción paralela
Acı çekmek dediğiniz şey böylece daha çabuk sona erecektir.
What you call suffering will end more quickly.
Acıttı mı?
- Ow! - That hurt?
Vernon ile aran fazla açılmadan önce bunlara ihtiyacın olabilir.
You might need those before you get in too far with Vernon.
Her şeyin başı olmak istiyorsun, seni anlıyorum. Ama dost acı söyler, bu mümkün değil. Kendini hasta yapacaksın.
You want to be on top of everything, and I understand that, but it's honestly not possible and you will make yourself ill.
Şu an çok fazla acı çekmenin nedeni çocuğundan asla ayrılmamış olman.
The reason that you're suffering so much right now is that you've never separated yourself from your child.
Oraya gitmek bana verdiğinden daha fazla acı mı verecek sana?
Do you think it's more painful for you to go back there than it is for me?
Olayın bu kadar acımasızca sonuçlanmasını anlayamıyorum.
I don't see how it can be this harsh.
"Annecik acıkmış."
"Mmm, Mama's hungry."
Acıtıyorsun!
Hey! That hurts!
Acımasızsın!
Mean!
Bu kadar kötü şansı başka nasıl açıklarsın?
How else do you explain this run of bad luck?
Songbird, müziği aç!
Songbird, turn up the music!
Yenilmezler, açıklığa gidin!
Avengers, get clear!
Geçidi sadece kısa bir zaman için açık tutabilirim.
I can only hold the portal open for a short time.
Kız kardeşimle bozuşuyorum. İşteki herkesle aram açılıyor.
I'm falling out with my sister, I'm falling out with everyone at work...
Kapı açıldığı zaman, evdeki en sevdiğimiz odaya giriyoruz ve istedikleri gibi onları hissediyoruz.
When they open the door, we want them to feel the way you do when you enter the favourite room in your home.
Kurallar sıkça değişiyor ve hiçbir şey siyah ve beyazdan ibaret değil. Hepimizin düşüncesi 7. ayın senin açından en iyisi olduğu.
Now, the law's constantly changing and nothing's black and white, but we all thought seven months was a good cut-off.
Hangi açıdan?
Cut-off for?
Alıcılar kendi görüşlerini sana açıklasa hoşuna gitmez mi?
Don't you love it when clients explain your own vision back to you?
Eğer rahatsız olduğun biriyle daha fazla muhabbet edersen kendileri muhakkak açık verir.
The more you talk to someone who's disturbed, the more they reveal themselves.
- Kızınla tanışmadan önce benimkiyle tanışmanı açıkçası pek beklemiyordum.
Well, I should hope so, I never thought you'd meet mine before I met yours.
Şimdi de Sosyal Hizmetler'e bu durumu açıklamak zorundayız.
We now have to figure out how to play social services.
Anne olmanın hakikatini bana açıklayan insanlarla beraber yaşıyordum.
I've had it up to here with people telling me the reality of being a mother.
Bazı şeyler açıklanmadı. Bunu anlamadığını söyleme.
Something's off, don't tell me you can't feel it.
Şimdi de Sosyal Hizmetler'e bu durumu açıklamak zorundayız.
We now have to figure out how to play Social Services.
Kızınla tanışmadan önce benimkiyle tanışmanı açıkçası pek beklemiyordum.
I never thought you'd meet mine before I met yours.
Ne demeye çalıştığımı açıkça anlatmamı mı istiyorsun?
Well, do you want to explain to me what you'd do?
Bunu Kieran'a da açıklamıştım.
I explained that to Kieran.
Brathness Kütüphanesi'nin açılışına davetlisiniz. İskoçya'nın Yeni Şiir, Edebiyat Ve Tiyatro Evi.
_
Sıklıkla erkek ismi olduğu düşünülüyor. Bazen Almanya'dan gelen eleştirilerde "Bay Devlin'in inanılmaz maskulen eseri feminen bakış açısından da faydalanabilirdi." diyor.
Often it's perceived as being a man's name, so I do get reviews in Germany, which say, "Herr Devlin's incredibly masculine work would have benefited from reading the feminine aspects of the text."
Aktörün görüş açısından bakınca monologların başında ve sonunda, ortaya çıkma ve gizlenme şekilleri çok hoşlarına gidiyordu.
