Buna rağmen traducir inglés
2,823 traducción paralela
Buna rağmen birkaç sene içinde her şey önemli ölçüde olarak değişti.
However, things are changing dramatically in the last few years.
Buna rağmen başka cesetler olduğuna dair kanıtlarımız henüz yoktu.
Although, again, we - we didn't have evidence that we had other bodies at the time.
Buna rağmen bazen sertsin.
It's going to be hard though,
Burası da mutfak gördüğün gibi, tam donanımlı, çok modern ve buna rağmen zevk dolu.
Here is the kitchen, which, as you can see, is full-service- - very modern and yet tasteful.
Buna rağmen hiçbir şey çıkmadı- -
There just isn't anything out there- -
Küçük kardeşim, ofisinde seninle sohbet ediyor ve sana küçük gülümsemeler gönderiyor,... fakat buna rağmen aramızda bir şey yok mu diyorsun?
My little brother is im'ing you at the office and sending you little smiley faces, and there's nothing going on between you two?
Buna rağmen kapanabilen arka koltukları var.
But it still has back seats that fold down.
Buna rağmen küçük.
It's still small.
İkiniz varsınız ve çok geçmeden belki bu üç olur kim hoşlanır, kim hoşlanmaz buna rağmen babanız sizin, nihai patronunuz.
There are two of you- - and soon enough, maybe three- - who, like it or not, have your old man as your ultimate boss.
Buna rağmen "FBI baskını" diye bağırdın.
And yet you yelled, "FBI raid."
Buna rağmen hâlâ kız arkadaşımın kürtajı Fransa'nın güneyinde ufak bir kale ve köpeğimin prostetik testisleri için para kaldı.
I could afford to grossly overpay for it, still have enough left over for my girlfriend's abortion, a small castle in the south of France, and, uh, prosthetic balls for my dog.
Buna rağmen, İngiltere'de 2009'da 120 tondan fazla koko çekildi. Bu 2,4 milyar çizgi ( line ) eder ; dünyanın etrafını yaklaşık üç kez dolanır.
Despite this, more than 120 tonnes were snorted in Britain in 2009 enough to make 2.4 billion lines, stretching nearly three times round the world.
Buna rağmen Klasik beş aşamalı teorisinde Bazı ikna edici bilim kazancı tartıştınız
Although there is some convincing scholarship out of Yale disputing their classical five stages theory.
Beni biliyorsun ve buna rağmen beni sevdin.
Do you remember our first day at St. Michael's? Mami dropped us off outside the school.
Buna rağmen, Lut'un karısı arkasını döndü.
However, Lot's wife turned round.
Buna rağmen, insanlar hala korkuyor.
Still, the people were scared.
Ve buna rağmen, fil ve kale,... eskiden kalma bir fıçı gibi bana bakıyorlar.
And yet somehow up a bishop, a rook, and has me staring down the barrel of a passed pawn.
Internet üzerinden yalnızca 23 adet Funding Evil'in satıldığını iddia edebilirim,... buna rağmen bu mahkeme bu kitabın imha edilmesini emretti...
I would argue that only 23 copies of Funding Evil were purchased through the Internet, yet this court ordered that book's destruction...
Sana anlatacak o kadar çok şeyim var ki, Jane ve buna rağmen, zamanımız çok az.
I have so much to tell you, Jane... And so little time.
Buna rağmen alüminyumun tadını alabiliyorum.
Although I can taste the aluminum.
Richard ne de olsa buna rağmen benimle evlenmek istiyor.
Richard is, after all, prepared to marry me in spite of it.
Buna rağmen yaptığın oldu mu?
Do you ever do it anyway?
Buna rağmen burada kimsenin ölmediğini varsayıyorum.
Although I'm assuming no-one actually died.
Buna rağmen ondan para istedin, yani ona şantaj yaptın.
And yet you demanded money for doing so, which is blackmail.
Kendi öz annesine silah çekiyor sonra da kendi savaşlarında mücadele etmesi için küçük kız arkadaşını gönderiyor sen de buna rağmen burada oturmuş onu mu koruyorsun?
He pulls a gun on his own mother, and then he sends his little girlfriend in to fight his own battles... and you're still sitting here protecting him?
Buna rağmen sınavı berbat ettim.
I still screwed it up.
Değilim ; fakat buna rağmen ben de duygulandım.
I ain't, but my heart was moved nonetheless.
Buna rağmen bu adamda akla yatmayan bir şey var.
