English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → español / [ B ] / Bir yılan

Bir yılan traducir español

5,733 traducción paralela
Senin nasıl bir yılan olduğunun tartışmasız bir kanıtı.
Es una prueba indiscutible... de que eres la serpiente que todos pensábamos que eras.
Kız kasıklarıma kaynar su döktü. Az bilinen bir yılan ısırığı tedavisiymiş.
Me lanzó agua caliente en la entrepierna, porque es un remedio poco conocido para las mordeduras de serpiente.
"Saçları bir yılan gibiydi."
"Sus cabellos eran como una serpiente"
O bir yılan.
Es una serpiente.
Senin bir yılan olduğunu biliyordum.
Sabía que eras veneno.
Adamın bir yılan olduğunu biliyorum ama yardımı dokunacaksa onunla konuşmalısın.
Ya sé que es una serpiente, pero si puede ayudar, tienes que hablar con él.
- Ne oldu? - Bir yılan var, Joshie.
- ¿ Que sucede?
- Bir yılan elime girdi!
T-serpiente en la mano. Eh?
Bir yılan elimin içine girdi!
La serpiente entrar en aquí....
Babam ejderha Fafnir'i öldürdü ve doğacak olan oğlumuzun gözünde bir yılan imgesi olacak.
El hecho es que tú quieres acostarte con esa chica aunque sea poco más que una esclava. Me estás insultando.
Onu orada üç sivri kayaya zincirlemişler ve üzerine de habis bir yılan bağlamışlar. Yılanın zehri pıt pıt pıt diye sonsuza kadar Loki'nin yüzüne damlamış.
Y ahí lo encadenaban a tres rocas afiladas, y encima de él amarraban a una vil serpiente para que su veneno pudiera gotear, gotear y gotear, para siempre en la cara de Loki.
Ve bence işçilerini satmak için yapılan bir anlaşmaya sözünü tutma olarak bakmayacaktır.
Y no creo que vaya a pensar que hacer un trato para vender a sus trabajadores sea mantener esa promesa.
Bu video, Vali Reston ve karısı Joan arasında geçiyor, virüs gibi yayılan bu video 2 saatten az bir sürede....
El vídeo, protagonizado por el gobernador Reston y su mujer, Joan, se ha convertido en viral en menos de dos horas, con casi...
Babam dürüst bir adam değilmiş, asılan bir kavgacıymış.
Mi padre no era bueno ni decente. Era un hombre violento y le colgaron por ello.
- Bana girip çıkmak için kullanılan gizli bir geçit gibi geldi.
- Es como un lugar secreto para ir y venir. - Eso podría ser perfecto.
Muhteşem romantik bir şey kurguladım. Yıldızlar, kokteyller, jakuzi iki kişiyi havaya sokmak için kullanılan harika seksilik karışımı.
Tengo la combinación romántica perfecta... las estrellas, los cócteles, la bañera de hidromasaje... la unión perfecta de sensualidad... para que dos personas se pongan a tono.
Bir defasında kızın birine penisimi yılan ısırdı demiştim.
Una vez le dije a una tía que una serpiente me había mordido en el pene.
Elleri bir şempanze tarafından koparılan bir medyuma gidiyorsun ve robot kolları olan bir arkadaşın var.
Vas a un vidente cuyas manos fueron arrancadas por un chimpancé. y tienes una amiga con brazos de robot.
Onun tokmağı Depo'nun bir yerden başka bir yere taşınmasında kullanılan olmazsa olmaz parçası.
Y su martillo es parte integral en la reubicación del Almacén desde un país anfitrión al siguiente.
Bu tüplerden birinin içine elektrikli yılan balığı gibi bir şey koysam "Harika Scott, kendi kendine hayat veriyor." derdi.
Voy a poner una anguila eléctrica en uno de esos tubos. Va a ponerse en plan "Genial, Scott, he creado la vida misma".
"Yaşayan ve ölülerin dünyaları arasındaki var oluşumla bir taraftan diğerine bilgi getirebilecektim." "Bu sayede, sizin için dünya ile Araf arasında açılan kapının yerini gösteren bir harita çizebilecektim."
"Como existo, entonces, entre el mundo de los vivos y el de los muertos, podría llevar información de un lado a otro, así podría trazar para usted un mapa con el camino desde la tierra al purgatorio."
Bir duş alıp şu yılan kokusunu üzerimden atacağım.
Me voy a duchar, a quitarme este olor a serpiente.
Errol şu anda, bizim gibi olan, üzerinde deney yapılan bir tesis dolusu insanı kurtarmak için tek şansımız.
Errol está aquí mismo, ahora mismo, y puede llevarnos a un centro lleno de gente como nosotros y con los que están experimentando.
Vagonlarla ve yılan gözüyle ilgili bir şeyler mırıldanıyor.
Murmuraba sobre dos seis y un par de ases.
Beslenme ve hayatta kalabilme için akıtılan bir kan.
Sangre que drena vida para alimentarse y sobrevivir.
Son 10 yıldır büyük bağışlar yapılan bir mekanizma vardı.
Que había un mecanismo por el cual se realizaron muchas contribuciones durante los últimos diez años.
Komünizmin artık son sayfaları yazılan insanlık tarihindeki başka bir üzücü, tuhaf bölüm olduğuna inanıyorum.
Creo que el comunismo es otro triste y extraño capítulo en la historia de la humanidad cuyas últimas páginas se escriben en estos momentos.
11 yıl önce Florida'da silahlı bir soygunda kullanılan bir tabancadan ateşlenmiş.