From the actors'point of view, they enjoy the way that they are revealed and concealed at the beginning and the end of each of their monologues.
Yani her açıdan bakmalısınız.
So you need to turn up with everything.
Açılabilir tabii.
[Es] And it can open.
Her tarafında açıklıklar olan ve 20 yıl içerisinde yaptığım şovların bir kısmını yansıtan ve kendi etrafında dönebilen bir küp yapmak istemiştim.
I immediately wanted to make a cube that would revolve, that would have different apertures on different sides, projecting images of some of the shows I've made over 20 years.
Kobalt, cam göbeği ve açık mavinin yoğunluğu... Mavinin tüm bu farklı tonları bu resimde bir araya geliyor. Bunu Chagall'ın tablosunda görebilir ve buraya geldiğimde resme ışık altında bakınca ne olduğunu fark ederdim.
The intensity of that cobalt and ultramarine and cyan, all those different blues that are going on together in that, is something that I would've seen in paint and then I would've come here and realized what happens when you pour light through it
Ben de gösterilerimin başında sahnede ışıklar açılmadan önce böyle hissediyorum.
It's how I feel at the beginning of a show, before the lights come up on a piece of scenery.
Kameralı telefonların kullanımıyla gösteri birden, tüm açılardan kaydedilmeye başlandı.
So cut to cameras on phones... Suddenly that event is being recorded from every angle and therefore my work is suddenly being seen from every angle and being understood in a different way.
Bu şekilde benim yaptığım iş de her açıdan görünüyordu ve farklı bir şekilde anlaşılıyordu. Bu büyük bir değişimdi.
So it's a big shift.
İlginç, değil mi? Çünkü "gösteri" kelimesi bir şeyi açığa çıkarmanız anlamına geliyor.
It's interesting, isn't it, because the word "show" suggests that you're revealing something.
Yaptığımız şey, kalenin eser boyunca dönmesi ve onu her açıdan görebilmeniz.
What happens throughout the piece is it turns and you see it from every angle.
Işığı ve projektörleri farklı açılardan yansıttığımızda, sahnede farklı insanlar varken, farklı ses efektleriyle farklı şeyler söylediklerinde.
Reflecting the light and projections in different ways, with different people inside them, saying different words with different sound effects.
Üzerine bir havlu alırsan hepimiz açısından daha iyi olur.
- Unh-unh. - You know what? This might go better for everyone if you throw a towel on.
Senin yüzünden olmuş açıkçası Claire.
I have to say, Claire, this one might be on you.
Bu akşam hava açık olacak demiştim.
- I called for clear skies tonight.
Açık bırakılan onca açılır tavanı düşünsene.
Think of all the sun roofs left open.
Şüphelerin olduğu açık.
It's clear you're having doubts.
Bakın, pencerem açık!
- Look, my window's open!
Davetiyede açıkça "gangster kostümü isteğe bağlı" yazıyordu.
The invitation clearly said "gangster attire optional."
Kalçalarının altına yastık koyalım ki doğum kanalı düzgün bir açıda olsun.
Yes. All right, we need to get some pillows up underneath her hips to get her birthing canal properly angled.
Drama açısından, tüm ailenin gergin bekleyişinin büyük bir neşe patlamasına dönüşmesinden daha iyisi olamaz.
For pure drama, you can't beat that thing when an entire family's nervous anticipation turns into an explosion of utter joy.
Kediye değilse, bunu açıklama şekline çok kızacağım.
If it's not the cat, I'm gonna be really upset about how you're teasing this out.
açıkça 70
açıyorum 51
açım 163
açıklama 21
açılmıyor 31
acımasız 58
açıktı 18
acil mi 32
acilmiş 30
acil servis 72
açıyorum 51
açım 163
açıklama 21
açılmıyor 31
acımasız 58
açıktı 18
acil mi 32
acilmiş 30
acil servis 72
acıklı 17
açıklayayım 67
acıktın mı 52
acil durum 292
açıkça söyle 26
açıklayabilirim 134
acınası 21
açıklayacağım 42
açılın 243
acilen 34
açıklayayım 67
acıktın mı 52
acil durum 292
açıkça söyle 26
açıklayabilirim 134
acınası 21
açıklayacağım 42
açılın 243
acilen 34