Oraya değil traducir inglés
1,331 traducción paralela
Oraya değil, buraya.
Not there. Here.
Hayır, oraya değil. Buraya gel.
Not there. 0ver here.
Hayır, oraya değil.
No, not there.
Oraya değil. Peki.
- Not there.
Dinle, eğer kazanacaksam dikkatimi oraya vermeliyim, buraya değil.
Look, if I'm going to win... I need my mind there, not here. Right now this is my life.
Oraya gidip bana işim geri vermesi için ona yalvarmadın, değil mi!
You didn't go down there and-and beg him to give me my Job back!
Oraya giderse yaptığını kabul etmiş olacak değil mi? Hayır.
Going there means admitting he did it!
Oraya erken gitmem iyi olur, değil mi?
I should probably get there early, right?
Oraya girmeyeceksin, değil mi?
- You're not going in there! - Why else are we here?
Oraya gitmek, Aya için güvenli değil.
It's unsafe for Arya to go there now.
Bence bir askeri tanımlamak için uygun değil. Oraya başka sözcük bul.
The word "resplendent" I don't think describes a soldier.
Oraya değil.
Not there.
Oraya çıkmayacağız, değil mi?
We're not going to land here, are we?
Bu hafta oraya gidemezsin. Mümkün değil.
- You can not really into her house.
Hayır, oraya bile değil...
"No, not even there..."
Oyalamaya çalış, yerini tespit edeceğim. Oraya yanına geleceğimi sanmıyordun, değil mi?
Didn't think I was gonna come down, did you?
Gürültü değil. Şifreyi oraya saklamışlar.
It's where they hid the code.
Oraya gitmeyi deneyeceksin ve gittiğinde hepsini yok edeceksin, değil mi?
You're gonna go down there and destroy the whole lot of them!
Hiç kimse oraya ait değil.
Nobody belongs there.
Ama oraya gittin, değil mi?
- But you've been there, haven't you?
Oraya hâlâ Cole'la ilgili yazmıyorsun, değil mi?
You're not still writing in there about Cole, are you?
Sonrasında da evde bir şeyler yapacağız, Anne bir şeyler hazırladı oraya da gelirsiniz, değil mi?
Afterwards, we're going to have something over at the house, Anne's preparing... and you can come along, all right?
Oraya gittiğimizde ne görmeyi umduğumu bilmiyorum... ama Hallmark karton evi, ya da şöminedeki resimleri değil, ya da arka bahçedeki barbeküyü değil.
I don't know what I was expecting to see when we went there. It wasn't the Hallmark card house or the pictures or the barbecue in the backyard.
Oraya gitmek senin fikrin değil miydi?
Wasn't it your idea to go up there?
Daha sonra oraya geleceksin, değil mi?
Thank you. So I'm gonna see you there later, right?
Oraya gidebiliriz değil mi?
You can let me in, right?
Oraya gidip de kibriti unuttuğumuzu fark etmek güzel olmaz, değil mi?
It wouldn't be fun to get up there and realize we forgot the matches, would it?
Oraya seni değil babamı kurtarmaya geldim.
I came to that place not to save you, but to save my father.
Oraya kadar hiç gitmemiştin değil mi?
You haven't driven on it yet, have you?
Amacımız oraya rehine vermek değil içerdekileri dışarı çıkarmak.
The object is to get hostages out, not bring them in.
Beni oraya götürmeyeceksin değil mi?
You wouldn't get me out there.
Oraya gidebiliriz öyle değil mi?
We can just go there, can't we?
Oraya işten önce gidiyordum, iş saati değil.
I went there before work, never on the clock.
Kar maskesi takıp oraya gittin ve parayı aldın değil mi?
Talk to me! Did you put on a ski mask and take his damn money?
Bugün oraya gideceğimi biliyordun değil mi?
You know, every addict, Roger, has an enabler.
Oraya sohbet etmeye değil ilişki kurmak için gidiyoruz.
We're not going for the discourse.
Oraya gitmeyeceksiniz, değil mi?
You're not going out there, are you?
Oraya çıkamam, benim filmim değil ki...
- It's not my movie!
Oraya yakışır, öyle değil mi?
That's where he should be, right?
Onu oraya koydun, değil mi?
There you put it away, didn't you?
Oraya değil!
Not in there!
Anne'yi oraya götüreceksin değil mi?
That's where you're taking Anne?
Evet, oraya geri gideceğim ama bahsettiğin şeytan veya diğer garip şeyler için değil.
Yes, I'll get in again, but not to find corpses and your exorcist and who knows what.
Resim oraya ait değil.
She doesn't belong there.
Mısır'da değil, düşmanlarımın oraya bakacağını biliyordum.
I knew that's where my enemies would look.
- Oraya gidiyoruz öyle değil mi?
- We're going there, aren't we?
Sana onun inini gösterebilirim fakat oraya benim girmem mümkün değil.
I managed to locate her lair, but obviously couldn't enter myself.
Bu tütüler ve komacan popolarını daracık kıyafetlere sokmuş adamların oraya buraya zıplamasından başka bir şey değil...
This is tutus and guys with their big-ass packages jumping up and down.
Oraya daha önce gitmiştin değil mi?
You'd been there before?
Onu geri getirmek için oraya gittiniz. Kaçtığı her şeye geri götürmek için. Değil mi?
So you drove out there... to bring her back to bring her back to everything... she was running away from, right?
Seni kaybetmek pahasına değil ve oraya girmene izin vermeyeceğim.
Not at your expense, and I'm not gonna let you go in there.
değil mi 44479
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
değilse 32
değilsiniz 26
değil mi dostum 28
değil mi canım 39
değil mi anne 66
değil miyim 77
değil misin 154
değil mi çocuklar 56
değil mi efendim 66
değil mi ya 25
değilsiniz 26
değil mi dostum 28
değil mi canım 39
değil mi anne 66
değil miyim 77
değil misin 154
değil mi çocuklar 56
değil mi efendim 66
değil mi ya 25