Henüz yok traducir inglés
3,599 traducción paralela
Hayır hayır henüz yok
No. No, not yet.
Hayır, henüz yok.
No, not yet.
Henüz yok, fakat içerideki ajanım Robert'ın asistanının konuşmaya hazır olduğunu söyledi.
Not yet, but my asset tells me that Robert's assistant is ready to talk.
Hayır, yok... Yani henüz yok.
No, not... not yet.
Henüz yok.
Nothing yet.
Hayır, henüz yok.
Uh, no, not yet.
Havanın taşa girmesiyle ilgili bir şey henüz yok ama araştırmaya devam ediyorum.
Nothing yet on where the air has yielded to stone, I'm still searching.
- Henüz yok.
- Not yet.
- Hayır, henüz yok.
- No. Not yet.
- Henüz yok. Haklarından vazgeçecekler mi?
- They'll relinquish their rights?
Senin için henüz bir şeyim yok.
I don't have anything for you yet.
Henüz yeni bir haber yok.
Hasn't been any updates.
Henüz yok.
Not yet.
Tam da, henüz müşteri ağırlamadığımızı söyleyecektim ama oda arıyor gibi bir hâliniz yok sanki.
I was about to tell you we're not open for business yet, but... it doesn't look like you're looking for a room.
Henüz kimse yok ama memurlar buradaki ya da merkezdeki tanıkların ifadelerini alıyor.
Not yet, but uniforms are taking witness statements from people here and down at the precinct.
Bana henüz göstermediğin sihirli bir terapi falan yok mu?
Isn't there some... Magic therapy thing you haven't shown me yet?
Yok henüz bitirmedim.
No, I haven't. No. I haven't finished mine.
Henüz bir şey yok.
Uh, not yet. There's a lot to get through.
Hayır, henüz bir haber yok.
No, nothing yet.
Çoklu kişilik bozukluğu olduğunu henüz teşhis etmemize imkan yok ama kronik alkolik olduğunu biliyoruz ve bu da anca yardım ile idare edilebilir.
There's no way for us to confirm a D.I.D. diagnosis yet, but we do know that he has chronic alcoholism, which can and has gone hand in hand with it.
- Henüz Liam'dan iz yok.
No sign of Liam yet.
Birleşme henüz gerçekleşmedi, yani teknik olarak dosyaların yanında gizlice dolaşmaya iznin yok.
The merger hasn't gone through yet, so technically, you're not allowed to be lurking around our files.
Aslında yok... Henüz. Bunları kendim aldım.
Well, actually I don't... yet.
Henüz kimsenin bir şey söylediği yok.
Nobody's talking... yet.
Henüz kesin bir şey yok.
It's not for sure yet.
- Gerçekten çok çalışmıştım. Arkadaşlar, hedef göstermenin anlamı yok çünkü henüz iyi haberi söylemedim.
Guys, there's no need to point fingers, because I haven't told you the good news.
Hayır henüz bir şey yok.
Uh, no. Nothing yet.
Evet ama henüz biten bir şey yok.
Yeah. They haven't ruled yet.
Sadece, benim henüz o kadar param yok.
It's just, I just don't have the money yet.
Tanrı'ya yalvarmana henüz gerek yok.
You don't need to be going to God just yet.
Yanına uyacak bir isim yok henüz.
Just doesn't have the same ring.
Memurlar hala Upper East Side'da alluaudia kullanan her bir binayı araştırıyor yani henüz bir gelişme yok.
Uh, uniforms are still making their way through every building that uses any trace of alluaudia on the Upper East Side, so nothing yet.
Para harcayamazsın. Henüz paran yok.
You can't spend money you don't have yet.
- Henüz bir şey yok.
Nothing yet.
Normalde bunu yapmam. Henüz bir hissesi bile yok.
I never do this, hell, it's not even a stock yet.
Henüz Doğu Indiana'dan iyi haber yok mu?
You get the good news from East Indy yet?
Hayır. Resmi bir şey yok ama yetkililer henüz her şey bitmiş değil dediler. Yani stres yapmıyorum.
Nothing official, but the recruiter pretty much told me it's a lock, so... ( Chuckles ) I am not sweating it.
Henüz bir oğlu yok.
She has no son yet.
Hayır, henüz bir haber yok, ancak üstünde çalışıyoruz.
Nah, I haven't heard anything yet, but we're on the case.
Fakat henüz cevaplarımız yok.
But we still don't have answers.
Henüz bir ismi yok.
Oh, he doesn't have a name yet.
Henüz bu şekilde yargılamaya hakkın yok.
You got no charge that will stick, yet.
Henüz bu şekilde yargılamaya yetkin yok.
Obstruction.
Ondan da henüz haber yok ama inan bana gözüm kulağım onun üstünde.
Oh, no communication there yet either, but believe me, I've got eyes and ears all over that one.
Şüpheli bir şey yok henüz.
Nothing suspicious yet.
- Yok henüz.
Not yet.
Ama Symchay'i öldürdüğüne dahil henüz bir kanıtım yok.
But I haven't proved that he is the one who killed Symchay.
- Henüz. Bak, bunu boş zamanlarında araştırmak istersen sorun yok.
Look, if you want to dig into this in your own time,
Henüz yok, olaylar bir türlü durulmuyor.
Do we have a lead on the perp that got away?
İstiyorlar. Sadece henüz haberleri yok.
They just don't know it yet.
Henüz bir açıklama yok.
There's no word yet.
yoko 23
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yoksa ben 17
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yoksa ben 17
yok mu 410
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok birşey 158
yok canım 523
yoksa ne olur 26
yok bişey 18
yok oldu 57
yok bir şey 967
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok birşey 158
yok canım 523
yoksa ne olur 26
yok bişey 18
yok oldu 57
yok bir şey 967
yoktu 131
yok musun 43
yoksa ne 75
yok et 47
yok yahu 26
yoksa o 24
yoksa seni öldürürüm 37
yok etmek 16
yok hayır 73
yok efendim 65
yok musun 43
yoksa ne 75
yok et 47
yok yahu 26
yoksa o 24
yoksa seni öldürürüm 37
yok etmek 16
yok hayır 73
yok efendim 65