Afrika mı traducir español
966 traducción paralela
Afrika mı?
¿ África?
- Afrika mı?
- ¿ África?
Afrika mı?
¿ En África?
- Afrika'ya mı?
- ¿ África?
Sevgili dostlarım, size esrarengiz ve şahane kıta Afrika'yı anlatacağım.
Amigos, les contaré sobre ese maravilloso continente misterioso llamado África.
Kara Bufalo bana bunu yaptığında Afrika'daydım.
En África, un búfalo me hizo esto.
Evim Afrika ormanlarında annemle, babamla ve kardeşlerimle yaşadığım yerde.
Mi hogar es la selva africana... donde viví con mi padre y mi madre... mis hermanos y mis hermanas.
Afrika'ya yaptığım bir ziyaretten beri.
Desde que fui a África.
Afrika'da bir kuş izine bile rastlamadığım tek yer burası.
Es la primera vez que en África no veo ni la menor señal de pájaros.
Kuzey Afrika'ya neden gönderildiğimi anlatacağım.
Por qué me enviaron al Norte de África.
- 25 sene Afrika'da görev yaptım.
No lo olviden Uds.
Afrika kıyılarında annemle yaptığımız gezinin notları.
Testimonio de mi viaje por la costa de África con mi madre.
Birkaç hafta önce pire yenikleriyle dolu vodvil tiyatrolarında oynuyorum. Sonra Afrika'dayım, Rommel'i def eden askerleri eğlendiriyorum.
Hace poco estaba haciendo cinco números por día... en cabarets de mala muerte, y ahora, bum, en África, entreteniendo a los soldados que echaron a Rommel.
Beyler, anladığım kadarıyla İngiliz Parlamentosu'nda Afrika'daki müttefik kuvvetlerine başkomutanlık için kime görev verilmesi gerektiği sorusu sorulunca bazı üyeler benim adımı önermişler.
Señores, creo que recuerdan la última discusión en el Parlamento sobre el mando supremo de las fuerzas aliadas en África. Algunos sugirieron mi nombre.
Beyler, önümde Kuzey Afrika, Trablus'tan Kahire'ye kadar olan kısım...
Caballeros esto es África del Norte, de Trípoli a El Cairo.
Avrupa'nın her tarafına, Güney Afrika'da kadınları ve çocukları katlettiğimizi onları toplama kamplarında açlığa terk ettiğimizi anneleri öldürüp bebeklerini yaktığımız yalanını yayıyorlar.
Se está hablando por toda Europa que estamos asesinando a mujeres y niños en Sudáfrica, que los matamos de hambre en campos de concentración. Fusilamos a las madres, quemamos a los bebes...
Bay Candy, Berlin'deki elçiliğimiz Londra'daki Dışişleri Bakanlığı'na Alman milliyetçilerinin, Güney Afrika meselesindeki tutumlarının değiştiğine yönelik haberi verdiğinde aileme mektup yazıp işimi kaybettiğimi ve onların yanına geri döneceğimi haber etmek zorundaydım.
Cuando nuestra embajada en Berlín informa al Ministerio de Exteriores en Londres de que se aprecia un ligero cambio de actitud en los alemanes en relación con la cuestión Boer, yo tengo que escribir a casa contando de que he perdido mi empleo y que debo regresar al seno de la familia.
- Bunu Güney Afrika'da mı öğrendiniz, Bay Candy?
¿ Aprendió eso en Sudáfrica?
- Benim Güney Afrika kafalarımı kim kaldırdı?
¿ Quién ha colgado mis trofeos de Sudáfrica? - No lo sé.
Dinle Clive. Burada 18 oda var ve sen Güney Afrika'dan gelip doğruca kulübüne giderken, benim tembel elemanlarım birbirlerinin başının etini yiyorlar.
Aquí tengo 18 habitaciones, un servicio ocioso mano sobre mano y tú, cuando vuelves de Sudáfrica, te vas directo a tu club.
Belki gelecekte çıkacağım Afrika safarisinde tanışacağız.
Quizá después, en mis cacerías por África.
Şimdi Afrika'da safariye çıkacağım!
¡ Ahora me iré de caza a África!
Eğer Afrika açıklarında olsaydık onların disiplin taburlarımızdan kaçtığına dair bire on bahse girebilirdim.
Si estuviéramos por África... apostaría 10 a 1 a que son desertores de un batallón disciplinario nuestro.
Afrika açıklarında olmadığımıza göre zekâdan yoksun bir akıl yürütüyorsun.
Como no estamos por África... su razonamiento está lejos de ser brillante.
Afrika'daki gibi meşru müdafaa mıydı?
¿ Fue en defensa propia, como en África?
Çocuk size niye "Afrika'daki gibi nefsi müdafaa mıydı?" diye sordu?
Por qué le dijo el chico, "fue en defensa propia... " como en África ".
bu durumda ne yapalım sizce? Almanların yaptıkları, Bay Waggett, kendi vicdanlarını ilgilendirir ama Todday Kuzey Afrika değil. Dolayısıyla kâfirleri buraya getirmeye gerek yok.
Eso es problema de su conciencia y Todday no está en Africa.
