Yılan mı traducir español
2,703 traducción paralela
Tüylü yılan mı?
¿ Una serpiente emplumada?
Yılan mı? Nedir o?
¿ Una serpiente?
Babi Amca, yılan mı geliyor?
Tío B, ¿ hay una víbora?
Sen, ne yaptın lan takımıma?
Y tú, ¿ qué le has hecho a mi maldito equipo?
Hata mıyım lan ben? Siktir git orospu çocuğu!
¡ Vete a la mierda, cabrón!
Hayır, ben baronun kamu yararına yapılan programına kayıtlıyım.
No, estoy registrada en el programa de abogados voluntarios de la ciudad.
Mucit John Bedini Tesla'nın yayılan enerji teorisini yıllar önce çalışmaya başladı, ve batarya şarj eden alet tasarladı, çalıştırken harcadığından daha çok enerji üretiyordu.
El inventor John Bedini comenz ¢ hace d cadas a trabajar-- --con las teor ¡ as de energ ¡ a radiante de Tesla, y produjo una serie de dispositivos cargadores de bater ¡ as que generan m s energ ¡ a de la que se requiere para hacerlos trabajar.
Ortalama bir doctor tıp fakültesini 4 sene okur, aldığı derslerden biri beslenmedir, genellikle 2.5 saat, kullanılan kaynaklar – ders kaynakları –
El m dico promedio en 4 a ¤ os de escuela de medicina-- - toma un curso de nutrici ¢ n de 2 horas y media en muchos casos ;
Atina ve Roma gibi Antik şehirleri yeniden canlandırmak için yapılan büyük bir şehirde, baskın mimari yapı, antik Mısır ikonuna mı dayanıyor?
En una ciudad en gran parte construida para evocar ciudades antiguas como Atenas y Roma, ¿ la estructura arquitectónica dominante está basada en un ícono del antiguo Egipto?
Aleen gezegenine yapılan barışçıl yardım görevinde..... R2-D2 ve C-3PO..... algılarının ötesinde bir maceraya daldılar.
En una pacífica misión de relevo, en el planeta Aleen, R2-D2 y C-3PO se vieron inmersos en una aventura más allá de su comprensión.
Bu yılan boyunların pençeleri var mı?
¿ Las Tres-Dardos tienen... garras?
Çünkü bu performans, bu gece tüm dünyada yayınlanıyor. Ve hiçbir şey, sanırım, bunu mümkün kılan yönetmenden daha önemli değil. Kendisi şu anda New York'ta, New York Broadway ekibiyle birlikte.
viendo esta representación en todo el mundo porque está siendo transmitida a todo el mundo esta noche y creo que no hay nada más importante que el director que lo ha hecho posible, que esta en New York en estos momentos con la "New York Broadway company",
Tarayıcı olarak adlandırılan bu kullanışlı küçük şeyi aldım,.. ... sahil için yapılan görev çağrısı duydum,... ve sizden önce oraya gittim.
Poseo esta pequeña cosa llamada escáner, y escuché la llamada a la playa, así que quería llegar antes que ustedes.
İnsanoğlu, kısacık anımızın parlaması için milyarlarca yıl bekledi. Bu sırada yıldızlar ve evrimleşmiş gezegenimiz bir şekilde insanlık tarihini mümkün kılan elementlerin düzenlenme işini yavaşça yerine getirdi.
La humanidad esperó miles de millones de años para brillar un instante, mientras las estrellas y la Tierra en evolución realizaban la lenta tarea de organizar los elementos de modo que fuera posible la historia humana.
M.Ö. 2,000'de Mısır'da yapılan işlerin % 90'ı insan gücü ile yapılıyordu geri kalanı da hayvanlarla.
En el Antiguo Egipto, el 90 % de las labores se hacían a fuerza bruta, y el resto quedaba para los animales.
Jobs'la ve onun imzası haline gelen balıkçı yaka kazak, kot pantolon ve spor ayakkabılarla yapılan her iPhone tanıtımı dünya çapında bir haber olur.
