Fazla bir şey yok traducir español
875 traducción paralela
Elimizde fazla bir şey yok.
No tenemos más información.
İnanın bana efendim, yapabileceğim fazla bir şey yok.
Le aseguro, señor, no hay nada mas que hacer.
Bunun çoğu günlük şeyler. Fazla bir şey yok. Pekâlâ.
Casi todo es rutina, sólo eso.
Sormazsanız yapacak fazla bir şey yok.
- Si Ud. no me invita, no mucho.
Daha fazla bir şey yok.
Y no hay mucho más.
- Fazla bir şey yok.
No hubo más que eso.
Söyleyecek fazla bir şey yok.
No hay gran cosa que contar.
Böyle bir durumda yapılabilecek fazla bir şey yok.
Poco puede hacerse en un caso como éste.
Burada daha fazla bir şey yok.
No está más aquí.
Görecek daha fazla bir şey yok.
Aqui ya no queda nada para ver. Váyanse.
Mektupların bir değeri olduğunu düşünmedim, insana sağlayacağı fazla bir şey yok, ama çoğu kez karşılığını ödemeye hazır birileri bulunur.
No pensé que las cartas valieran algo pero el no podía ofrecernos nada más así que las aceptamos hasta que pudiera pagarnos.
Bunu daha önce konuştuk. Konuşacak daha fazla bir şey yok.
Ya hemos hablado de eso y no hay nada más que decir.
Onları farklı kılan fazla bir şey yok.
Ellos no son tan distintos a los demás.
- Fazla bir şey yok.
- No hay mucho.
Yapabileceğimiz fazla bir şey yok. Onu çok iyi tanırım.
Me parece que no hay nada que hacer, la conozco muy bien.
Bilinmesi gereken fazla bir şey yok.
No hay mucho que saber.
Öyleyse yapacak fazla bir şey yok demektir.
Bueno... entonces no parece que haya mucho que hacer.
Peki, yapabileceğim fazla bir şey yok... Harp Divanına gitmemiş ve hava kuvvetlerinden ayrılmamış olsaydın.
No valdré de nada si me forman un consejo de guerra y me expulsan del Ejército.
Sizin için yapabileceğim fazla bir şey yok. Herşey benim aleyhime.
No creo que pueda hacer mucho, es un caso abierto y cerrado.
- Maalesef yapılabilecek fazla bir şey yok.
- Me temo que no podemos hacer mucho.
Yapabileceğiniz fazla bir şey yok.
Además Vds. No podían hacer nada.
Söylenecek pek fazla bir şey yok.
No hay mucho que decir.
Yapabileceğim fazla bir şey yok, değil mi?
No hay mucho que yo pueda hacer, ¿ no?
Fazla bir şey yok, şu eski pantalon, gömlek ve bir de müzik kutusu.
Sólo tiene esos viejos pantalones, una chaqueta de cuero y su concertina.
Ne yapılması gerektiğini bilirdi. Söylenecek fazla bir şey yok.
Ya sabe lo que quería saber.
Ve bunun hakkında size söylenecek fazla bir şey yok.
Y no hay mucho que contar al respecto.
Konuşmadığımız fazla bir şey yok.
- Ya hemos hablado de casi todo.
Evet, kayıtlardan adresini çıkarırım, elbette, fakat korkarım Kont hakkında bildiğim başkaca fazla bir şey yok.
Podré sacar Ia dirección de nuestros archivos... pero no podré decirle mucho más sobre eI conde.
Kullanabileceğim fazla bir şey yok, değil mi?
No tengo mucho material para defenderlo, ¿ no?
Söyleyecek fazla bir şey yok.
No hay nada más que decir.
Yapacağınız fazla bir şey yok.
No puedo hacer nada.
Tek başıma yapabileceğim fazla bir şey yok.
No había mucho que pudiera hacer siendo un solo hombre.
Sizin aranızda yaşanacak fazla bir şey yok.
Ustedes dos no tienen mucho de donde escoger, ¿ verdad?
Fazla bir şey yok.
No hay mucho más.
Yapılacak fazla bir şey yok.
No se puede hacer más.
İçinde fazla bir şey yok, sadece bir kaç şişe bira ve sandviç var.
Tampoco es gran cosa, sólo un par de botellas de cerveza y unos bocadillos.
Okuyacak fazla bir şey yok.
El material de lectura por aquí es bastante limitado.
Yapabileceğin fazla bir şey yok, öyle değil mi?
No hay mucho que puedas hacer, ¿ no?
ÖImek istiyorum beni hayatta daha fazla cezbeden bir şey yok.
Quiero morir, la vida ya no tiene atractivo para mí.
Bundan daha fazla istediğim bir şey yok sizin ve çocukların mutlu ve sağIıklı olması dışında.
Es lo que más quiero, excepto que mis hijos sean felices.
Sanırım daha fazla söyleyecek bir şey yok.
Bueno, supongo que no tengo nada más que decir.
Elde fazla bir sey yok.
No tengo muchos datos para decirlo.
Beni, sana yardım etmekten daha fazla mutlu edecek bir şey yok.
No hay nada que me haga más feliz que ayudarte.
Burada yaptığı fazla bir şey yok.
- Gracias.
- Ciddi bir şey yok, sadece daha fazla güneş ışığı gör.
Simplemente necesitas sentarte al sol y descansar.
O bahçede yetiştirilen taze maydanozdan ve kendi yetiştirdiğimiz kıtır kıtır kerevizden daha fazla sevdiği bir şey yok.
"... y unos crujientes apios... "
Gidelim, Peder. Burada ikimizin de daha fazla yapacağı bir şey yok.
Vámonos, padre, ninguno de los dos podemos hacer más aquí.
Bay Stanger, daha fazla anlatabileceğim bir şey yok.
Sr. Stanger, no hay nada más que decir.
Sanırım hakkımda çok fazla şey bilmiyorsunuz. Aslında, anlatacak fazla bir şey de yok.
Usted no sabe mucho sobre mí, supongo... y no hay mucho que conocer.
Daha fazla konuşmayacağım, çünkü söylenecek başka bir şey yok!
No diré nada más, porque no hay nada más que decir.
Artık sana daha fazla öğretebileceğim bir şey yok.
Ya no puedo enseñarte más.