Yet there is something about the man that does not quite add up.
Noble'yi hastaneye götürdün, girişini yaptırdın buna rağmen birinin gelmesini beklemedin.
You take Noble to the hospital, you get him checked in... yet you don't wait around for someone to get there.
Ama buna rağmen acayip sıcak.
it's so hot.
Buna rağmen, iyi bir yazı.
It's a good read, though.
Malvika'dan hoşlandığımı biliyordun, buna rağmen mi... Sen nasıl bir arkadaşsın Rahul? Bir saniye... sen ve ben mi, bu ne zaman oldu?
You know i like malvika... and despite that you what kind of a friend are you rahul?
Buna rağmen gezegendeki çoğu insana göre hayat gelişmekle alakalı değil, hayatta kalmakla alakalı, sadece dayanmaya çalışmakla alakalı.
And yet, for the majority of people on the planet life is not about thriving, it's about surviving, just trying to hang on.
Buna rağmen, yıllar boyunca, bu olağanüstü eserler gözüküyor.
And yet, year after year, these spectacular creations appear.
Aklımı başımdan alan ise Lane Andrews'le hiç ama hiç tanışmamış, onun deneyimini bilmiyor, buna rağmen olayı inanılmaz benzer bir şekilde anlatıyor :
What blew my mind was that he had never never met Lane Andrews and had no knowledge of her experience, yet he described a phenomenon, that was amazingly similar :
Buna rağmen, gün ışığına çıkmamışlar.
And yet, they have not rally seen the light of day.
Bak buna rağmen...
Tell you what, though...
Buna rağmen hoşuma gitti.
I did enjoy myself, though.
Buna rağmen onu canlı bırakacağına inanmamı mı bekliyorsun?
And you expect me to believe that you're gonna let her live?
Buna rağmen, katil hâlâ kayıp.
However, the killer is still on the loose.
Buna rağmen, hapishaneye karşı tazelenen bir dürüstlük var.
Although, there's a refreshing honesty to prison.
Buna rağmen yine de yaparsın sonra olmasından korktuğun şeyler olunca da kendine çok kızarsın.
And then you go into it anyway. And then when what you were afraid of happens, you kick yourself because you should have known better.
Herkesi kendinden çok önemsiyor ama sen buna rağmen ondan nefret ediyorsun.
She put others before herself, and yet you hate her.
Buna rağmen Anton tadilata devam ediyor.
Although Anton is gonna keep building.
Mitchell koca adam artık. Çocuğu var. Buna rağmen 20 yıllık psikodramaların peşinde koşuyor.
I just- - you know, I feel like Mitchell is a grown man, he has a child, and he's still working out some psychodrama from 20 years ago.
Virüs oldukça şiddetli olmasına rağmen kuşu öldürmez çünkü aşı buna engel olmuştur.
If you keep the birds alive with vaccines, that allows a much longer transmission period, it keeps the birds going much longer, so the virus, although it's very hot, is not killing the bird any more because the vaccine's stopping that.
Başkan bir sekreterle çalışmaya alışkın olmayabilir. Ama bir mahzurumuz var... Buna ragmen hala dikkatli harcamamız gerekiyor.
The President may already be used to not having a secretary by his side, but we have an objection... although there is still a need to spend carefully.
Buna rağmen buraya gelmeyi seçtiniz.
Yet you chose to come here.
Buna rağmen program oldukça canlıydı.
That said, the show was very lively.
Buna ragmen, Cartier'deki insanlar buna bayagi bir deger biçti.
Although, the people at Cartier took a pretty good shot at it.
İnsanların canını okuyabiliyordu, çalışması zor biriydi. Ama aynı zamanda çok karizmatik biriydi. Ve Apple'daki insanlar onunla çalışırken çok fazla şey talep etmesine rağmen buna katlanıyordu.
He could rip into people and be tough to work for but he was to charismatic and people at Apple put up with this incredibly demanding culture because they knew working for him was a once-in-a-lifetime opportunity.
buna bayıldım 84
buna sevindim 125
buna inanamıyorum 1067
buna bak 71
buna ihtiyacım var 46
buna gerek yok 406
buna ne dersin 495
buna değer 39
buna dayanamam 103
buna bayılıyorum 48
buna sevindim 125
buna inanamıyorum 1067
buna bak 71
buna ihtiyacım var 46
buna gerek yok 406
buna ne dersin 495
buna değer 39
buna dayanamam 103
buna bayılıyorum 48