Gerekıyor traducir inglés
969 traducción paralela
Evde yatıyor olman gerek.
You ought to be home in bed.
Ödemene gerek yok, bey ısmarlıyor.
No need to pay, it's the Landlord's order
Kimliğinizi göstermenize gerek yok, kokudan anlaşılıyor.
You don't have to show me who you are, I can tell by the smell.
Kurşun geçirmez vitrinler aynı zamanda kasa. Yüzlerce parçayı her gün çıkarıp geri koymaya gerek kalmıyor böylece.
No need to remove and put back the hundreds of different pieces.
- Dora onu iyi tanıyor olsa gerek.
- She ought to know.
Komiklik yapmama gerek bile kalmıyor.
I'm funny without even trying.
Zil çalıyor. İçeri dönmemiz gerek.
The bell's ringing.
Bay Wittol, kafanızın karışmasına gerek yok... çünkü şoförünüz sizin gibi hikaye anlatamıyor.
Well, Mr. Wittol, you can stop being confused, because your driver doesn't seem to be as inventive as you are.
İşinizi size söylememe gerek yok. Bu kolorduya destek vermemiz hayati önem taşıyor, biliyorsunuz.
I don't need to tell you yourjobs, nor do I need to tell you this column will be in vital need of supplies.
Endişeye mahal yok bize geldiğinde ise en küçük bir çaba harcamana gerek kalmıyor.
But don't worry, when it comes to us you won't even have to make that small effort.
Fakat onu çok iyi tanıyor olmanız gerek.
But you must know him so well.
Senin Ruth'la çıkıyor olman gerek.
Youre supposed to be with Ruth.
Zatı Âlileri herkesten daha iyi yapıyor! Evet. Ama acele etmem gerek!
Nobody makes meatballs better than Your Highness.
Zale'e karşı savunma çalışıyor olmamız gerek ama sen bu zavallıların kafalarını koparıyorsun,.. ... bu arada elini de kıracaksın.
We're supposed to be working out a defense for Zale and you stand here beating the heads off these stiffs and maybe even breaking a hand or two.
Görüyorsun, onu işletmek için iki kişi gerek ve uçtaki bir şey algılamıyor.
You, see, it takes two men to operate it and the one at this end doesn't feel a thing.
Burada, Miami'de yaşıyor ve telefon edip bir merhaba demem gerek.
She's living right here in Miami and I'm supposed to call her up and say hello.
O yüzden korkmana gerek yok, Bolie. Anlıyor musun?
SO DON'T YOU BE AFRAI D, BOLI E.
- Bakmıyor musunuz? - Gerek yok.
Aren't you watching?
Yargıçları tanıyor musunuz? Düşmanı tanımak gerek değil mi?
With whom else should I associate... if not with men of my own profession.
Gelmesi gerek, gittikçe zayıflıyor. Yemiyor ki.
She must come, she's gotten thinner.
Şu an kutlama yapıyor olmamız gerek!
This is supposed to be a celebration.
Mahkeme üyeleri kanıt birçok şeyi su yüzüne çıkarıyor. Bu adamın suçlu bulunması gerek.
Members of the tribunal, the evidence already offered is more than enough to ensure the conviction of this man.
Gerek yok, Teresina hazırlıyor.
- Teresina's already taking care of it.
Yaşlanıyor olsam gerek.
I must be in my dotage.
Okuldan daha muhteşem bir şey daha bilmiyorum bir politikacıdan bunu duymak sizi şaşırtmıyor olsa gerek.
I know of nothing more wonderful than school, which you shouldn't be surprised to hear from a man involved in politics.
Akan su yolunu bulur, ve şimdi Ralph'e bir lağım çukurunda banyo yaptırıyor olsa gerek.
Water seeks its own level, and that should leave Ralph bathing happily somewhere in a sewer.
Şimdi çıkıyor musun, yoksa yalvarmam mı gerek?
Are you coming out immediately, or must we beg you?
