Bırakmak mı traducir español
2,050 traducción paralela
Bırakmak mı? Asıl bizi bırakan sensin.
Tú fuiste el que nos dejó.
Serbest bırakmak mı?
¿ Liberarlo?
Bırakmak mı istediniz emin olamadım
No sabía si quería dejarlos.
Kadınları bırakmak mı?
"Liberar a las rehenes".
Onu öldürebilirdi. Onu tekrar annesinin kollarına bırakmak mı istiyoruz? Sonra korkunç bir şey olur ve "bunu yaparken ne düşünüyorlardı?" diye sorarlar.
¿ Queremos ponerla de vuelta en los brazos de su madre que pase algo y nos cuestionen lo que hicimos?
- Serbest bırakmak mı?
¿ Liberarla? ¿ Dónde?
Hadi bakalım, beni bırakmak mı istiyorsun?
Por favor, ¿ conduces mi camioneta?
Sizi bırakmak mı?
¿ Abandonarlo?
Kablo TV'yi bırakmak mı istiyorsun?
Quieres desconectar el cable de TV?
Bırakmak mı istiyorsun?
¿ Quieres pararte?
Ne? Pilotu bir gergedan olan bir uzaylı gemisi yere çarpıyor ve sen de tüm eğlenceyi BİÖT'e bırakmak mı istiyorsun?
¿ Una nave alienígena con rinocerontes como pilotos... se estrella aquí y tú le quieres dejar la diversión a UNIT?
Bu, Jackson'da SLE ya da diğer şeyden varsa hormon tedavisini bırakmak zorunda olduğu anlamına mı geliyor?
¿ Eso significa que si Jackson tiene L.E.S. o esa otra cosa tendría que dejar de tomar las hormonas?
Vicodin'i bırakmak mı istiyorsun?
¿ Te quieres desintoxicar del Vicodin?
Amacımız orman üzerinde mümkün olduğu kadar az iz bırakmak.
Queremos dejar la menor huella posible en el suelo del bosque.
Kahve yakınlarda üretilmiyor o yüzden onu da bırakmak zorunda kaldım. Bugünkü benim son kahvem olacak.
No hay café cultivado localmente, así que tengo que ya basta... por lo que hoy es mi último hurra con los expresos quad helado.
Ama onu orada bırakmak öldürebilir. tamam mı, dostum?
Pero dejarlo allí, podría matarlo, joder. ¿ Lo pillas, tío?
- Üzgünüm, seni yalnız bırakmak durumundayım.
Lo siento, pero tendrás que volver a cenar solo.
İşleri en son bıraktığımız şekilde bırakmak istemedim.
Y no quería que las cosas quedaran como las dejamos.
Sanırım en iyisi yalnız bırakmak.
Creo que es mejor dejarlo solo.
Bunu söylemeyi bırakmamı ister ama bırakamayacağımı söylerim. Çünkü bırakmak vazgeçmek olur.
Me pide que deje de decírselo, pero le digo que no puedo porque eso sería rendirse.
Seni evine bırakmak için bir ekip ayarlayacağım.
Le diré a los policías que te escolten hasta tu casa.
Tamam tatlım ama eğer onu görürsen bir mesaj bırakmak isterim.
Bien, cariño, pero si la ves, me gustaría dejar un mensaje.
Leary'i serbest bırakmak zorundaydım.
He tenido que soltar a Leary.
Sadece, Navid'i bırakmak için buradayım.
Yo sólo he venido a dejar a Navid.
Şu silahları devre dışı bırakmak kolay olmayacak komutanım.
No será fácil llegar a esos cañones, señor.
Şu silahları devre dışı bırakmak için hala güzel bir planım var.
Aún tengo un buen plan para eliminar esos cañones.
Üzgünüm seni bırakmak zorundayım.
Siento tener que abandonarte.
Sam'le hafta sonunu geçirdikten sonra, onu Kim'e bırakmak için yaptığımız 37 dakikalık yolculuk her zaman hüzünlüydü.
Luego de fin de semana con Sam, siempre es triste recorrer... los 37 minutos de regreso a casa de Kim.
Başka kiminle konuşacağımı bilmiyorum ama aynı zamanda seni işte zor durumda bırakmak da istemiyorum.
No sé con quien más hablar, pero tampoco quiero meterte en más problemas en el trabajo.
