Yakından bak traducir inglés
797 traducción paralela
Yakından bakılınca...
Now, on closer examination...
Daha yakından bak.
Look at them closely.
Yakından bakınız, Lord Hazretleri!
Look closely, Your Lordship.
Yakından bakınca herhalde onu tanıyacaksın.
You'll probably recognize him when you peer very closely.
Yakından bak.
- Look closely.
Jüri üyelerine daha yakından bakın.
Look closely at the members of the jury.
Yakından bak.
Look closer.
Neden kendinize çok yakından bakıyorsunuz?
Why are you looking at yourself so closely?
Yakından bak.
Look closely.
Hakem Graziano'nun gözüne yakından bakıyor.
The referee looks closely at Graziano's eye.
Onlara yakından bakın... çünkü bunlar hayatlarının son saatleri.
Watch them closely, for these are the last hours of their lives.
Şimdi ona bakmanı istiyorum ama yakından bak. Sonra ne düşündüğünü söyle ve neler hissettiğini.
I'd like you to take a look at her, a close look, and tell me what you think and what your feeling is.
Yakından bak!
Look closely!
Yaşantıma yakından bakınca.
Been adding up my life.
Yakından bak.
Take a close look.
Yakından bakarsan kirli Ama ben açıklara bakıyorum.
If you look close, it's filthy but I like to look further out, where it's clean.
Yakından bak, belki ahlak kazanırsın.
Give it a close look, perhaps it'll raise your morals.
Bak Boyd, ajanlarını geri gönder ve daha yakından bakmalarını söyle.
Look, Boyd, send back your agents, tell them to take a closer look.
Daha yakından bak.
Look closer.
Yakından bakınca o kadar çirkin değil.
Yeah. Now I look at her, she ain't so ugly after all.
Ama yakından bakınca iyi duran şey var mı?
But what do look nice when you get close up to it?
Yakından bak.
Take a good look
Bu denli yakından bakıyorum.
I get a close look at a real sportswoman.
Gelip daha yakından bakın.
Come in and take a closer look.
Yakından bak.
Look close.
Daha yakından bak.
Take a good look.
- Bana yakından bak.
Take a close look at me.
Bu yüzden ona yakından bakıyorum.
So I let the whole thing drop.
Yakından bakınca buruşuk görünüyor. Pek bir şeye benzemiyor.
Up close, all crumpled up like that, they don't look like much, you know.
Surlara daha yakından bakın.
Take a closer look for yourselves.
Ona yakından bakın... hiçbir şey yapamayan bu adama yakından bakın.
Get a close look at the man who can't- - Thank you.
Şuna yakından bak.
Look closely at this one.
VE o adam, bakın atmıyorum, adam o kadar zalimdi ki asıldığı yerden dik dik bakan gözleriyle kendisine yakından bakan üç adamı taşa çevirdi
And that man, and this is no Haziyappi, that man was so mean, that his eyes gazing down that pole petrified three grown men that looked too close.
Yakından bakın.
Look at him close.
Daha yakından bak çekirge.
Look more closely, grasshopper.
Daha yakından bak.
Look more closely still.
Ama yakından bakınca, gerçekten hayal kırıklığı yaratıyorsun, değil mi?
But you're certainly a disappointment up close, aren't you?
Haftalardır uygarlığı ilk tadışımızdı. Kit'e yakından bakıp bakamayacağımızı sordum.
It was our first taste of civilization in weeks and I asked Kit if we could have a closer look.
Bu sabah Negro Quarter'daydım pazarda Avrupalı bir kadın gördüm, rezalete yol açıyordu. Daha yakından bakınca, oydu...
I was in the Negro Quarter this morning... and at the market place I saw a European woman who was causing quite a scene.
Bu şala ne kadar yakından bakıp, yırtılmamış olduğunu gördüğümüzü anımsıyor musun?
Do you remember how closely we looked at this muleta to see that it wasn't ripped?
Yakından bakılınca, onların bizden aşağı olmasının kafatası veya kan yapılarıyla değil bizim onlardan üstün olduğumuzu sanmamızla ilgisi var.
Seen up close, this inferiority has less to do with the shape of the skull... or the composition of the blood... than with the conviction we hold of our own superiority.
Kapağa yakından bakın lütfen.
Look closely at the cover, please.
Atlantis gemisinde, biyologlar, siyah duman bacasından gelen bakterileri inceleyerek, ilkel yaşam formlarına ne kadar yakın olduklarına bakıyorlar.
On board Atlantis, biologists are studying the bacteria from black smokers to see how closely they're related to the earliest forms of life.
Yakından bakın.
Watch closely.
Yukarıdaki bayanı ve onun bana bakışını düşünüyordum... Aramızda merdivenler olmadan,.. .. onu daha yakından görme arzusuyla...
I was thinking about that dame upstairs, and the way she had looked at me... and I wanted to see her again, close... without that silly staircase between us.
Yakından gözlerine bak.
If you just look closely at your eyes.
Kadınsı bakış açısıyla yakından ilgileniyoruz.
We're very interested in the feminine point of view.
Çok yüksek sesle mi konuşuyorum, çok yakından mı bakıyorum?
Am I talking too loud, looking too close?
Bak amigo, ne kadar yakından geçti.
Look, amigo, how close you came!
Bunlara yakından bir bak, Doktor.
Want you to take a good close look at these, doc.
Şimdi, şuna yakından iyice bir bakın.
Now, why don't you take a long, close look at this sign.
bakın 5588
bakin 38
baker 135
bakalım 1238
bakersfield 28
bakar mısınız 174
bakıyorum 163
bakire 33
bakarım 81
bakma 203
bakin 38
baker 135
bakalım 1238
bakersfield 28
bakar mısınız 174
bakıyorum 163
bakire 33
bakarım 81
bakma 203
baktım 85
bakire misin 19
bak sen 266
baksana 1623
bakarız 131
bakan 73
bakacağım 88
bak ne diyeceğim 537
bakar mısın 103
bakalım neler olacak 16
bakire misin 19
bak sen 266
baksana 1623
bakarız 131
bakan 73
bakacağım 88
bak ne diyeceğim 537
bakar mısın 103
bakalım neler olacak 16
bakmadım 27
bak ne buldum 97
bakın kim gelmiş 88
bakalım ne olacak 31
bak baba 73
bakayım 533
bakmak yok 20
bakire meryem 30
bakın şimdi 40
bakın bayan 50
bak ne buldum 97
bakın kim gelmiş 88
bakalım ne olacak 31
bak baba 73
bakayım 533
bakmak yok 20
bakire meryem 30
bakın şimdi 40
bakın bayan 50