Ben, Güney Afrika'daydım. Stromboli'ye mi gidiyorsun?
Yo era soldado en el frente.
Zengin patronlarım ve buralı... kabilelerin, Afrika'nın zenginliklerini talan etme çabaları, ilgimi çekiyor.
Me ha llamado la atención que mi muy adinerado benefactor... y las tribus locales están en algún tipo de competencia... en pos de las riquezas de Africa.
Buradan bugün ayrılsam, yarın Afrika'ya varırım.
Yo podría salir de aquí hoy y estar en África mañana.
Ama hayatım, Orta Afrika'da bitki ekmenin bir önemi yok.
Ya sabes que en África Central se planta en cualquier época.
Sonra 2 tüpü Afrika Kraliçesi'nin önüne yerleştirdim, su mayını gibi oldular. Size çarptığımızda...
Luego coloqué los dos cilindros en la proa del Reina Africana, cerca de la línea del agua, de manera que, al chocar este barco...
Bir Kasım gecesi saat 11 : 00'de... Kuzey Afrika Libya'daki Alman hatları gerisinde... bir İngiliz denizaltısı... Akdeniz'de yüzeye çıktı.
A las 11 de una noche de noviembre, un submarino británico salía a la superficie frente a la costa de Libia detrás de las líneas enemigas.
Dikkat etmelisin hayatım. Afrika'daki en küçük yaratık bile çok tehlikelidir.
En África hasta las criaturas más pequeñas son muy voraces.
Rütben benden yüksek ama ben rütbemi kazandım. Galya'da, İberya ve Afrika'da Roma'nın düşmanlarıyla çarpışarak kazandım.
Tienes más rango que yo, pero yo me he ganado el mío, grado a grado, en galia e Iberia y áfrica, contra los enemigos de roma.
Sana ayıracak askerim yok. Afrika'da düzeni sağlamak için onlara ihtiyacım var.
- No puedo concederte soldados... los necesito para mantener el orden en África.
Bu girişim, altı ay önce Afrika'ya giden gemiye bindiğimiz Portoverto'da başladı. Para ettiğini duymaları dışında hiç bir şey bilmedikleri uranyum cevheri araştırmasındaki iş ortaklarım.
Esa empresa comenzó hace 6 meses en Portoverto, donde íbamos a tomar un barco para África, y ellos eran mis... socios en la búsqueda de uranio, un elemento del que ninguno sabía una palabra, excepto que habían oído que se podía sacar pasta con él.
Anlıyorsun ya, ona yardım etsen Afrika'da ikimizin birlikte olması çok daha kolay olurdu.
Si colaboraras con él..., nos sería mucho más fácil vernos en África.
Bu gidişle ya Afrika'ya varamadan senin işin bitmiş olacak ya da yaşayacak ve Peterson'u yetkililere ihbar edeceksin ki bu da tüm planlarımı ve umutlarımı suya düşürecek.
Si esto sigue así, o te eliminarán antes de que lleguemos a África, o saldrás con vida y revelarás el plan a las autoridades, y eso será el fin de todas mis esperanzas.
Afrika'ya vardığımızda hiç risk olmayacak.
Podremos estar juntos en África.
Ben evlenseydim, Afrika'ya, Hemingway gibi bir yolculuğa çıkardım.
Yo si tuviera que casarme haría un viaje a África, como Hemingway.
Brezilya'lı çiftçi dostlarımla Afrika kıyılarında seyrederken, şiddetli bir fırtına bizi yakaladı ve bizi batıya doğru taşıdı. Ticaret için kullanılan yoldan oldukça uzaklaşmıştık. Benim sahip olduğum, tek silahım.
empujándonos hacia el Oeste, lejos de las frecuentadas rutas comerciales Mi única posesión, mi única arma.
Askerler kasabadayken neler yaptın bakalım? Kocan Afrika'da savaşırken kalbini ona mı devrettin?
¿ Espera que crea que está penando por un esposo que está en el norte de África?
Oh, Afrika ve Endonezya'yla ilgili yazdıklarımın aynısını.
Serán como los que escribí en África y en Indonesia.
Biz buradayız, Tunus dışında tüm Kuzey Afrika'da. Karşımızda da Pireneler'den, Yunanistan'a kadar Almanlar.
Aquí estamos nosotros, por toda la costa de África salvo Túnez... y aquí están los alemanes, desde los Pirineos hasta Grecia.
- Afrika'da mı? Asya?
- ¿ África, Asia?
Afrika'dan bıktım.
Y estoy harto del gran ejército alemán.
Çünkü Afrika mirasımızın bir parçası.
Porque es parte de nuestra herencia.
Sanırım biz Amerikalı zenciler ne yazık ki Afrika hakkında Tarzan'dan başka hiçbir şey bilmiyoruz.
Creo que es triste la forma en que nuestros negros americanos no saben nada sobre áfrica, excepto Tarzán y todo eso.
Beneatha'nın Afrika dilindeki karşılığı mı?
¿ Es Beneatha en africano?
Afrika ile bu kadar ilgilenmeye başladığımızı anlamış bulunuyorum. Anne.
Mamá.