Vino de una pistola usada en un robo con arma en Florida hace 11 años.
Kot ceketli, kötü tıraşlı yara izli dudaklarından buram buram ucuz şampanya kokusu yayılan Slav bir adam gibi mi?
¿ Un hombre eslavo con una chaqueta vaquera, barba de tres días y olor a champán barato saliendo de sus labios llenos de burbujas?
Gizli kameranıza takılan bir kare olup olmadığına bakacağız. İzin belgesi ile gelebiliriz ama...
Quiero decir, podemos volver y conseguir una orden, pero...
Bir sürü çıt kırıldım polis gördüm. Avanak gibi dolaşan sonra bir daha kırılan. Fakat asla o öyle olmadı.
He visto un montón de policías novatos entrar... andar como sonámbulos, y luego salir, pero nunca él.
Bir yılan var.
- Hay una serpiente Joshie, una serpiente.
" Bir eve ilerliyor ve yılan gibi içeri süzülüyorum.
" Voy a ir a una casa, y entraré como una serpiente...
Çay ve yağda kullanılan doğal bir yatıştırıcı ama yüksek dozlarda çok tehlikeli olabilir.
Es un sedante natural utilizado en tés y aceites, pero puede ser muy peligroso en grandes dosis.
Bir dakika, anne babayı ve kızları öldüren silah ile Kyle üzerinde kullanılan silah aynı değil miymiş?
Espera, ¿ el arma que mató a mamá, papá y las chicas no fue el arma usada en Kyle?
Anlaşılan Callie ile kendinize harika bir ev bulmuşsunuz.
Parece que Callie y tú habéis encontrado una casa maravillosa.
Kaçırılan çocukları anmak için yapılan ayinde küçük çapta patlamalar ve korkunç bir görüntü vardı.
Noticias de última hora desde el 1600 de la avenida Pensylvania. Una serie de pequeños explosivos y un horrible descubrimiento...
O da seni içeri aldı. Sonra uçkuruna ulaşana kadar yılan gibi kıvrıldın ve altına öyle bir yattın ki çocuğun aklı uçtu.
El te acoje, y lueego vos calentas tu camino hacia el saco y se lo das como si nunca lo hubiera tenido antes.
Ayrıca odasını temizlerken Joyce'a hitaben yazılan gizli bir mektup keşfetti.
Y mientras ella limpiaba su habitación descubrió una carta escondida dirigida a Joyce.
Anlaşılan, 10 yaşındaki bir çocuk bayanlar tuvaletinde dolanıyormuş ve beni yerde baygın halde bulmuş.
Aparentemente, una niña de diez años entró en el baño de señoras y me encontró desmayada en el suelo.
Teyzeme sorduğumda bana birbirlerini sürekli iten ve aralarında sürekli daha fazla baskı biriken, en sonunda da şiddetli bir sarsıntıyla kırılan devasa tabakların üzerinde yaşadığımızı anlatmıştı.
Cuando se lo pregunté a mi tía, me explicó que vivimos sobre esas placas gigantes que se empujan unas a otras, presionan y presionan hasta que un día se rompen con un violento impacto.
Biz aynı hastalığı, aynı çürütücü hastalığı paylaşan bir aileyiz. Eğer bize bu mercekten bakarsan eğer hepimiz hastalığımızın üzerine gidip tedavi olursak kırılan her ne varsa tamir edebileceğimize inanıyorum.
Somos una familia con una enfermedad compartida, una enfermedad corrosiva, y si consigues verlo así, si cada uno de nosotros es capaz de reconocerlo y tratarla... creo que podemos arreglar todo lo mal que estamos.
Az kalsın bizi yıkılan bir harabenin içinde öldürten kızı dinleyin.
Escuchar a la chica que casi nos mata, dentro de una ruina colapsante.
Bir şey daha var. Polisler bu tür durumları tüm teşkilata yapılan bir saldırı olarak algılar.
Y hay otra cosa los policías tienden a ver... estas cosas como un ataque a todos ellos.
Monako kabilesi geleneklerine göre bir ritüeli gerçekleştirmiş, Alınlarındaki yılan sembolü bunu gösteriyor.
Un ritual específico de sangre Monacan, el símbolo cauterizado de la cobra consumiéndose.
Anlaşılan bir SEU muhafızı hologramı videoya kaydedip, sonra da internete yüklemiş.
Al parecer, un guarda del SEU filmó un vídeo del holograma y lo subió a internet.
Anlaşılan ve bizden habersiz, o, bir "Yeniden Yaşama Dönmeme" emri imzalamış.
Al parecer, y sin nuestro conocimiento, ella firmó un "No resucitar" orden.
Başka bir silah ile seninle aynı fikirdeyim Dr. Brennan. Ama kullanılan silah paslanmaz 357. Sadece üç buçuk poundluk bir tetik koluna sahip.
Con cualquier otra arma estaría de acuerdo contigo, Dra. Brennan, pero el arma que usó era una 357 de acero inoxidable que tiene un gatillo de un kilo y medio.
Ve bu geniş çaplı seyahat grupça yapılan bir şey, değil mi?
Y para ampliar horizontes es necesario que la gente salga en grupos, ¿ no?
Benim hakkımda yazılan bir kitap istiyorum ve bunu senin yazmanı istiyorum.
Quiero que se escriba un libro sobre mí y quiero que lo escribas tú.
Parayı aldım. Bana pasaport ve ülkeden ayrılan bir gemi bul.
Cambié un par de barras de oro en dólares, prepara mi pasaporte y un pasaje.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]