Değiliz traducir inglés
24,227 traducción paralela
Bilgi yarışmasında değiliz.
This isn't a quiz show.
Artık beraber değiliz.
We don't... work anymore.
Tehlikede olan biz değiliz, sensin.
We're not the ones in danger ; you are.
Hepimiz aynı yaratılış hikayesine sahip değiliz.
We don't all share the same creation story.
O kadar kötü değiliz.
We're not awful, awful.
Korkunç değiliz.
We are not horrible.
Hayır, değiliz.
No, we're not.
Evde değiliz.
We're... we're not home.
Bak şimdi ne oldu, bongun yapısal bütünlüğü değişti bu yüzden evde değiliz, ve gideceğimiz yeri kontrol etme. yetisi elimizde değil, bizi belirsiz olarak zorla uzay-zaman sürekliliğinde etrafında sıçratıyor mu?
So now what, the structural integrity of the bong has changed, so we can't get home and we have no ability to control where we go, forcing us to bounce around the space-time continuum indefinitely?
Aptal aletinin peşinde değiliz.
We don't want your stupid machine.
Mesele ikimiz değiliz.
This is bigger than us.
Yani artık eskisi kadar genç değiliz.
I mean, we're not as young as we used to be.
Daha hızlı bir bilgisayar oluşturmak ya da hızla yayılan bir uygulama yazmak zorunda değiliz.
We don't have to build a faster computer or dream up the next killer application.
Bir şeyleri mükemmelleştirmeyi beklemek zorunda değiliz.
We don't have to wait to try and make something perfect.
Siz ikiniz gibi ayyaş ve keş değiliz!
We are not all drunks and drug addicts like you two!
Evet, bir şeyleri böyle yapmana bilirsin, kırmadan bırakmana alışkın değiliz.
Yeah, we're not used to you leaving things, you know, the opposite of broken.
Eskiden olduğu kadar güçlü değiliz ve Lib city den overtown'a bütün zenciler bunu biliyor.
We ain't got the muscle that we used to, and every nigga from overtown to Lib City know it.
Bizler asi değiliz!
We're not rebels!
Biz yeni bir deneyimiz, restoran değiliz.
We're a pop up experience, not a restaurant.
Biz de sana güvenebileceğimize emin değiliz.
We're not sure we can trust you.
Lezbiyen değiliz.
We're not lesbians.
Özel hayatını dinlemek zorunda değiliz, Han.
We don't want to hear about your personal life, Han.
- Değiliz, Selina'nın arkadaşı.
We're not, she's a friend of Selina's.
Bütün sınıfları ziyaret etmek zorunda değiliz değil mi?
We don't have to see every single class, do we?
Bunu şimdi konuşacak değiliz.
I'm not talking about this right now.
Salak değiliz herhalde.
I'm not an idiot, you know.
Açık olayım, arkadaş falan değiliz ve seni serbest bırakmak için gelmedim.
To be clear, we're not friends, and I'm not here to set you free.
Biz o çeşit dindarlar değiliz.
We're not that kind of religious.
Henüz emin değiliz.
We're not sure yet.
Hadi ama Sam biz 90 yaşında uykunda ölürsün gibi bir işte değiliz.
I mean, come on, Sam, it's not like we're in the "live till you're 90, die in your sleep" business.
- Arkadaş falan değiliz.
We're not friends.
Üzgünüm, daha kalın duvarlara sahip değiliz.
Sorry we couldn't afford thicker walls.
Biz kötü ebeveynler değiliz.
We're not bad parents.
V ile ben değiliz.
V and I aren't married.
Biz bok çuvalı değiliz.
We ain't no duffel bag boys.
Hâlâ ona sahip değiliz.
We still don't have her.
Zoe, başka biri için endişelenmek zorunda değiliz, değil mi?
- Zoe, we don't have to worry about anybody else, right?
Aynı değiliz.
We are not the same.
Okula gitmek zorunda değiliz biliyorsun, değil mi?
You know we don't have to go to school, right?
Aramızdaki engeller kaybolacak ve biz buna hazır değiliz.
The barriers between us will disappear, and we're not ready.
Herkese harçlık veren bir ülke değiliz.
We are not a country where you can give handouts...
Senin oyuncakların değiliz Laurel.
We're not your playthings, Laurel.
Kapana kısılmış olabiliriz, ama keleplenmiş değiliz.
We might be trapped, but we're not handcuffed.
Olmaz Stan, artık sevgili değiliz.
No, Stan, we're not a couple anymore.
- Hiçbir şeyin peşinde değiliz.
- We're not angling at anything.
Doktor değiliz.
We're not doctors.
- O kadar dindar değiliz.
- We're not that.
Eski hâlimiz her neyse, o değiliz artık.
We're no longer just whatever we were.
- Birlikte değiliz. Olamaz.
We're not together.
- Değiliz.
- Are not.
- Hayır, değiliz.
Now, come on, we're here for your mother.
değil mi 44479
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değilse 32
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değilse 32