Değil mi canım traducir inglés
1,591 traducción paralela
Bon genelde şapka takarım. Değil mi canım?
I always use a cap, don't I, dear?
O noktaya ulaştığında, kaybedecek bir şey kalmaz değil mi canım?
Please, don't! When you reach that point, there's just nothing left to lose, is there, darling?
Sanırım bunu ikimiz de biliyoruz, değil mi canım?
I think we both know how, don't you, darling?
Artık yok değil mi canım?
You don't have it any more, do you?
Ama biliyorsun değil mi canım?
- You know that, don't you, dear?
- Hep geç saate kadar çalışır zaten, değil mi canım?
- He is always working late, aren't you darling?
"Canım üzgünüm, senin bir kız kardeşin var ama seninle görüşmeye pek meraklı değil" mi deseydim?
"Sweetheart, you have an older sister, but it doesn't seem like she's terribly interested in meeting you?"
Kendine güvenilir olup olmadığımı soruyorsun, değil mi?
You're asking yourself whether I can be trusted or not, aren't you?
Çavuşesku sizi buraya gelip adamlarımızı katledin diye eğitti değil mi?
Ceausescu's trained you so you can come here and kill our children, right?
Çim biçip para kazandım. Artık parti verebiliriz. Bir zararı olmadı, değil mi?
i mowed lawns and made money, and now we can have the party, so there's no harm, right?
Bazı problemlerimiz olduğunu biliyordun değil mi? Bütün bu April meselesi ve düğünün ertelenmesi... En sonunda, onu beklemekten yoruldum.
I mean, was it an "I hate you" wave, or an "I'm sorry" wave, or "I can't believe you wanted my mother to shave her head and become a moonie" wave.
Bu biplerse hastalarımı başkasına devredip gidebilirim, degil mi?
If this thing goes off, I can sign out my patients and go, right?
Benim de çok ihtiyacım var, hayal edebileceğinden daha fazla. Ama senin iş yerine gelip, rica etmiyorum, değil mi?
I need a lot of help, too, more than you can imagine, but I don't come to your workplace and ask for it, do I?
Parker, Daniel ile açıklayamadığımız 3 gün geçirdi, değil mi?
Parker had three days with Daniel that we can't account for, rigth?
Canım istedi geldim, değil mi Ege?
I just wanted to be here, right?
Sanırım sizin için en azından kalacak bir yer ve bir keman ayarlayabilirim, değil mi?
I think the least I can do is comp your stay and get you a violin. You know? Thank you.
- Ağzımı kapatabilirim, değil mi?
- I can close my mouth, huh?
Ne yaparsam yapayım, benim için mutlu olamıyorsunuz, değil mi?
YOU CAN'T BE HAPPY FOR ME NO MATTER WHAT I DO, RIGHT?
Tanrım, yüzüğü yine de takabilirim, değil mi?
Oh, God, I can still wear the ring, right?
Hasta olduğum belli oluyor, değil mi?
You can tell I'm sick, can't you?
Misa'ya yardım ediyorsun, değil mi?
I can't see the lifespans of those who own the notebook...
Lanet olsun, senin canını çok fena sıktım, değil mi?
Damn, I really painted you into a corner, didn't I?
Bu tür konular hakkında konuşmadığımızı fark etmişsindir değil mi?
You realize we can't talk about these kind of things, right?
Bizim güvenlik kilidini geçemeyeceğimizi düşünmüyorsundur umarım, değil mi?
Do you really think we can't bypass the security lock?
Onunla gün batımına kadar evlenemem, değil mi?
I can't marry her between now and sunset, can I?
Yapabildiğinin en iyisi olmam üzücü değil mi?
Isn't it sad that I'm the best you can do?
Tamam ama evimize yumurta atacaklarını biliyorsun, değil mi?
All right, well, you do know the house is gonna get egged. Well, I'm sorry, there's nothing I can do.
Şanslı mı, değil mi kararsızım.
Can't decide if that's lucky or not.
