Yapmak zorundayız traducir inglés
1,376 traducción paralela
Şimdi bir şey yapmak zorundayız.
We gotta do something right now.
Bir şeyler yapmak zorundayız.
We have to do something!
- Yapmak zorundayız.
- We'll have to.
Bunu yapmak zorundayız.
- No. We gotta do this.
Öyle ise hemen bir tane yapmak zorundayız.
We'll just have to make some up then.
- Yapılması gerekenleri yapmak zorundayız.
- We'll have to make do with what we have.
Yapmak zorundayız. Yeterince kurabiye satamazsak Uluslararası izci toplantısına gidemeyiz.
If we don't sell enough cookies, we can't go to the Jamboree.
Beni kaşındırıyor. Ama söz verdik, onun için yapmak zorundayız.
Well, we promised, so that's that.
Yapmak zorundayız.
We have to.
Afedersiniz! Efendim, kıç araması yapmak zorundayız.
Excuse me, sir! # All right... # Yeah yeah, we, uh, need to perform a cavity search, please.
Bir seçim yapmak zorundayız.
Now, we gonna have to make a choice, man.
Bir plan yapmak zorundayız.
We need to discuss our plan.
Yapmamız gereken her neyse, onu yapmak zorundayız.
We have to do what we have to do.
Yapmak zorundayız.
- Yes. - Well, we must.
- Dinle, küçük bir değişiklik yapmak zorundayız.
Listen, we've gotta get a shift on.
Sonuçta hepimiz bir şeyler yapmak zorundayız.
People have to do something.
- Yapmak zorundayız, para aldık.
- We have to, we've been paid.
Yani, zor bir seçim yapmak zorundayız.
So, we're gonna have to make some hard choices.
Evli çiftler ne yapıyorsa onu yapmak zorundayız ama...
We should do what real couples do to look like one but...
Bunu yapmak zorundayız.
We have to do it.
Bu konuşmayı daha kaç kez yapmak zorundayız?
How many times do we have to have this conversation?
Görev ne olursa olsun, biz onu yapmak zorundayız, bizim işimiz bu.
that is our job.
Neden fazladan ödeme yapmak zorundayız?
Why do we have to pay a bonus?
Ama yapmak zorundayız.
- But we got to do it.
İkimiz de olacak bu konuda bir şeyler yapmak zorundayız vardır.
And we're both gonna have to do something about it.
Bir şey yapmak zorundayız.
We have to do something.
Bazı değişiklikler yapmak zorundayız.
We have to make some changes.
Biliyorsun Chris, bu konuda birşeyler yapmak zorundayız.
You know, Chris, we'll have to do something about that.
Peter, birşeyler yapmak zorundayız.
Peter, we have to do something.
Peter, CIeveIand için birşeyler yapmak zorundayız.
Peter, we have got to do something about Cleveland.
Ve etrafta da hiç kadın olmadığına göre, bir çılgınlık yapmak zorundayız.
And being there's no women around, we're gonna have to have an orgy.
Bu delilik, ama yapmak zorundayız.
It's insane, but we have to.
Kendi hatalarımızı yapmak zorundayız.
We have to make our own mistakes.
Ama AVŞB kötüye giderse ameliyat yapmak zorundayız.
But if the A.V.M. looks like it's gonna blow, we fix it, right?
Bailey etrafta yokken yapmak zorundayız.
- Fine. We have to do it when Bailey's not around.
Beyni topu atmak üzere. Enfeksiyon kapma riski de giderek artıyor. Yapmak zorundayız.
His brain is turning into mush, and he's at risk for more infections.
Bunu kendi başımıza mı yapmak zorundayız?
Are we going to have to do this all by ourselves?
- Bununla ilgili bir şeyler yapmak zorundayız.
- We have to do something about this.
Biliyorum, tatlım, ama yapmak zorundayız.
I know, sweetie, but we have to do it.
Onlarla özel anlaşma yapmak zorundayız.
We've gotta make that exclusive deal with them.
çocuklar, bişey yapmak zorundayız.
You guys, we have to do something.
Ben kendiminkiyle uğraşırım, ama daha iyisini yapmak zorundayız.
I deal with my own, but we have got to do better.
Bu konuda bir şeyler yapmak zorundayız.
We have to do something about it.
Yarın yapmak zorundayız Bren.
We have to do it tomorrow, Bren.
-... için hatırı sayılır bir iş yaptıklarından şüpheleniyorum. - Bir şey yapmak zorundayız.
Well we have to do something.
Bazen, ayrıcalık yapmak zorundayız.
Sometimes, we're allowed to make exceptions.
Bunu yapmak zorundayız.
We have to do this.
Yapmak zorundayız!
We have to! You're taking on water.
Demek istediğim, bunu yalnız yapmak zorundayım.
I mean, I have to do this myself.
Sanırım işi size verebilirim ama bana fiyatta yarı yarıya indirim yapmak zorundasınız. çünkü gerçekten de harcamaları kısmak zorundayım.
I guess I could give you guys our business, but you have to meet me halfway, okay, because they're expecting me to make cuts.
- Bunu yapmak için gerekli gücü sağlayan SNM'yi tekrar bağlamak zorundayız.
- Yes. In order to do that, we need to reconnect the ZedPM in order to supply the necessary power.
zorundayız 21
yapmayacağım 170
yapma 5445
yapmalıyım 51
yapmalısın 91
yapmadım 132
yapma ya 98
yapmak istiyorum 29
yapmadın 55
yapmak istemiyorum 51
yapmayacağım 170
yapma 5445
yapmalıyım 51
yapmalısın 91
yapmadım 132
yapma ya 98
yapmak istiyorum 29
yapmadın 55
yapmak istemiyorum 51
yapmalıyız 39
yapmayın 745
yapma ama 158
yapmazsan 25
yapmaz 37
yapmayacaksın 53
yapma böyle 70
yapmamalısın 52
yapma bunu 151
yapmam 83
yapmayın 745
yapma ama 158
yapmazsan 25
yapmaz 37
yapmayacaksın 53
yapma böyle 70
yapmamalısın 52
yapma bunu 151
yapmam 83