Ancak şu kadarını söyleyeyim ki, baylar isyan çıkarmak Tanrı'nın emirlerine ciddi biçimde karşı gelmektir. Çılgına dönmüş bir şekilde Kralınıza baş kaldırmak toprakları işlemeden bırakmak, mısırı ekmemek olduğunuzu iddia ettiğiniz vatandaşlık tanımına uymuyor.
Pero les digo ahora caballeros, que nada está más lejos que los mandatos de Dios que la rebelión. ¡ Alzarse como locos contra su príncipe, dejando las tierras sin cultivar y el maíz sin sembrar no es conducta
* Kırdım arabanın camlarını * * İzimi bırakmak için yaptım *
# Rompí las ventanillas de tu auto, # # sabes que lo hice porque deje mi marca #
- Peki. Kaşığı bırakmak zorunda mıyım?
- ¿ Bien, tengo que dejar caer una cuchara?
Anlamıyor musun? İspanyolca mı söylemeliyim? Seni arabayla bırakmak ne kadar zevkli.
Y con lo maravilloso pasajero que eres...
Ve bu seni bırakmak anlamına geliyorsa bunu yapacağım.
Y si eso significa dejarte ir, es lo que haré.
Sadece seni o şekilde bırakmak zorunda kaldığım için ne kadar üzgün olduğumu bilmeni istiyorum.
Deseo que sepas lo apenado que estoy, que te haya dejado como lo hice.
8 koltuğu bırakmak 8 adamımızı elemek demektir
Ceder ocho bancas significa expulsar a ocho de nuestros hombres y entregárselas a alguien más.
- Bunu yapmak... - Seni arabayı bırakmak konusunda uyarmıştım.
Capitana, si entra en la sala de interrogatorios y sigue las reglas de ese librito suyo,
Sanırım şu an Lizzie için yapabileceğimiz en iyi şey onu rahat bırakmak.
Creo que lo mejor que podemos hacer por Lizzie en este momento es dejarla sola.
Çorak üst katmanı geride bırakmak için yarım milden fazla aşağı yüzebilirler. ve çok büyük kalamar sürülerini izlemek için sonarlarını kullanırlar
Tras las estériles capas superiores, pueden nadar media milla más abajo y utilizar su sonar para encontrar los enormes bancos de calamares.
Yarın onu aldığımız yere bırakmak zorundayız.
Tendremos que regresarlo con ellos mañana.
Hmm... Yani bu gece yanımızda tutmamız gerek - tek çare onu güvende tutmak - ve yarın ait olduğu yerde serbest bırakmak.
Um... por tanto, tendremos que dejarlo así por esta noche - es la única forma de mantenerlo seguro - y entonces regresar mañana y liberarlo.
Ayrıca, adım politik teröristlerin yer aldığı kara listeye eklendi. Bu yüzden Charlie'i kocamın yanında bırakmak zorunda kaldım.
por esa razón me tuve que ir Charlie con mi esposo
Ve seni tanıyorum tatlım okulu bırakmak istediğini biliyorum ve bana bakmak için her şeyi yapacağını da.
Y te conozco, cariño. Se que querias dejar la escuela y hacer todo lo que estuviera en tus manos para tener cuidado de mi
- Onu hastanede bırakmak zorundaydım. - Ben onu sürekli gözetim altında tutmak konusunda anlaştığımızı düşünüyordum.
Creía que estábamos de acuerdo en que Charlie necesita vigilancia constante.
İlla işaret bırakmak zorunda mısın?
¿ Tienes que dejar una marca?
Sadece bırakmak istiyorum, tamam mı?
- Sólo quiero salir, ¿ sí? Es mi derecho.
Hayatım bu gibi gecelerde en iyisi akışına bırakmak.
Cariño, en noches como esta, lo mejor es... dejarte llevar.
Sanırım böyle uzak kalmasının nedeni oyunu bırakmak istemesi.
Lo más probable es que no regrese y que no quiera participar en el juego.
Bugünkü bütün kazancımızı polise bırakmak zorunda kaldık.
Se llevaron todo nuestro dinero.
Hislerini göz ardı edip, ona geleceğinden bahsetmeli ve ona tüm acılarını geride bırakmak için bir adım kaldığını hatırlatmalısın.
Tienes que hacerlos a un lado y hablarle a él sobre su futuro. Y recordarle que este dolor será pasado.
Keşke seni bunlara mecbur bırakmak... -... zorunda kalmasaydım Karev ama...
Quisiera no tener que molestarte con esto, Karev, pero,