Sanırım yok traducir inglés
2,786 traducción paralela
Sanırım yok.
I guess not.
Hayır, sanırım yok.
No, I guess not.
Sanırım yok.
I guess you don't.
Hayır, sanırım bir önemi yok.
No, I guess it doesn't.
Bilmiyorum. Sanırım çocuk gelişiminde çalışan biri için pek fazla fırsat olmuyor. Rus literatürü hakkında şöyle böyle bir derecenin de faydası yok.
I guess there's not a huge demand for someone in child development with a not-quite-degree in Russian lit.
Sanırım artık buna ihtiyacım yok.
Guess I won't be needing this anymore.
Daha fazla açıklamama gerek yok sanırım? Bu iki alet de Profesör Agasa'nın icadı.
I note that you also do not understand it these two devices is the invention of Dr. Hiroshi
- Duydun değil mi? - Sana ne be. Saatin kaç olduğundan haberi yok sanırım.
She said so... she does control saying that she thought what time it is ah
Evet, ona göstermek istediğim bir şey vardı ama sanırım evde yok. Ne göstermek istemiştin?
Yes ah want him to see something, but he seemed not at home... wanted to give him something... what is that?
Seninle harcayacak vaktim yok! N'apalım, acelem olduğundan sözüne güvenmek zorundayım sanırım.
I can not have time to play with you no time I may believe you are a person to the right
New Jersey engelliler yönetmeliğinden haberin yok sanırım.
Perhaps you're not familiar with New Jersey handicap ordinances.
Dosya hakkında şimdiye kadar basına iki-üç şey sızdığını hatırlatmama gerek yok sanırım.
I don't need to remind you that there's been two, three leaks already on this case.
Sanırım suç anında başka yerde olduğuna dair bir bahanen yok?
Don't suppose you got an alibi?
Sanırım bekçiye ihtiyaçları yok.
I don't think they need a chaperone.
O korkuyor sanırım. Ben onu topları yok zannediyordum.
He'd be scared that I'd rip his balls off.
Sanırım biraz uzun sürecek 4.15 de biri gelecek, vaktim yok yani
I think we're gonna be a little bit longer than I thought we were gonna be, and I got another person coming by at 4 : 15, so, I'm not gonna have time and I don't want to feel pressure.
Sana bunu söylememe gerek yok sanırım.
I mean, not that I need to tell you that.
Sanırım sendeki hayal gücü, bende yok.
I guess I don't have your imagination.
Sanırım burayı şu kadın işletiyor ve kadına payına düşeni vermeden bu işi yapmanın bir yolu yok.
So I'm guessing she runs the place. And there's no way this shit goes down here without her getting a piece of the pie.
Sanırım burayı şu kadın işletiyor ve kadına payına düşeni vermeden bu işi yapmanın bir yolu yok.
So I'm guessing she runs the place. And there's no way that she goes down without her getting a piece of the pie.
Sanırım soğuk, kapkara, yalnız evime dönüyorum Çünkü ailem yok.
I guess I'll just go back to my cold, dark, lonely house'cause I ain't got no family.
Sanırım bacağıma başka bir delik daha açmamam için annemle konuşmama gerek yok.
I think I can avoid putting another hole in my leg without talking about my mother.
Bütün günü, bunu söylemenin nazik bir yolunu arayarak geçirdim ama, sanırım böyle bir yol yok.
So I've spent my day trying to think of a erm... a not unpleasant way to say it, but I suspect that there isn't one.
Sanırım nezarete atmaya gerek yok, Bay ve Bayan Stotch.
Well, I suppose there's no need for jail,
Sanırım başka çare yok.
Guess we got no choice, pal.
Başka bir açıklaması yok sanırım.
Uh, I guess... there's no other explanation.
Oturma odasının ortasında soyunmaman için bir neden yok sanırım.
Oh. I suppose there's no reason you can't undress right here in the living room.
Bunu satmak zorunda kalmak istemezdim ama sanırım başka çarem yok.