Seni sadece katili yakalamamızda bize yardımcı olursan koruyabiliriz, Kenny. O adam mı, değil mi?
The only way we can keep you safe, kenny, is if you help us catch the killer.
Yakında seni göreceğim, canım, öyle değil mi?
I'll see you soon, dear, won't I?
Dudaklarımı okuyamıyorsun değil mi? - Evet.
You can't read lips, can you?
Ne yani sen gidip gözetleyesin diye bir çalışanımın adresini vereceğimi düşünmüyorsun değil mi?
you think i'm gonna give you a co-worker's address just so you can go over there and get your freaky peeping-tom rocks off?
Ooo, canım, sen bu akşam... partiye gelebileceğini düşünmedin, değil mi?
Oh, sweetie, you didn't think you were gonna be ableto come tonight, right?
Üzgünüm çocukları getirmek zorundaydık, nezaketen, ama yinede bunu flört gecesi olarak düşünebiliriz, değil mi?
I'm sorry we had to bring the kids, sweetness, but we can still think of this as date night, right?
Sıçtığımın cheeseburgerini de kötüye kullanabilirsin, değil mi?
Well, shit, you can abuse cheeseburgers, too, you know?
Bir yandan da, burada olmana seviniyorum. Her şeyi konuşarak çözebiliriz böylece, değil mi dostum?
I'm glad, in a way, that you're here, you know, so we can get on the same page, all right, man?
Don'un beklentilerini karşılayacak bir şeyler bulacağına eminim. Öyle değil mi Don?
I'm sure Don can find something that does, right Don?
Şey, devam etseydi iyi olurdu. Can sıkıntımızı geçirdik, değil mi?
We were able to ease each other's boredom for a long time.
Avukatımı arayabilirim, değil mi?
I can call my lawyer, can't I?
Öyle değil mi, canım?
Isn't that so, dear?
Kimseye yapabildiğin şeyleri anlatmadım, değil mi?
I haven't told anyone about what you can do, now have I?
Bu gördüğümüz aşk mı, değil mi söylemek zor.
So far we still can't tell if it's love or not.
Bu sana bir fincan kahve ısmarlayamayacağım manasına da gelmiyor ama, değil mi?
Doesn't meanI can't buy you a cup of coffee, though, right?
Eğer kötülüklerle savaşacaksak bir doktor lazım değil mi?
Well, if you can fight the forces of evil, I think I can do pre-med.
Bu şey ağzımın içine girerse dişlerime bir şey olmayacağından eminsin, değil mi?
Before you do this, you're sure you can hit it so that it won't damage my teeth as it goes in?
Yani ben orada Livia ile berabersem... sen de burada Jack ile yatmaya başlayabilirsin, değil mi?
So if I'm with Livia back there, you can start sleeping with Jack here, right?
Gerizekalı mı değil mi bilmiyorum ama düşünmeden edemiyorum.
I don't know if he's retarded, but I can't stop thinking about it.
Dediğimi duymuyorsun, değil mi?
You can't hear a word I'm saying, can you?
Ama yapamaz, bizi bir araya toplayamaz, yapabilir mi? Bütün takımı değil.
Well he can't round us up, can he, not the whole team
Bundan tiksindim mi yoksa gerçekten ama gerçekten etkilendim mi karar veremiyorum. Tabii ki, tüm yatırımlar kâr payı veriyor değil.
Wow, I can't decide if I'm thoroughly disgusted or really, really impressed of courese, not all investments pay dividends.
Hey, ben öldüğüm için gidebilirim, değil mi?
Hey, I can leave since I'm dead, right?
değil mi 44479
degil mi 350
değil mi dostum 28
değil mi anne 66
değil misin 154
değil miyim 77
değil mi efendim 66
değil mi çocuklar 56
değil mi ya 25
değil misiniz 34
degil mi 350
değil mi dostum 28
değil mi anne 66
değil misin 154
değil miyim 77
değil mi efendim 66
değil mi çocuklar 56
değil mi ya 25
değil misiniz 34