Cada introducción de un nuevo iPhone con Jobs en su icónico cuello de tortuga negro, jeans y tennis, es un evento de clase mundial
Normal bir çekicilik seni etkilemiyor anlaşılan ve bir şekilde takas bedel ödeme ya da sözleşme falan istiyorsun gibi duruyor al bakalım.
Y ya que parece que las normas generales de la atracción no se aplican para ti, e insistes en algún tipo de acuerdo o precio a pagar por mi buena acción, ahí está.
Marty'nin küçük, kırmızı, üzeri açılan bir arabası vardı bil bakalım adını ne koymuştu?
Ahora recuerdo, Marty tenía este pequeño convertible rojo y adivina cómo lo llamaba.
Harika. Yılan uyanmadan önce ne kadar zamanım var?
Genial. ¿ Cuánto tiempo tengo antes de que esta cosa despierte?
Yılan gibi kıvrılıp Adrianne Iver'in olay yeri fotoğraflarını mı arıyordun?
¿ Espiar las fotografías de la escena del crimen de Adrianne Iver?
Yeni açılan bir şirketin ortağıyım.
Soy socio en una empresa que recién comienza.
Hayvan dükkanı görüyor, En büyük yılanı omuzlarımıza alıyoruz.
Si ve una tienda de mascotas, tenemos que ponernos la serpiente más grande sobre los hombros.
Elyan, yargılanıp yasalarımıza uygun olarak cezalandırılmalı.
Elyan debe ser tratado y castigado de acuerdo - con nuestras leyes.
Yılan derisi takım elbisesini giyip iş gezisine çıkanını gördüm.
Hay uno que se puso un traje de piel de serpiente y salió en viaje de negocios.
Kırsal kesim, ismini ısırdığı insanın iki adım attıktan sonra ölmesinden alan "İki adım yılanı" olarak bilinen, dünyanın en ölümcül yılanının da aralarında olduğu binlerce zehirli böcek ve yılanla dolu.
El campo esta infestado de miles insectos y de serpientes incluida una de las mas mortales del mundo como la serpiente de dos pasos, por el numero de pasos que una victima de mordedura puede dar antes de caer muerta.
Bir çeşit kanatlı örümcek yılan karışımı bir şey.
Algún tipo de araña-serpiente alada.
Cinlerin lafına kanıp böyle silahlı ev basılır mı lan?
¿ Cómo puede creer a los djinns, y asaltar una casa con una pistola?
Aptal mıyım lan ben?
¿ Crees que soy idiota?
Bu, ürünlerini bozulma için zamanlayan - ki bu çoğu vakada garanti süresinin dolması şeklinde olur - hem kasten, hemde dolaylı ; yani üretimde yapılan, genelde daha ucuz malzeme ve yetersiz tasarım şeklinde olan, kâr bazlı kesmelerin, hemen daha düşük seviyeli, belli bir zaman sonra başarızlığının söz konusu olduğu, bir ürüne dönüşmesiyle, gerçekleşir.
sincronizando el averio de sus productos con la expiracion de la garantia usualmente en forma de materiales baratos y malos diseños se traduce inmediatamente en un producto de inferior calidad - la falla del producto es simplemente una cuestion de tiempo.
Nereye, yılanın yuvasına mı?
¿ A dónde? ¿ A la guarida de la serpiente?
Geçen yıl aileleri ölen ya da kaçırılan çocuklarla birlikte bir organizasyonun kurulmasına yardım etmiştim.
El año pasado, ayudé a fundar una organización para trabajar con niños de familias asesinadas o de padres secuestrados.
Ninemden Kiracı'nın adresini aldım ve her ne kadar "Bencil mankafa" ve "Sie lan" yazmak istesem de yazmadım.
La abuela me dio la dirección del Inquilino... y aunque quería decir "Tonto egoísta" y "Jodozóete" no lo hice.