All right. All right. I didn't want to have to sell this, but, uh, I suppose I'm out of options.
Sanırım kaybedecek bir şeyim yok, değil mi?
I guess I got nothing to lose, huh?
Bir fikrim yok, ama, sanırım onu çantaya koymalı ve Amanda'nın parmak izleri var mı diye bakmalıyız.
No idea, but, you know, we should probably bag it and search for Amanda's prints.
Karşılaştırma yapacak referansım yok ama anlıyorum sanırım.
I don't get the exact reference, but... I think I understand.
Bunu bana sorma yetkiniz yok sanırım.
Oh, I thought you weren't allowed to ask me that.
Kalbimi ruhumdan ayırısan aşk beni yok eder varlığımı aşkınla tamamla
Separate my heart from my soul destroy me in love make my existence complete with love
Bugün tatil günün, o halde sanırım Aktif bir görevin yok değil mi?
It's your day off, so I'm guessing you don't have an active assignment.
Sanırım burada salata barı yok.
I'm guessing there isn't a salad bar.
Sanırım elinizde kanıt yok?
I don't suppose you have any proof?
Brunswick'den gelen yenilikçi biri ve sanırım sorunlar hakkında bir bilgisi yok.
He's a reformer from brunswick, and I think he's clueless about the troubles.
Ama sanırım o kendini yok etti, ve ilişkimizide beraberinde götürdü.
But I think he's self-destructing, and he's taking our relationship down with him.
Sanırım o gizli polis, çünkü senin polis ya da polis yakını.. ... olmayan çok arkadaşın yok.
I'm guessing he's an undercover cop,'cause you don't have too many friends who aren't cops or cop-adjacent.
O en iyi arkadaşımdı ve gidecek başka yerim yok, sanırım bu yüzden. Beni gerçekten tanıyan başka kimsem yok.
I guess because he was my best friend, and I have nowhere else to go, no one else who really knows me.
Sanırım hiç kimse yok.
And then there were none.
Görünen o ki kaybolan öğrencilerin arkasında G şirketi yok sanırım.
So it would appear that the G Corporation isn't the one responsible for the kidnapping.
Sanırım sonsuza kadar zamanımız yok.
I don't think we have forever.
Sanırım David gibisi yok.
I think David might be the one.
Aslında hiç yok sanırım.
None, actually.
Ona ilaç verdiğine göre hastanın nörolojik bulgusu olduğuna sanırım hiç şüphen yok.
I assume you dosed the patient because you're really certain he has a neurological condition.
Kaç insana yardım ettiğinizi söylemenin gereği bile yok sanırım.
And there's no telling how many people you've helped.
Formalitelere ihtiyacımız yok sanırım.
I don't think we need the formalities of nomination.
Sanırım üstümde o kadar yok.
I think I... I don't have enough.
Interpol dâhil bütün suç veritabanlarına baktım Ama sanırım bu kişinin DNA'sı hiçbirinde yok.
Well, so far, I've checked law enforcement databases, including Interpol, but it's possible that this person's DNA is not in any criminal database.
Geldik mi diye sormanın bir anlamı yok sanırım.
Wow. I guess I don't have to ask if we're there yet.
yoko 23
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yoksa ben 17
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yoksa ben 17
yok mu 410
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok canım 523
yok birşey 158
yoksa ne olur 26
yok bişey 18
yok oldu 57
yoktu 131
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok canım 523
yok birşey 158
yoksa ne olur 26
yok bişey 18
yok oldu 57
yoktu 131
yok bir şey 967
yok musun 43
yoksa ne 75
yok et 47
yok yahu 26
yoksa o 24
yok etmek 16
yoksa seni öldürürüm 37
yok hayır 73
yok efendim 65
yok musun 43
yoksa ne 75
yok et 47
yok yahu 26
yoksa o 24
yok etmek 16
yoksa seni öldürürüm 37
yok hayır 73
yok efendim 65