Acıktın mı traducir español
721 traducción paralela
- Acıktın mı?
- ¿ Tienes hambre?
Acıktın mı?
¿ Tienes hambre?
Acıktın mı Dicky?
¿ Tienes hambre, Dicky?
Acıktın mı?
¿ Tienes hambre? !
Hey Roger, acıktın mı?
Hola Roger ¿ tienes hambre?
- Acıktın mı, Joe?
Volvamos. - ¿ Hambriento, Joe?
Acıktın mı?
¿ Tiene hambre?
- Tamam. Acıktın mı?
- Vale. ¿ Tenéis hambre?
Açlıktan ölüyorsundur. Acıktın mı?
¿ Tienes hambre?
- Acıktın mı, bebeğim?
¿ Tienes hambre?
Birazdan evde olacağız, güzel bir şey yiyeceksin. Acıktın mı?
Pronto estaremos en casa y te daré algo rico de comer. ¿ Tienes hambre?
Acıktın mı?
Hambre?
Şey, acıktın mı?
¿ Tienes hambre?
- Crockett, sen de acıktın mı?
- Sí. Crockett, ¿ tienes hambre?
Acıktın mı Diane?
¿ Tienes hambre, Diane?
Acıktın mı, susadın mı? , yoksa ikisi birden mi?
¿ Tienes hambre, sed o ambas cosas?
Acıktın mı?
Tienes hambre?
"Acıktın mı?"
¿ Tienes hambre?
Sadece Tanrı'nın buyruğunu yerine getirmeme rağmen insanların acılarından ve bana besledikleri nefretten bıktım!
Estoy hastiado de ver el sufrimiento de los humanos... y de cosechar odio por obedecer a Dios.
"Kapıyı açık bırakmıştım ~ hayır, ben ~" "~ pencereler açıktı ~ hayır, sanırım onlar olmalı ~" "Kocamın geri döndüğünü hiç duymadım."
Dejé la puerta abierta... no, yo las ventanas estaban abiertas...
- Amanın, çok acıktım vallahi.
Buenos días.
Bn. Chandler'ın dostlarına kapımız açıktır.
Los amigos de la Sra. Chandler son bienvenidos.
Dış geziye hiç çıktın mı Bill? Ufkun açılıyor.
¿ Has viajado al extranjero, Bill?
Açıktın mı Rex?
¿ Tienes hambre, Rex?
Haklısın. Acıktınız mı? Hadi yemeğe.
¿ Alguien tiene hambre?
Ben acıktım. Sen acıkmadın mı?
Tengo hambre. ¿ Tú no?
Merhaba Audrey. Acıktınız mı?
- hola, Audrey, ¿ tienes hambre?
Karnın mı acıktı?
- ¡ Tiene hambre!
Eve vardığımızda biz aşıklar arasında tartışma çıktığını, senin de çekip gittiğini benim de peşinden gelerek, seni geri getirdiğimi açıklayacağım.
Cuando lleguemos, diré que discutimos como buenos novios y decidiste irte. Fui a buscarte y te traje de vuelta.
Umarım kızın durumundan yararlanılmayacağı yeterince açıktır.
Espero que esté claro que no se aprovechará de su posición.
- Acıktığınızı mı söylediniz bayım?
- ¿ Ha dicho que quiere comer, señor?
Son hatırladığım şey : Gemideydim ve kapılar kendiliğinden açıldı ve sonra siz karşıma çıktınız.
Lo último que recuerdo es estar en el barco, la apertura de las puertas y entonces, bueno, entonces has venido.
Günaydın bir tanem. Acıktım.
Buenos días, cariño.
Piranhalarımın çok açıktıklarını.
Como podrán ver mis pirañas están muy hambrientas.
# Ruhum satışa çıktığında her şeyi açıklar mısın bana
♪ Yeah, but won't you tell me what all ♪ ♪ When my soul comes off the shelf ♪
Etmiyorsan, dükkânımın kapısı her zaman açıktır.
Si no lo quieres, en mi tienda la puerta está abierta.
Önemli şey, düşmanı ve yıkıcı tanklarını felç etmek. Çekilme hattı, oldukça açıktır, tamam mı?
Lo principal es inmovilizar a los ademanes. ¡ Y destruir los tanques!
Karımın arkadaşıydı. Kapım açık dururdu ve onun çıktığını görürdüm.
Mi puerta siempre estaba abierta y la veía pasar...
Güzel kokuyor. Ne kadar acıktığımın farkında değilim.
Eso huele bien, no había notado que tenía tanta hambre.
Umarım iştahın açıktır, tatlım. Çünkü hepsi senin için.
Espero que tengas hambre porque todo es tuyo.
Şimdi de midemin içine bakacaksınız. Tekrar acıktım.
Ahora que me has descargado la tripa, vuelvo a tener hambre.
Acıktım, sen acıkmadın mı?
Tengo hambre.
Gemiye çıktığımızda kesinlikle gerekmediği sürece ateş açılmasını istemiyorum. Tatsız bir şey olurda yaralanır veya ölünceye kadar ne gemiyi nede vericiyi ele geçiremezsek İngiliz olduğumuz belli olmamalı.
Cuando estemos abordo no quiero disparos a menos que sea absolutamente necesario... que nada malo suceda y si alguno resulta muerto o herido, no debe ser abandonado a bordo del Ehrenfels, ni tampoco cualquier equipo nada que nos pueda identificar como británicos.
Karnın mı acıktı?
¿ Quieres comer algo?
Karnın acıktı mı?
¿ Tienes hambre?
Acıktınız mı?
¿ Tiene hambre?
Ama altıncı ya da yedinci sınıfa geldiğimde bizim erkek çocuğu olmadığımız çok açıktı ve asla komando okuluna gitmeyecektik.
Pero en sexto o séptimo grado... resultó evidente que no éramos varones... que nunca iríamos a la escuela de policías montados.
Aptal kitabın karnımı acıktırdı.
Tu libro de "tonterías" me está levantando el apetito.
Aç mısın? Ben açıktım.
¿ Tienes hambre?
Seyircilerimiz bu muhteşem eserin nasıl ortaya çıktığını merak ediyorlardır herhalde... bize bunu da açıklar mısınız bu yapıt nasıl ortaya çıktı?
La gente se pregunta cómo es que tu Margaret Donner produjo un libro tan brillante siendo tu primer libro?
Ancak, siz her odadan çıktığınızda... fiziksel bir acı hissetmeye başladığım zaman... birden uyandım. Aşık olmuştum.
Sólo cuando empecé a sentir auténtico dolor físico... al salir vos de la habitación... comprendí que estaba enamorado.