Tatlım deme ona, seni çatal dilli yılan.
¿ "Mi vida"? Eres una víbora.
Ona, Yolanda'ya yapılan yanlışın sorumlularını bulmayı anlattım.
Y le dije como podriamos atrapar a esos oficiales que plantaron la droga en Yolanda.
Yedi yaşındayken ilk papağanımı boğmuş, ilk Japon balığımı tuvalete atmış, ilk yılanımı yumruklamıştım.
Cuando tenía siete años estrangulé a mi primer loro. Maté a mi primer pescadito y le pegué a mi primera víbora.
Bu işe girip orada iki yıl takılan herhangi bir kız olmak istemedim. Ve sonra fahişe olmak zorunda kalırdım.
No quería ser solo otra chica que apareciera por dos años y luego tuviera que ser prostituta.
Bu sabahki bombalamanın ardından, Başbakan Cohaagen ve Koloni Valisi arasındaki müzakerelerine karşın, Başbakan Koloni'ye yapılan tüm insani yardımın askıya alınacağını açıkladı.
Pese a las pláticas entre Cohaagen y el gobernador de La Colonia el canciller anunció que va a parar toda ayuda humanitaria a La Colonia a raíz del atentado de hoy.
Her mıntıka ayaklanmalara karşı bir ceza olarak haraç olarak adlandırılan 12 ilâ 18 yaşları arasındaki evlatlarını vermek zorundadır.
EN CASTIGO POR LA REBELIÓN, CADA DISTRITO OFRECERÁ UN VARÓN Y UNA MUJER DE ENTRE 12 Y 18 AÑOS EN UNA "COSECHA" PÚBLICA.
Yılan olamaz mıydı?
¿ Por qué no una serpiente?
Yılan kafası mı?
¿ Cabeza de Serpiente?
Ülkelerimize yapılan her yardım konusunda hepimiz çok heyecanlıyız.
Todos contribuimos enérgicamente con nuestro países.
- Kimsin lan sen? - Gerçek adımı soruyorsan Barnes, Reginald T. Ve karışıklık için üzgünüm. Niyetim...
- Si realmente necesitan un nombre es Barnes, Reginald T., y disculpen el desastre, no quise- -
Bunu rapor etmiştim ve Eichmann'ın faaliyetlerine doğrudan katılan Yahudi liderlerinin rolünü açıklığa kavuşturmak zorundaydım.
Informé sobre ello, y tenía que clarificar el papel de aquellos líderes judíos que participaron directamente en las actividades de Eichmann.
Sence yılan var mıdır buralarda?
¿ Crees que haya serpientes aquí?
Final'e hazırlanmak için şimdiden Paris'te olacağını biliyordum ve mısırcı çocuk aşağılanışımı hafızalardan silemeyecektim.
Yo sabía que estaría en París, ahora, Preparando la final, Y no podía quitarme de la memoria La humillación de palomitas de maíz.
Ben senin yaşama açılan kapınım fakat ölüm oyununu oynamakta kararlı görünüyorsun.
Soy tu camino a la vida y pareces estar inclinado sobre el juego mortal.
Dinsiz Türkler dişlerini gırtlağımıza geçirmek bir yılan gibi zehrini akıtmak için yola çıkmış geliyor.
Los turcos infieles están en camino Para morder con su venenoso colmillo de una serpiente.
Aklın uçan bir mısır yılanı gibi tüm olasılıkların arasında dolaşır.
Tu mente es una serpiente voladora que flota sobre todas las posibilidades.
B-Dawg, pazardaki yılanı hatırladın mı?
B-Dawg, ¿ recuerdas la víbora del bazar?
Üçünüzün de kafasını uçururum çiftliğinize de el koyarım lan!
¡ Te meteré tres tiros en la cabeza y tomaré tu maldita granja!
Yılanım da ne demek oluyor?
¿ Qué quieres decir con que soy una serpiente?