Seçeneğim yok traducir inglés
1,468 traducción paralela
- Başka seçeneğim yok.
- I don't have a choice.
- Seçeneğim yok.
- I don't have a choice.
Şu an için başka seçeneğim yok.
At the moment I have no other choice.
Başka seçeneğim yok gibi görünüyor.
It looks like I don't have much of a choice.
- Seçeneğim yok. Ben bir kuklayım.
I'm a puppet.
Başka seçeneğim yok.
It's not like I've got a choice.
Başka seçeneğim yok.
I had no alternative.
Başka bir seçeneğim yok, ya işi yaparım, ya da...
I have no choice, it's do the job, or else...
Başka seçeneğim yok John.
I got no choice, Johnny.
Başka seçeneğim yok.
I have no choice.
Evet de öyle bir seçeneğim yok.
Yeah, that's not an option.
Bak, size sunabileceğim başka bir seçeneğim yok maalesef.
Listen, I wouldn't recommend it if you had any other options.
Anlamalısın. Fazla seçeneğim yok.
You must understand, I've been given no choice.
Ama başka seçeneğim yok.
But I have no choice.
Başka seçeneğim yok.
I don't have a choice.
Başka seçeneğim yok!
There is no other option!
Seçeneğim yok.
I don't have a choice.
Üzgünüm ama başka seçeneğim yok!
I'm sorry but I got no choice!
Sanırım, pek bir seçeneğim yok, değil mi?
I guess I don't have much of a choice, do I?
Başka seçeneğim yok buna mecburum.
- I had to. I didn't have a choice.
Ben, on dört yıldır burada çalışıyorum... çünkü başka hiçbir seçeneğim yok.
As for me, I've been working here 14 years, but only because I have no other options.
Başka seçeneğim yok.
- I don't really have a choice.
Fakat şu an bu ülke saldırı altında ve yapmam gereken bir işim var ve başka seçeneğim yok.
But this country is under attack. I've got a job to do. I don't have a choice.
Bunu yapabilir misin? Evet, başka seçeneğim yok.
Yes, I don't really have a choice.
Başka bir seçeneğim yok.
I have no choice.
Ayrıca şu durumda başka seçeneğim yok.
Besides, I don't think I have a choice at this point.
Langley'ye haber vermekten başka seçeneğim yok.
I have to notify Langley.
O zaman başka seçeneğim yok.
- I don't. - Then I have no choice.
Şey, sanırım başka seçeneğim yok.
Dad, I-I've got some bad news... about Mom and Warden Gentles... Oh. Well, I guess I've got no choice now.
Öyle bir seçeneğim yok. Ben Katolik'im.
Not an option.
Başka seçeneğim yok. Ya onu kabul edeceğim yada seni bir daha göremeyeceğim.
- I make him welcome or risk losing you.
Galiba başka seçeneğim yok.
It seems I have no choice.
Başka seçeneğim yok.
I've got no choice.
- Seçeneğim yok.
- I have no choice.
Çok fazla seçeneğim yok.
It's not like I have a lot of options.
Başka seçeneğim yok.
I don't have any choice.
Aslında fazla seçeneğim yok, değil mi?
Don't really have much of a choice, do I?
Çok fazla seçeneğim yok.
Don't have much choice.
— Başka seçeneğim yok.
- You wanna help?
Galiba geçen seneki şortumu giydiğim hâlde eğilip almak dışında seçeneğim yok.
I guess I have no choice but to bend over... wearing last year's shorts and pick it up.
Başka seçeneğim yok.
I may not have a choice.
Watt'ın beni mahkemede bir daha rezil edemeyeceğine Belediye Başkanı'nı inandırmadığım sürece başka seçeneğim yok.
Unless I can assure the Mayor that Larry Watt's not gonna catch me with my pants down again in court, I really have no option.
Fazla bir seçeneğim yok. Senin zavallı poponu kurtakmak için.
Why would i do anything to save your sorry ass?
Başka seçeneğim yok, Summ.
I don't really have a choice, Summ.
Ve bende ona vermek zorundayım, başka seçeneğim yok değil mi?
And I have to give it to her?
Benim seçeneğim yok.
I don't have a choice.
Pekâlâ, istediğiniz gibi olsun. Kalben isteyerek yapmayacağım, bunu benden bekleyemezsiniz ama tek seçeneğim de bu. Korkmanıza gerek yok, çok değerli kanunuza da uyacağım.
All right, I'II do as you want not from my heart, though surely none ofyou could expect that but as my only option, and you needn't be scared, I'II obey your beloved law
Başka seçeneğim yok.
- She's not handling this right.
Daha iyi bir seçeneğim yok.
Let's face it.
Çünkü fazla bir seçeneğim yok.
I hope you understand when I say that I'm hoping... with all my heart... that you're wrong.
Başka seçeneğim yok, Kenny.
I don't have a choice, Kenny.
seçeneğim yoktu 31
yoko 23
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yoko 23
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yok mu 410
yoksa ben 17
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok birşey 158
yok canım 523
yoksa ne olur 26
yok bişey 18
yok oldu 57
yoksa ben 17
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok birşey 158
yok canım 523
yoksa ne olur 26
yok bişey 18
yok oldu 57
yok bir şey 967
yoktu 131
yoksa ne 75
yok musun 43
yok et 47
yok yahu 26
yoksa seni öldürürüm 37
yoksa o 24
yok etmek 16
yok efendim 65
yoktu 131
yoksa ne 75
yok musun 43
yok et 47
yok yahu 26
yoksa seni öldürürüm 37
yoksa o 24
yok etmek 16
yok efendim 65