Tesadüfe bak traducir inglés
344 traducción paralela
Efendim, burada bu güzel makineyle oynuyorum ve şu tesadüfe bakın...
Sir, here I am, playing with this beautiful machine and... What a coincidence.
Tesadüfe bak, ben de seni düşünüyordum.
By a strange coincidence, I was thinking of you.
Tesadüfe bakın, sıla hasretine karşı en iyi ilaç bende.
I happen to have the greatest prescription for homesickness you ever saw.
Tesadüfe bakın hele!
If this isn't a surprise!
Şu tesadüfe bak ki, bir saat kadar önce Lionel ile birlikteydik.
It so happens that I was with Lionel less than an hour ago.
Ve şu şanslı tesadüfe bak ki, önünde bu güzel küçük bayan tarafından tasarlanan yeni, geliştirilmiş ruhsatlı, işe yarar, başarılı, küçük ama dev bir kütük çekici var.
And by a lucky coincidence you see before you, modeled by the lovely little lady, the new, improved, patented, handy dandy, never-fail little giant log puller.
Tesadüfe bakın ben de oradan geliyorum.
From where, incidentally, I have just come.
Tesadüfe bakın ki benim de çalıştığım şirket burasıydı.
Just by coincidence, this happens to be the company I work for.
Tesadüfe bak, kocasını tanırdım.
A coincidence, know her husband.
- Tesadüfe bak.
- That's a coincidence.
Tesadüfe bakın ki bugün sarayımda bulunuyor kendisi.
Who happens by the merest coincidence to be in my court today.
- Şu tesadüfe bak.
- Well, now, isn't that a coincidence.
Tesadüfe bak.
That's a coincidence.
Tesadüfe bak!
What a coincidence!
Evet! Şu tesadüfe bak!
Yes, what a coincidence!
- Şu tesadüfe bakın.
- Talk about coincidence.
Tesadüfe bak.
Mama? A coincidence.
Tesadüfe bakın ki, odam sizinkinin hemen yanında.
As fate would have it, my room is directly next to yours.
Tesadüfe bakın ki, genç bayan, o beni de eğlendiriyor.
Coincidently, my dear young lady, he amuses me too.
Tesadüfe bak.
- Oh, what a coincidence.
Evet, tesadüfe bak.
Yeah. Talk about coincidence.
şu tesadüfe bak belki de kaderdir
What a coincidence Or it could perhaps be fate
Hiçbir şey. Tesadüfe bak.
It's just an incredible coincidence.
Tesadüfe bak ki, ben de ondan geriye kalan bir parçayı istiyorum.
Coincidentally, I very much want the one remaining piece of him.
Tesadüfe bak ki somut evreni tartışıyorduk.
It just so happens we were discussing the shape of the physical universe.
- Tesadüfe bak! - Anna sensin!
So Co-incident It's you, Anna!
Tesadüfe bak.
Isn't this a coincidence.
Beni güldürüyorsunuz. Tesadüfe bakın sizin kızınız varken....... bende heryerde oğluma bir gelin arıyordum.
You joke well-This is fate, girl is inside the house but we are searching the whole city.
canım sıkkın, bu yüzden seninle içmek istiyorum.... ama sen ister misin bilmem... tesadüfe bak.
I'm bored so I want to drink with you. But I can't guess you're... What a coincidence.
Beş cm topuk, ve tesadüfe bak ki tam da elbisene uyuyor.
Two-inch heels, which, by coincidence match your dress exactly.
Tesadüfe bak.
Well, if that don't put the "dink" in co-inky-dink.
Özellikle de ona Bayan Palminteri'nin resimlerini gösterdiğimde... Tesadüfe bakın ki onun da üzerinde yok olan takıların birkaçı bulunuyordu.
Especially after I showed her pictures of Miss Palminteri... who appears to be wearing... even more of your destroyed articles.
Birlikte okula gittiğimiz bir kız ve senden hoşlanıyordu. Bir de tesadüfe bak ki, futbol oynarken kafasından çok darbe aldı.
She's a girl we went to school with who liked you and coincidentally got kicked in the head a lot during soccer.
Tesadüfe bak, bugün de stüdyomuzda dünyanın önde gelen beş vuruşma ustasından biri var.
It just so happens we have in our studio today one of the world's five leading bumsen experts.
Flaxian suikastçıları tarafından tercih edilir. Şu tesadüfe bak, bu sabah istasyona bir Flaxian geldi.
They're known to be favored by Flaxian assassins and it just so happens a Flaxian came aboard the station just this morning.
Bob, şu tesadüfe bak. Çetenin tamamı.
Bob, fancy seeing you here, the rest of the gang.
Şu tesadüfe bak.
Well, I walked into that one.
- Tesadüfe bakın!
- Fancy that!
Ve tesadüfe bak ki hepimiz aynı hafta sonunda buradayız.
And what a coincidence that we're all here on the same weekend.
Tesadüfe bakın!
That's a coincidence.
Tesadüfe bak babam orada kumar oynardı.
Now there's a coincidence. My father used to gamble there.
Tesadüfe bak. Benim de yok.
Well, what do you know?
Tesadüfe bak.
Look who's here.
Şu tesadüfe bak Leydi Marion.
Well what do you know. Maid Marion.
Şu tesadüfe bakın.
Strange coincidence.
Tesadüfe bak!
What do you know?
Bak sen şu tesadüfe!
On look what are we seeking now!
Öyle mi şu tesadüfe bak!
Me too, more or less.
Tesadüfe bak.
What a coincidence.
Bak şu tesadüfe.
That's a coincidence.
- Bak şu tesadüfe.
- Well, if it isn't you.
bakın 5588
bakin 38
baker 135
bakalım 1238
bakersfield 28
bakar mısınız 174
bakıyorum 163
bakire 33
bakarım 81
bakma 203
bakin 38
baker 135
bakalım 1238
bakersfield 28
bakar mısınız 174
bakıyorum 163
bakire 33
bakarım 81
bakma 203
baktım 85
bakire misin 19
bak sen 266
baksana 1623
bakarız 131
bakan 73
bak ne diyeceğim 537
bakacağım 88
bakar mısın 103
bakalım neler olacak 16
bakire misin 19
bak sen 266
baksana 1623
bakarız 131
bakan 73
bak ne diyeceğim 537
bakacağım 88
bakar mısın 103
bakalım neler olacak 16
bakmadım 27
bak ne buldum 97
bakın kim gelmiş 88
bakalım ne olacak 31
bak baba 73
bakayım 533
bakmak yok 20
bakire meryem 30
bakın şimdi 40
bakın bayan 50
bak ne buldum 97
bakın kim gelmiş 88
bakalım ne olacak 31
bak baba 73
bakayım 533
bakmak yok 20
bakire meryem 30
bakın şimdi 40
bakın bayan 50