Ordu bana 10 aylık ödeme yapıyor, Stockholm'de yaşamam gerek... -... ücretsiz tam pansiyon.
The army pays me for ten months, I get to live here in Stockholm with free room and board.
Artık kapatmam gerek Dışarıda insanlar sabırsızlanıyor
I must be ringing off now People are waiting outside
Vatandaşlarım. Sizlere olmayı sürdürmek isterdim ama gitmem gerek, görev çağırıyor.
Although I would like to continue, to address you...
Kişilik değişiminin etkilerinden kaynaklıyor olsa gerek tavırları.
So he must feel he's undergone the full personality change.
Talimat... Alıyor olsa gerek.
She, er, she must get instructions.
Ancak bu insanların yaşıyor olmaması gerek.
But these people shouldn't be alive.
Fraser sizi yere göğe sığdıramıyor Eberlin. Bu yüreklendirici bir şey olsa gerek.
Fraser speaks very highly of you, Eberlin, which should be encouraging, don't you think?
Burada İspanyol bir hatunla yaşıyor olması gerek, ama gelmedi.
I got to find Sondra. She was supposed to live in this place... with that Spanish broad, but she ain't showed.
Onlar genel merkezde Litovski Yarımadası'na.. güçlerinin sevkedilmesine gerek olmadığını tartışıyor.
They're debating now in headquarters whether we should transfer forces from here to the Litovsky Peninsula.
Söylememe gerek yok Böyle bir zamanda İnsan hakim olamıyor Duygularına
No need to tell you now That a time like this
- Yarası kanıyor ve bakıma gerek var.
- He's bleeding and needs care.
Yüzlerce parçayı her gün çıkarıp geri koymaya gerek kalmıyor böylece.
No need to remove and put back the hundreds of different pieces.
Renata'nın kastettiği, buraya yerleşmiş olmanız doğaya olan tutkunuzdan kaynaklanıyor olsa gerek.
Maybe Renata meant that you settled here for the natural life.
Kış yaklaşıyor ahbap ve bu sürüyü Belle Fourche'a götürmemiz gerek.
Winter's comin'on, ol'friend and we gotta get these cattle to Belle Fourche.
... asilerden dolayı devletin prestiji azalıyor otoritemizin artırılması gerek
The state magistrate has already surrendered He has been named King of Qi
Beni tanıyor olman gerek.
You know me better than that.
Özür dilemene gerek yok, çocuklarımız bu hayvanlara bayılıyor.
Please, our children all love those animals.
Ve bakalım köpekler ne yapıyor... Köpekler hokey oynuyor olsa gerek değil mi?
And the dogs, let's see... the dogs would be playing hockey, right?
Sahtekarlık hakkında... ve bütün sahtekarlıkları bitirmeyi planlayan kitabın yazarı da tam bir sahtekar! Biz onun filmini yaparken o da kitabının çalışmalarını yapıyor olsa gerek.
a book about a faker... was himself a faker and the author of a fake to end all fakes - and that he must have been cooking it up when we were filming him.
Bu aşağı sınıf yaşama alışman gerek... çünkü burada güzelllikler yatıyor.
You must get used to this lowlife... for here lies beauty.
Son maddeye gerek yoktu, ama bir hava katıyor.
There's no need for the last article, but it's got a ring to it.
Söylediğim her şeyi onaylaman gerek, anlıyor musun?
You must support everything I say, do you understand?
Onun için bir şey yapmama hiç gerek kalmıyor.
I never have to do a thing for him.
Ama herkes kitabınıza bayılıyor ve endişe etmemeniz gerek.
Honestly, everyone loves the book.
gerekiyor 29
gerek yok 917
gerek 16
gerekli 27
gerek yoktu 39
gerekmiyor 26
gereksiz 31
gerekmez 98
gerek kalmadı 36
gerekirse 81
gerek yok 917
gerek 16
gerekli 27
gerek yoktu 39
gerekmiyor 26
gereksiz 31
gerekmez 98
gerek kalmadı 36
gerekirse 81